Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yazma edimini sorgulamak

Yazma edimini sorgulamak
 

Yazarken [hep bunu soruyorum kendime], bir şeyi düşünüp, sonra mı yazıyorum?.. Yoksa, yazarken düşünüyor da, öyle mi yazıyorum?..

İlk bakışta, gereksiz bir fantezi gibi gelebilir bu soru ve yanıtı… Hiç de değil!

Tam tersine, son derece önemli bir yöntemi ve bu yöntemin ele verdiği bir gerçeği ortaya koyuyor bu soru.

Yazı yazmaya koyulmuş bir insanın kafasında yazacağı şeyler bulunmalı…

Yani insan, kafasında oluşmuş bir düşünceyi [ya da duyguyu] kağıda geçirmek için oturmalı masa başına.

Bu ön-görü, tabii ki keskin bir biçimde ele alınmamalı.

İnsan yazarken, aklına o anda gelen bir çağrışımın peşine takılabilir; o çağrışımın kendisini sürüklediği yeni düşüncelere doğru yol alabilir; bu başka…

Sözünü etmek istediğim şey, yazı yazan kişinin aklını, belleğini, çağrışımlarını, devinim içinde olan duyarlılığını sıkı-kurallara, dar kulvarlara bağlamak değil.. Hiç değil.

Yazı masasının başına otururken kafamın içinde şekillenmiş bulunan düşünce, yazı yazma ediminin aslı ve esası ile ilgili bir durum tespiti yapmayı amaçlıyordu.

Çünkü, bir düşünceyi, derli toplu, nedensellik bağları içinde ve kendine özgü akış süreci içinde tespit ederek yazmaya giriştiğinizde öncelikle ve mutlaka önceden düşünülmüş bir bilgi birikimi kompleksine gereksinimiz olmalıdır.

Aklına geldiği gibi, konunu ve sair etkenlerin sizi savurduğu bir pervasızlık içinde yazı yazmak, bu “iş”e gereken saygıyı göstermemek demektir… Bu noktada sözünü ettiğimiz “iş”ten muradımız, düşüncedir…

Düşünce olmadan, yazı olmaz.

Duygu olmadan yazı olmaz.

Yazdığınız konuya göre, duruma göre, biçime göre duygu ya da düşünce ön saflara geçebilir; kendi rengini işlevin tümüne egemen kılabilir… Olabilir, ama [bizce] önemli olan, her iki ayrımın niteliğinde de özen, titizlik öncelikli sırada yerini almalı; başıbozuk bir derbederlikle kaleme alınan satırlar ve sayfalar çöp kutusu içindeki “mümtaz” yerini almalıdır…

Ayrıca, sözünü ettiğimiz başıbozuk derbederliğin önemli bir sakıncası da, sayfaları buruşturup, çöpe atmakla yakayı sıyıramayacağımız önemli bir risktir!..

Bu risk, o başıbozuk derbederliğin –giderek- beyninizde oluşturacağı alışkanlıktır…

Sayfayı buruşturup, çöpe atabilirsiniz; ama, niteliksiz bir biçem içinde düşünmeye alışmış bir zihin ile hiçbir yere varamazsınız

Yazmak, bir düşünme uğraşıdır!.. Doğru.

Ama dikkat edilmesi gereken asıl unsur, düşünmenin, yazma ediminin neresinde yer alacağı konusundaki ciddiyettir.

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..