- Kategori
- Siyaset
Yeni CHP'ye eski sözcü!
Bu yazıyı yazmak için uzun süre bekledim.
Temmuz ayındaki kongreden sonra oluşan CHP yönetiminde, Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olarak görev alan Prof.Dr.Haluk Koç’un, bu göreve getirilmesinin bir nedeni olduğunu hep düşündüm.
CHP’nin, ulusalcı ve cumhuriyetçi çizgiden, sosyal demokrat çizgiye evrilirken, Haluk Koç ve Muharrem İnce gibi ulusalcı-cumhuriyetçi kişilikler tarafından kamuoyu önünde temsil edilmesinin, ulusalcı-cumhuriyetçi tabandan kopmadan, sosyal demokrat seçmeni de kapsayan bir hat izlediğini varsaydım.
Ancak Haluk Koç son yaptığı anadilde savunma açıklamasıyla, bani hayretler içinde bıraktı.
Yeni CHP’yi, Deniz Baykal döneminin CHP’sinden ayıran en belirgin farkın, Türkiye’nin önemli sorunları olan “Kürt sorunu”, “laiklik”, “AKP’ye bakış” gibi konularda daha rasyonel düşünmesi ve parti içi demokrasi gibi konulara daha demokrat yaklaşması olduğunu düşünüyorum.
Gerçekten de Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün gibi isimlerin Kürt sorunu konusunda CHP’yi daha demokrat bir çizgiye getirdiği fark ediliyordu. Halen de yaşanan süreçte, Kürt sorununun çözümü konusunda aydınlarla yapılan toplantılar, siyasi partilere sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi için götürülen teklif ve yaşanan acılara gösterilen insancıl yaklaşımın, bir sosyal demokrat parti için ne kadar önemli olduğu kamuoyu tarafından bilinen bir gerçektir.
Ancak Sayın Koç’un Kürt sorunu, 4+4+4 Eğitim Yasası ve AKP ile ilgili yaptığı açıklamalar ve son olarak da anadilde savunma konusunda yaptığı çıkış; Deniz Baykal döneminin CHP’sine rahmet okutacak nitelikte.
Bir kitle partisi, ne kadar çoğulcu olursa olsun, parti içinde ne kadar kanatlar bulunursa bulunsun, sonuçta tutarlı olmak zorundadır.
Hele parti sözcüleri, yatıp-kalkıp genel başkanın yaptığı açıklamaları tekzip eder nitelikte açıklamalar yaparlarsa, o partinin ve liderinin kendi seçmeninin gözünde ve kamuoyu nezdinde hiçbir inandırıcılığı kalmaz.
CHP’nin başta milletvekilleri ve parti sözcüleri olmak üzere bütün üyeleri, programına ve son yapılan genel merkez kongresinde alınan kararlara, yönelime göre hareket etmek zorundadırlar. CHP, yaptığı son kongrede aldığı kararlarla, her konuda AKP’den daha fazla, demokrasi taraftarı olacağını kamuoyuna deklare etmiştir. Bunu da, anadilde eğitim, anadilde savunma, Kürt sorununun barışçıl çözümü, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ülkenin demokratikleştirilmesi gibi konularda daha atak ve daha çözümden yana olacağını ifade ederek, göstermiştir.
CHP’nin bu yönelimini sekteye uğratacak Haluk Koç ve Muharrem İnce gibi isimlerin, bırakın parti yönetiminde olmasını, hele de parti sözcüsü olarak belirlenmesini anlamak mümkün değildir.
CHP, “Yeni CHP” ya da “sosyal demokrat CHP” olmak istiyorsa, tez elden “eski CHP”yi temsil eden Haluk Koç gibi sözcülerden kurtulmalıdır. Haluk Koç değerli bir milletvekili ve siyasetçi olabilir fakat kullandığı söylem ve zihinsel yapısının, “Yeni CHP”yi temsil etmediği kanaatindeyim.
Siyasal partiler, özellikle sosyal demokrat partiler kamuoyunda çoğulcu yapılarıyla bilinir. Tartışmalar parti içinde yapılır ve kamuoyunun karşısına alınan kararla çıkılır. Kararlar alındıktan sonra, bu kararlara aykırı söylemler dile getirilmez. Her üye bu kararlara uyar. Doğru olan işleyiş bu şekildedir.
Gündeme gelen her konuda, sürekli ikilem içinde olan bir siyasal parti, bırakın iktidar olmayı, bir önceki seçimde aldığı oyu bile muhafaza edemez.