Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Yeni Anayasa üzerine... 1

Yeni Anayasa üzerine... 1
 

Yeni Anayasa, ama neden ???


Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir. Kaba tabiri ile yasaların anası değil, bilakis toplumsal bütünlüğün, toplumsal anlaşmanın ve nihayet toplumsal asgari müştereklerin maddeler halinde belirtilerek, bu sosyal sözleşme temel alınarak toplumun yönetilmesi, yönlendirilmesidir.

Bir sermaye şirketinin kuruluş aşamasındaki en önemli evresi şirket ana sözleşmesinin taraflarca hazırlanmasıdır. Daha maddi olarak Anayasayı da bu şekilde mikro düzeyde değerlendirdiğimizde; basitten, karmaşığa  doğru bu ana sözleşmede neler olması gerektiği ve yer alması zorunlu bazı kriterleri ve isteğe bağlı olarak da yan istekleri görebiliriz. Şirket ana sözleşmelerinin vazgeçilmez ve olmazsa olmaz maddeleri vardır ve bunlar o sözleşmede bulunmak zorundadır. Nedir bunlar?

En başta şirketin ünvanı ve şirketin biçimi, anonim mi? Limited mi? Vs. , daha sonra şirket merkezinin yeri , yani adresi, yine devamla şirketin sermayesi ve sermaye pay durumları ve bu sermayenin ödenme biçimi, şirketin amaç ve konuları, yani kurulan bu şirket ne yapacak, neleri yapabilecek, hangi alanlarda faaliyet gösterecek, daha sonra bu faaliyetlerini yapabilmek için hangi yetkileri olacak ve bunları kullanacak kişilerin seçimi ve yıl sonunda elde edilecek kazancın ne şekilde dağıtılacağı gibi konular ana sözleşmede yer alır. Anayasalar da bunlardan farklı değildir.

1982 Anayasası halk oyuna sunulmuş ve % 92 gibi bir oy çoğunluğu ile kabul edilmiş bir anayasadır. 1982 Anayasasına oy veren halk, komşu ülkelerden gelip de oy kullanmamış, bilakis bu ülke insanı oy kullanmıştır. Diğer bir konu Askeri bir dönemde oylanması ve oy kullanıldığı esnada her sandığın başında dipçik zoru ile kullanılmış oyların toplamı da değildir. Mesela ben kendi hür irademle o anayasaya HAYIR demiş bir kişiyim. Yürürlüğe girdiği o günden bu tarafa da 116 maddesi günün şartlarına göre, gerek uzlaşarak, gerekse de referandum yolu ile değişmiş ve ilk hali ile bir ilgisi hemen hemen kalmamış bir anayasadır. Burada asıl amaç özellikle değişmeyen ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerin değişmesi ise, kusura bakmayın ama Türk Milleti kendi ayağına kurşun sıkacak kadar da aptal değildir.

Her konuşmada batı demokrasilerinden dem vuran günümüz ezik aydın tayfası, demokrasi örnekleri verdikleri ülkelerin anayasalarına hiç mi bakmadılar ? Örneğin Alman Anayasasına bir göz atalım;

Alman anayasası girişi “Tanrı ve insanlar karşındaki sorumluluğunun bilincinde olan, birleşmiş bir  Avrupa’nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak, dünya barışına hizmet etmek emeliyle beslenerek özgür iradesiyle hareket eden Alman Milleti, kendi Anayasa yapma yetkisine dayanarak, iş bu Anayasayı kabul etmiştir. Kendi kaderini tayin haklarını serbestçe kullanan, Baden- Württemberg, Bavyera, Berlin, Brandenburg, Bremen, Hamburg,Hessen, Mecklenburg-Vorpommern, Alt Saksonya, Kuzey RenVestfalya, Ren-Palatina, Saarland, Saksonya, Saksonya-Anhalt,Schleswig-Holstein ve Thüringen eyaletlerindeki Almanlar Almanya’nın birliğini ve özgürlüğünü tamamlamışlardır.Böylece bu Anayasa bütün Alman milleti için geçerlidir.” 

Alman anayasının giriş metnin de görüldüğü üzere  bu anayasa Almanlar ve Alman milleti için yapılmıştır.  Bizde ise ezik aydın tayfası, anayasadan Türk  Milleti  terimini çıkarıp atmak derdindedir.

Devamla  yine  Alman anayasının  1. Maddesine bakalım;

“Madde 1

[İnsanın onur ve haysiyetinin korunması]

 

  1.  İnsanın onur ve haysiyeti dokunulmazdır. Tüm devlet erki ona saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür.
  2.    Alman Milleti, bu nedenle dokunulmaz ve devredilmez    insan haklarını , yeryüzünde her insan topluluğunun, barışın ve adaletin temeli olarak kabul eder.

      (3)   Aşağıda belirlenen temel haklar, yasama, yürütme ve yargı  organlarını doğrudan doğruya bağlar.   “

Almanların kendi anayasalarının ilk maddesi olarak kabul ettikleri “insan onur ve haysiyeti  dokunulmazıdır.” İlkesi ne yazık ki, bugün anayasa tartışmalarında, paralı reyting kaldıraçları tipindeki ezik aydın tayfasının gündeminde olmaması gerçekten çok  traji komik bir durumdur. Ezik aydınımızın sürekli demokrasi, özgürlükler gibi laflar ederler ama ne yazık ki; Hiç birinin ağzından İnsan onur ve haysiyetinin korunması ile veya dokunulmalığı ile ilgili bir söz duyamazsınız.  Çünkü onlar için insan onur ve hasiyetinin değeri; o geceki programda ne kadar çok ortamı gerer ve reyting tavan yaparsa ve ilgili yerlerden tebrik telefonları gelirse buna bağlı olarak  banka hesaplarının şişkinliği ile ölçülür.

Gerek dinlemeler, gerek fişlemeler ve gerekse uzun tutukluluk hali ile bir nevi peşin vergi uygulaması gibi peşin hükümler verilmiş, varsayalım ki davalar 10 yıl sürdü ve sonucunda ceza çıkarsa, zaten peşin yatmışlık bunu karşılar, ceza çıkmazsa da kusura bakmayın “ Sehven” yatırılmışsınız deyip dosyanın kapatılması  ezik aydınımızın umrunda değildir. Bu örnek sadece ülke gündemini işgal eden davalar olarak seçtiğim örnektir. Beşiktaş adliyesi ve iç içe çalıştığı kolluk kuvvetleri o kadar çok "Sehven" işler yapıyorlar ki; korkarım bu davaların sonucu da kocaman bir " SEHVEN" çıkacak. Bu da bize ülkemizdeki insan onur ve haysiyetine nasıl dokunulduğunun bir göstergesidir.

Ülkemizde;  son dönemlerde  ileri demokrasinin yaygınlaşması ve askeri vesayetin kırılarak,  görünen o ki;  uzun yıllar boyu sessiz ve derinden oluşan bir devrimin kendi anayasal düzenini kurma yolundaki tüm engeller ortadan kalkmış ve bugün artık yeni anayasa herşeye rağmen istedikleri şekil ve şartta millete tasdik ettirilecektir.

Muhalefet diyeceksiniz şimdi hemen, ben de soracağım, meclisteki mi? Sokaktaki mi?

Meclisteki muhalefet iç tüzük gereği uslu olmak ve çağrıldığı yere icabet etmek durumunda olan ve bu yıl  ana sınıfına yeni  başlayan çocuklar gibi meclisi henüz tanıma aşamasındalar, inşallah birkaç dönem sonra muhalefete  başlayacaklar, sokaktakileri ise hiç sormayın ağzını açan, ya cop yiyor, ya biber gazı veya biraz daha gür sesi çıkıyorsa, birkaç CD ile defteri dürülüp, Silivri dinlenme tesislerinde alıyor soluğu ve yakasına yapışan darbeci, çete üyeliği gibi  illetle uğraşmaktan muhalefet yapacak ne hali ne  ortamı ne de mecali kaldı.  Bu  mevzu bizi gerer ama ne yapalım devam edeceğiz.

Ankara , 06.10.2011

 
Toplam blog
: 66
: 725
Kayıt tarihi
: 24.01.09
 
 

1976 yılına kadar Adana'da yaşadım. Lise tahsili sonunda Ankara'ya geldim ve halen Ankara'da yaşı..