Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '16

 
Kategori
Felsefe
 

Yeni başlayanlar için: Düşünce üretmek ve ifade özgürlüğü...

Yeni başlayanlar için: Düşünce üretmek ve ifade özgürlüğü...
 

funda's


Düşünme, aklın karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantı ve biçimleri kavrama yetisidir. Yani bir çeşit zihin faaliyetidir. Özgürlük ise; herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan serbest yada kendi kendine hareket etme kavrama ve karar verme gücüdür. Düşünce, mekan  ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan bir gerçeklik olduğu için bu kavramın kontrolü öznenin kendisinin dahi dışındadır. Bu gerçeklikten yola çıkarak düşünmenin hiç bir şekilde kısıtlanması ya da engellenmesi söz konusu değildir. Yani düşünce dediğimiz olgu zaten özgürdür; ancak düşünceyi geliştirecek olan bilgi ediniminde bilgi ile arasına girilerek düşüncenin gelişimi kısıtlanabilir. Peki nedir özne ile bilginin arasına girmek? Elbette ikisi arasındaki iletişimi kesmektir; bilgiye erişimin kısıtlanması yada engellenmesidir. Özne, kişi; nesne de bilgi olarak düşünüldüğünde  -bazı durumlarda öznenin kendisi nesne durumundadır-  kişi bilginin ta kendisidir. Bilgiyi verecek olan ya da bilgiyi ifade edip paylaşacak olan kişidir. Kişinin kendinde bulunan bilgiyi bir başka kişiye ulaştırması anlatım, söyleyiş, dışa vurum yöntemleri ile gerçekleştirebilir ki buna da ifade denir. İfade özgürlüğü ise bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yoldan açığa vurulmasının dış dünyada ifade edilmesinin serbest olması demektir. İfade özgürlüğü sözlü ve yazılı anlatım, sanatsal gösterim, kişisel görünüm ve görüntü tercihi, gösteri, yürüyüş, toplantı yapma ve örgütlenme gibi özgürlüklerin hepsini içine alır. İfade, düşünceden farklı olarak kişinin kendi kontrolünde olan bir durumdur. O halde bir kısıtlama uygulanacak ise ifade özgürlüğüne ya da düşüncenin gelişim sürecinde bilgiye ulaşma özgürlüğüne uygulanabilir.

Düşünmek, düşünce üretmek; kişinin özünü, benliğini tanımlaması, kendini gerçekleştirmesi ve birey olması sürecinin -olmazsa olmaz- önemli bir parçasıdır. Özgür ifade ile de  kişi kendi potansiyellerini geliştirme şansına sahip olur. Düşünce spontane bir biçimde oluşsa da düşüncenin gelişimine katkı sağlayacak olan şey bilgidir. Yukarıda da belirttiğim gibi bilgi kişinin nesne ile kurduğu ilişki sonucu ortaya çıkan bir üründür. İnsanın bilgiye erişme hakkı ifade özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Bu bağlamda bilgiye erişebilmenin dolayısıyla ifade özgürlüğünün ne denli önemli bir durum olduğunu, otoritelerin keyfi müdahalelerinden korunması gerektiğini savunabiliriz.İfade özgürlüğünün oluşabilmesi için herşeyden önce demokratik, çoğulcu, baskısız, özgürlükçü bir ortama ihtiyaç vardır. Bir ülkede ifade özgürlüğünün var olduğunu söyleyebilmek için, o ülkenin anayasasının ve tüm hukuki mevzuatlarının ifade özgürlüğünü güvence altına almış olması gerekir. Yazılı kuralların yanısıra bir ükede insanların görüş ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri için yazılı olmayan özgür ifade ahlakının toplumun tüm kesimlerinde içselleştirilmiş olması gerekir. Özgür ifade ahlakına Voltaire'nin bir sözü ile örnek vermek istiyorum. “Düşüncelerinize katılmıyorum ama onu ifade edebilme hakkınızı ölümüne savunurum.” Hiç kimse düşüncelerini ifade ettiğinde baskıcı bir müdahaleye uğramamalıdır ilkesinden hareketle, bunu korumanın yasaların olduğu kadar toplumsal bilincin de görevi olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (1982) 25. maddesi, düşünce ve kanaat hürriyeti, 26. maddesi düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlıkları ile düzenlenmiştir.Yasa koyucu 25. madde’de “Herkes,düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.” diyerek düşüncenin veya düşüncelerin açıklanmaya zorlanamayacağını belirtmiştir. 26. madde’de ise “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak veya vermek serbestliğini de kapsar.” diyerek ifade özgürlüğü ve kapsamını belirtmiştir. Düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kavramlarının farklı anlamlara geldiği burada da görülmektedir. Ancak istese de kısıtlayamayacağı düşünce özgürlüğü kavramının yasa koyucunun bir lütfuymüş gibi ayrı bir madde altında düzenlenmesi ve bu özgürlüğü kendisi sağlamış gibi bir role bürünmesi enteresandır.ve bu maddenin anlamı bana kalırsa şudur: Ben sana düşünmen için özgürlük veriyorum serbestsin düşün ben nasıl olsa senin bilgiye erişmeni kısıtlayacağım, gerekirse engelleyeceğim. Dolayısıyla ifade özgürlüğünü elinden alacağım. Nitekim Anayasa'nın 26. maddesi ifade hürriyetini serbest kıldığı birinci fıkrasının son bendinde, “…Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.” diyerek kısıtlamaların olabileceğini belirtmiş, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemelerin olabileceğinin sinyallerini vermiştir. Özgürlüklerin kullanılmasına 1982 Anayasası ile getirilen sınırlılıklar 2001 tarihinde yeniden düzenlenmiştir. Hukuki detayları merak edenler 2001 yılındaki düzenlemelere bakabilirler.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve bir çok devletin anayasaları, kanunları ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin hükümler içermektedir.

Madem demokraside en üstün otorite halktır o halde herhangi bir fikrin halka ulaşmasını engellemeye hiç kimsenin, hiçbir gücün hakkı olmamalıdır. Bir yerde demokrasi varsa ve otoriteler “Biz demokratik bir ülkeyiz, halkın iradesi herşeyin üzerindedir!” diyebiliyorsa bu durum halkın haber alma özgürlüğünü, bilgiye ulaşma hakkını, halkın herşeyden haberdar olabilmesini gerektirir. Özgür ifadenin bazı durumlarda toplumun ortak değerlerini incittiğini iddia edenler halkın ve demokrasinin yanında değil bilakis karşısında konuşlanmış kişilerdir; kaldı ki bireylerin şahsına hakaret dışında ifadelerin kısıtlanması ya da engellenmesi ne demokrasi ile ne de insan hakları ile bağdaşır bir durumdur. Hiç bir değer bir başkasının o değeri değersizleştirme çabası ile değerini kaybetmez. Birinin veya birilerinin değer olarak gördüğü şey, bir başkası için değer ifade etmeyebilir. Farklı fikirlerin bastılrılıp engellenmesi ile fikirler yok edilemez; ama bastırılmış, sindirilmiş düşünceler kişi veya toplumu saldırganlaştırabilir. Dolayısıyla kimse kimsenin düşüncesine katılmak zorunda değildir ama düşüncesini ifade edebilme hakkına saygı göstermek zorundadır. Yukarıda da sözünü ettiğim toplumsal bilinç bunu gerektirir.

Tek başlı ve çok kollu bir ahtapota dönüşen, tek yanlı yayın yapan bir sistemin boyunduruğu altında yaşayan sindirilmiş toplumların bilgiye ulaşma hakkı elinden alınmış küresel çocukları büyüdüğünde neler olabileceğini bir düşünelim...

Sevgiyle…

Funda Kocatürk

(funda’s)

www.facebook.com/fundaa.kocaturkk

https://twitter.com/funndas

 
Toplam blog
: 33
: 406
Kayıt tarihi
: 17.03.15
 
 

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji. Felsefe Grubu Öğretmeni. ..