Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yeni Huysuz Virjin, TV'lerin skeçlerini, ona katlayacak!

Yeni Huysuz Virjin, TV'lerin skeçlerini, ona katlayacak!
 

Burak İşeri, mahalli şive ile yazıp sahnelediği tiplemelerle Bartın'ın Huysuz Virjini diye anılıyor.


Huysuz Virjin’in bir başka versiyonu olan “Durgadun Abla”, Batı Karadeniz’in Bartın ve yöresinde, fırtına gibi eserek, herkesi kahkahaya boğuyor.

Yöresel şive ve tiplemelerle Virjin gibi kadın kılığına girerek yaptığı skeçlerle yöresel şive ve tiplemeleriyle ün kazanan 31 yaşındaki Burak İşeri, Huysuz Virjin’in “huylu’su” olarak isim yaptı.

Açın Google’u. Sayfalar boyu görür, video’dan seyreder, dinlersiniz. Biz öyle yapmadık. Telefonu açtık. “Tele-röportaj” yaptık kendisiyle.

Elektrik teknikeri olan, şehir tiyatrolarında oyunları, skeçleri ile puan toplayan ve hiç tiyatro eğitimi almayan genç sanatçı “ Çevremizden bir türlü dışarı taşamadık!” diye yakınıyor ayrıca. Ama onun, daha büyük şöhretlerde gözü yok. Ama Bartın’da eğlence denildi mi, ilk akla gelen isim o oluyor. O şimdi, Hergün isimli gazete çıkarıyor

Yerel TV’de, resmi açılışlarda, festivallerde, şehir tiyatrolarında yöresel şive ve tiplemeleri ile ilgi odağı daima. Hatta Almanya’ya üst üste iki defa bile çağrıldığı olmuş.

Şiveyi kapmak için, günlerce köylerde misafir kalan sanatçıyı, aklı başında bir Ulusal TV, henüz fark edemedi. Yaptıkları kıytırık güldürüleri, diyalogları, soytarılıkların üstesinden gelecek olan sanatçı, TV’lerin simgesi olmağa şimdiden namzet. Kendisi, o TV lerin hepsini gölgede bırakacağından çoktan emin. Ama ilgilenmiyor. Her şeyi oluruna bırakmış vaziyette. Biz bu yazımızla TV. lerimizi “dürtmüş” oluyoruz. (Ne demekse!) Ört ki, ölem!

Bartın, öteden beri türküler, maniler diyarı. Her genç kız, ut çalmasını bilir memlekette. Her mahallenin bir ablası vardır. Bütün genç kızlar birbirlerinin, haftada bir, İlkbaharlarda bahçelerinde toplanırlar. Ocaklar yakılır, utlar ellere alınır, mızraplarla tıngır mıngır, güzelliklere türkülerle yol alınır. Sevdalar kuşların kanadına kondurulur, onlarla da sevdiceğiz’lerine ulaştırılır. Bir yandan sacda dürümler hazırlanır. Afiyetle yenirken de, yavukludan fısıltılar, kulaklara aktarılır.

Ağızlar hiç boş durmaz; Eller, su dolu küpe daldırılır, ele geçen ne ise, herkese gösterilir. Küpten her çıkan nesne için küpün başındaki abla, maniler söyler, ayrı ayrı. Sudan çıkan küpenin veya yüzüğün, tokanın sahibi kimse, kulaklarına kadar kızarır bu maniler karşısında. Çünkü o, eşyasını, herkes gibi saklıca küpe atmıştır. Manici başı abla da bilmez, küpe kimlerin , ne attıklarını. Tombala çeker gibi sudan eşyalar bir bir çıkarılırken de gösterilir oradaki kızlara. Herkes malını tanır elbet. Sonra herkes, eşyasını geri alır.

Öküz çaktım, otlasın /Ayakları toplasın / Seni benden ayıran / Gece gündüz hortlasın / Mendil versem olamaz mı? / Gül dalları solmaz mı? /Yarim benim hastalanmış / Nişan yapsak olmaz mı? / Mercimek kile kile / Tartalım sile sile / 15 mendil eskittim / Gözyaşı sile sile / Dereler buz bağladı /Ayılar iz bağladı / Beni bir avcı vurdu / Yaramı gız bağladı / Sergene kutu koydum / İçine koku koydum / Anasınıy yanında / Gızına bakakoydum / A benim arı canım / Saçları sarı yarim /Sen orada ben burada / Kalmadı yarı canım / Karşıda meşelerde /Şarabım şişelerde / Herkes yarini almış / Biz kaldık köşelerde / Dama indim baç açık /Arpalık kara kılçık / Kaçmak kalbinde var ise /Al bohçayı, yola çık!...

Konumuz “Durgadun Abla” idi. Durgadun hatun’u, misafirliğe davet etmişler bir gün. İşte o dialog. (Şiveler yöreye ait. Burak İşeri’nin)

DURGADUN: “Ah anaaaam, gadunum.Ney yatın bakay. Maaşallah maşaallah ne gada böyük evmiş gız bu! At goşturyo musuy burada sen? Abu, buncam gocaman evi ney yapmalı? İki döşek bi masa neyiyize yetmeya!” EV SAHİBİ “ Ah Durgadun Abla, pek şakacısın. Küçük evde ruhum sıkılıyor!” DURGADUN “ Ruhu sıkılıyomuş. Ne ruh vamış gız sizde! Bana şakacı deyon. Dünya yansa bi galbur samanım yok benim yanacak. Ta ney olsun. Eee demecey mi? Bak hele bak! İnsan buyur ede, oturuy der. Ayakda galmayıy der. Gıııız, burada beklerken avaç olduk. Yakında toprağa kök salacaz.

Durgadun dele baa. Ömür öleli 2 sene oldu. Ne çeltenekdü o! Bovazınıydan gitti körolasıca. Su böreklerini löp löp ataken, aldı mı kiloları! Doktor buna yavlı yimecey dedi. Bu hala yumurta gızartmaları peşpeşe attı ağzına. Bak sonuy ne oldu? Gara toprak!

Ah inam, aşama kına vaa. Ümmüye çıvırıy bakay, yardıma gelsin. Ah gomşula niyparuz ki, elim ayavım birbirine dolaşıya. Durun bakay eccük maniler söyleyem de, akıllarımız başımıza gelsin biyo!

Bahçelede börülce / Oynar gelin görümce / İkimiz bir olalım / Gelin, kayına görümce / İki tahta çakaruz /Arasından bakaruz / Bize Barın’lı derle / Çok canları yakaruz / Tarlada misirum vaa / Dibinde hasırım va / Be hey ehdiniy gızı / Neremde gusurum vaa/ Civarayı yakıva / Bas çamura atıva / Beni, anam veremeya / Al da beni, gaçırıva..

Bak, ne özel oldu bu mani işi. Aşama su böreği, beyaz baklavuyu öncelinken yapalım. Bizim oğlanın kınasını hayırlısıynan edelim. Ondan sona da düvün ederüz.

Ne güzel. Aşam oturayken patlak de ederüz, gözel olur. Amanın, aşama Ümmü Ağba, tarhana çorbası da edelim, kış günü iyi olu, diyo. Bıldır yuka yaptıyduk, eccük ısmalayalım derim.

Ah, ah dostla. Görüyosuyuz ya. Sanki düğün provası yapıyoz burada. Durun biyo, aklıma bi mani daha geliverdi “A benim bahtı yarim / Darabaya yaslan yarim / Daraba seni çürüdü / Sana kim baktı yarim /

Durkadun Abla, diğer esas adı Burak İşeri’ye sahip çıkalım…

NOT: İlyas Bayram yollamış. Aşağıdaki link, "Durgadun Abla!ya ait " Seyretmek isterseniz:

video.eksenim.mynet.com/aydin_7486/Durgadun-abla/132183

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..