Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '20

 
Kategori
Dünya
 

Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye

Dünya’yı kasıp kavuran koronavirüs vakası ile karşı karşıyayız. Birçok insanın canıyla bedel ödediği bu virüs salgını maalesef tesadüf değildir. Bu virüs Küreselleşmiş devletlerin, Ulusal olma yolunda ilerleyen devletlere aslında bir operasyonu hatta ve hatta açık bir şekilde savaş açmasıdır. Peki sizcede bu salgının Çin’de ortaya çıkması sizlerinde aklında soru işareti oluşturmuyor mu?

Kesinlikle oluşturmalı çünkü Çin Komünist devleti dünya devletleri arasında gerek ticaret gerek ise üretim bakımından birinci sıralarda yer almakla birlikte birçok devletlerin saygınlığını kazanmış ve komünizm ile yönetilmesine ragmen Ulusal devletlerle sıkı ticari bağlar kurmuştur. Kominizimle mücadelede ABD’nin ve Avrupa’nın tavrı apaçık ortadadır. 19. yy’da ABD ve onun ittifak ülkeleri ilk olarak kominizimle mücadele konusunda Rusya’yı yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni hedef almıştır. Bu mücadele safhasında birçok Ulus devlet gerileme kaydetmekle birlikte, kapitalist ülkelere muhtaç bırakılmış ve sistematik bir şekilde sömürülmüştür. Ulus devletler meşruiyetini bir ulusun belli bir coğrafi sınır içindeki egemenliğinden alan devlet şeklidir. Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel zenginliğini ortaya koymuş etnik bir varlıktır. Hiçbir küresel devlet ulus devletlerin egemenliğine saygı duymamıştır ve hep sömürü projeleri ile birlikte birçok savaşın ve katliamın ortaya çıkmasına da sebep olmuşlardır.

Günümüzde birçok devletin müreffeh ve bağımsız olma yolunda verdiği mücadeleye şimdi de koronavirüs salgını eklenmiştir. Uluslararası kaynaklar bu virüsün ABD’nin komünist devletler üzerinde oynadığı oyun olarak bahsetmektedir. Ve bunun en büyük örneği ise ABD Başkanı Donald Trump’ın koronavirüsü’nü ÇİN virüsü olarak adlandırmasına dayandırmaktadır. Çin’in Wuhan kentine biraz uzaklıkta bir laboratuvarda ortaya çıktığı söylenen koronavirüsünün aslında zatüre hastalığını önlemek adına ortaya koyulması planlanan uzun süredir üzerinde çalışılan bir proje olduğunu birçok kez gözlemledim. Lakin yapılan çalışmanın yanlış testlere ve tedavi yöntemlerine dönüşmesi milyonlarca farklı milleti koranavirüs salgını ile baş başa bırakmıştır. Nasıl ki 17. yy’da ortaya çıkan ‘17th Century Great Plagues’ hastalığı 3 milyon insanı, 18. yy’da ‘18th Century Great Plagues, Cholera 6 outbreak, The Third Plague, Yellow Fever’  hastalığı 14 milyon insanı, 19. yy’da ise HIV/AIDS hastalığı 35 milyon insanı, 20. yy’da ise ‘SARS, Ebola, MERS ve Swine Flu’ hastlığı yarım milyon insanı yok ettiyse, şimdi de günümüzde COVID-19 olarak adlandırılan virüsün bu sayıların kat ve kat üstünde bir can kaybına yol açacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Her yüzyılda ortaya çıkan bir salgının biyolojik silahların sayısını artırdığına da kaynaklara bakarak şahit olabiliriz.

Aslında bir çok kurgunun ve bu tür başlangıçların faturası milletlere kesilsede, ABD dünya üzerinde süper güç olarak ilerleme kaydetmesine bağlı olarak dünyanın en borçlu ülkesi olmaktan çıkmayı hedeflemiş ve bu tür bir kurguyla ABD Dolarını piyasaya sürmeyerek kazancına kazanç katan ÇİN devletine mesaj göndermiştir. Bu tür bir kurgunun Wuhanda çıkmasının iki temel dayanağı bulunmakta birincisi; Uluslararası Wuhan Havaalanı diğeri ise Uluslararası hizmet veren ve Wuhan’ın merkezi konumlarında yer alan ilaç şirketleri. Ayrıca, ABD’nin geçen aylarda ÇİN devleti ile yaptıgı ticari anlaşmalarda ÇİN’e öngördüğü ancak anlaşmadan ötürü erteleyeceğini bildirdiği bir çok yaptırım bulunmakta. 11 milyonluk Wuhan şehrini yakıp yıkan bu virüsün şu an ÇİN’de yok olmasını dayattıkları algı ise ÇİN devletinin Wuhan kentinde bulunan tüm insanları infaz etmesidir. Önce medyada farklı algılar ortaya koyarak ÇİN vatandaşlarının yarasa, yılan vb. Zararlı hayvanları tüketmesine dayandıran ABD bu algıyı iyi yönetmiş ancak başarılı olamamıştır.

Nasıl ki Doğu Türkistan olayında ÇİN’i tüm dünyaya medya algıları üzerinden katil ve ırkçı bir devlet gösterdiyse şimdi de ÇİN’in inkar etmesine ragmen ÇİN devletini suçlu buluyor ve bunu her platformda dile getiriyor. ÇİN’in Doğu Türkistan algısını medyaya sızdıran ABD ve Siyonist yandaşları şimdi de ellerine yüzlerine bulaştırdıkları bu veba salgınını inkar ediyor hatta ve hatta resmen boğuşuyorlar. Buna ek olarak ÇİN devletinin verdiği grafik bilgilendirmeleri ise son günlerde ÇİN’de kriz yaratan bazı Mobil şirketlerinin milyonlarca kullanıcısına erişim sağlayamadığına dayanmakta. Nasıl ki Çernobil olayında komünist Rusya binlerce milletini sırf yenilgi hissetmemek adına infaz ettiyse..

2019’un kasım ayında başlayan bu kurgu yanlış hesaplar yapılması üzerine ABD’nin kontrolünden çıkmış ve tüm Dünya’yı etkisi altına almıştır. Bugün İtalya’nın tüm merkezini esareti altına alan koronavirüs salgının İtalya’da rastgele bulunmayacağını da bilmekteyiz ancak şuna da değinmekte fayda var, İtalya küresel devletlerin hedefinden asla çıkmamıştır çünkü Vatikan bir çok ulus devleti üzerinde etkisini korumakta ve yönetmektedir. 15 ve 16. yy’da devletleri Church’ler yani kiliseler yönettiyse şimdi de farklı devletlerin ama aynı inanca sahip milletlerin merkezide her zaman Vatikan olmuştur. Vatikan bir çok küresel devlet sistemine aykırı davranmakta hatta kurucu üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden küreselcileri defetmekle birlikte ekonomisini çökertmekle tehdit etmiştir.. Bu politik, kültürel, ticari ve ekonomiye dayanmaktadır. Italya’nın Avrupa Birliğinde payıda, kasasıda oldukça büyük. Bu gücünü küreselcilere karşı kullanmasından korkanlarında bir oyunudur bu koronavirüs. Italya, iran gibi ülkeler gerek yapısı gerek ise politik yönetimi açısından koronavirüse merhaba diyememişlerdir ve tedbir alamadan esir düşmüşlerdir. Avrupa’nın hasta ve yorgun olarak adlandırdığı ülkemiz ise bu olayı şahsi algılayıp milleti adına başka menfaat gözetmeksizin üstesinden gelmek adına gecesini gündüzüne katarak çalışmıştır/çalışmaktadır. Avrupa ise IMF ve WHO (Dünya sağlık Örgütü)’den maddi anlamda medet umarken, maddi anlamda milletimin yanındayım diyen bir Ülkenin neferi olduğumuz için çok şanslıyız. 

3. Dünya savaşının oldukça yakınımızda bulunduğunun farkındaydık. 10 yıldır aşkın suredir petrol çıkarları üzerine birçok devlet iç savaşlar ile ele geçirilmiştir. Ancak petrolün sona ereceği ve bunun üzerine batılı devletlerin çıkarlarını başka topraklara ve devletlere yönelteceği gayet açık ve net olmuştur. Petrolün en fazla bulunduğu topraklar olan Ortadoğu ve kafkas bölgeleri çıkar devletler arasında pay edilmiş ve oldukça sömürülmüştür. Biyolojik yaşam ve savunma alanlarında kimyasal silahı kendine kalkan kabullenen ülkeler maalesef besledikleri akrebin bir gün kendilerine de zarar vereceklerinin farkına varamamışlardır. Peki ne mi olacak?

Öncelikle, bu hastalığın hemen ortadan kalkmayacağı ve kısa süre sarfında Türkiye tarafından başarılı çalışmalar süresince sonlanacağı kanaatindeyim. Dünya geneli Vaka sayılarının artacağı ve ölümlerin beklenenden fazla olacağını söyleyebilir ve istatistiklere bakarak bunu anlayabiliriz. 1 aylık bir süre zarfında tedavi aşısının kullanılması ile birlikte vakalarda ve ölümlerde düşüş olabilir. Ayrıca, bu durumdan en zararlı çıkacak ülkeler İran ve İtalya olmak ile birlikte ilk atlatacak ülkede Türkiye olacaktır. Yaşlı insanların ve kronik hastaların sosyal yaşamdan uzaklaşmasını destekleyen politikaları ile koronavirüse büyük bir darbe vurmuştur Türkiye. Ve Türkiye’de vaka ve ölüm sayısı kısa dilimler üzerinde ilerleyecektir. İnsanların zatüre ve ateş hastalığının doruk seviyeye ulaşmasının diğer adıdır koronavirüs. Koronavirüs, sömürgeciliği katliamlara dönüştürmek adına batılı devletlerin piyasaya sürdüğü bir hastalıktır. Bugünü, dünki veba salgınlarından ayıran en büyük özellik tıpın kontrol edilebildiği olmuştur. Ayrıca, birçok bağımlı devlet bu koronavirüsü bahane ederek bağımsızlığını ilan ederek ulus devlet olma yolunda kendilerine hedefler belirleyecektir.

Ekonomi, politika ve kültürel bir çok yeni sistem ortaya çıkacaktır. Bunun yanında bu sistemleri ortaya koyacak ve yönetecek ülke ABD olmak ile birlikte bu teklifleri de ABD sıralarından duyacağız. İlaç piyasalarının maddi anlamda katkı sunacağı, böyle bir krizi fırsata çevirecek ülkelerinde aşı vb. Tedavi malzemeleri üzerinden menfaat gözeteceği nettir. Hep böyle olmamış mıydı zaten. Önce savaşı çıkar sonra da ilaç ve silah sat. Bu politika ülkelerin temelinde yatan ekonomi paketi olmuştur. Ekonomik ve finansal bağlılıklar kopacak ve birçok yenilik beraberinde gelecektir. Piyasalarda Borsa vb. oluşumlar kendini revize ederek her şeyi sıfırdan oluşturacaktır. Petrol, Banka, Finans, Diplomasi yeniden şekillenerek bir çok ülke IMF’nin ayırdığı bütçeden büyük pay alma adına zararını büyük gösterecek ve alacağı katkı ve destek kazancıyla kendini bağımsız ve tam ulus devlet olarak ilan edecektir. Almanya, Fransa ve İtalya devrinin en büyük çöküşünü yaşayarak ekonomik alanda dışa bağımlılığa sahip olacaktır. Küba, Belçika ve ÇİN ise bu salgının önüne geçmek için çaba gösterecek fakat ABD ve Siyonist yandaşları tarafından engelleneceklerdir. Bunu kontrol etmeyi amaçlayan ABD salgının hemen bitmemesini öngörecek ve ta ki kendini yeni oluşturulacak sistemlere hazır hissedene kadar. Oluşturulacak yeni dünya sistemine ise liderlik edebilecek kapasiteye sahip olan tek Ülke Türkiye olacaktır. Tekrar söylüyorum, Türkiyemiz her daim milletinin yanında olmakla birlikte bu süreci en detaylı ve saglam tavırlı yöneten ülkelerdendir. Devletimiz Varolsun!!!

Yusuf İşler

Saygılarımla,

 
Toplam blog
: 6
: 127
Kayıt tarihi
: 04.06.20
 
 

Yusuf İşler, 24 yaşında olup, Tahsilini Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Siyasal Bilimler Fak..