Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '10

 
Kategori
Teknoloji
 

Yeni jenerasyonu neler bekliyor?

Yeni jenerasyonu neler bekliyor?
 

Yeni jenerasyonu neler bekliyor?


Ne 2-3 yaşlarımdayken kendimi içinde bulduğum teknoloji dünyası ne de 6-7 yaşlarımdayken ‘onsuz yapamam’ derecesinde alıştığım bilgisayar dünyası fren kullanmamakta direniyor. Ki bu hızla gidersek gelişmeye, yanan fren balataları alev alacak ve artık sonunu kimsenin göremediği bir yola doğru hayal edilemez bir hızla ilerleyeceğiz. Bunun avantajlarını ve dezavantajlarını ise sizlerle kendimce paylaşmak istedim.

Öncelikle asıl alanım olan Bilgisayar dünyasıyla başlamak istiyorum. Teknolojinin her alanıyla ilgileniyorum tabii ki ama bölümüm bilgisayar olduğu için oradan girelim konuya… Bundan birkaç sene önce 256 MB Ram’e sahip olan bilgisayarlar gayet işimizi görüyordu. Ancak günümüzde 4 GB Ram ile üretiliyor bilgisayarlar. Eğer Windows Vista kullanmak istiyorsanız en az 2 GB belleğiniz olsun diye uyardık dostlarımızı. Sonra bir de Windows 7 gelmez mi… Şuan 4 GB bellek ile satılan bilgisayarlar gerçekten iş görüyor. Ama biryandan da bazı kullanıcılar için yüksek ve gereksiz gelebilir. Ki hala “Windows Xp’den başkasına bakmam bile!” diyen o kadar çok bilgisayar kullanıcı var ki onlar için bilgisayarda iş ve internetin üzerine yapılabilecek hiçbir şey yok. Bazıları için de oyun dünyası var sadece tabii. Ama benim yaşadığım çevre itibariyle şuan Windows 7 ile dahi tatmin olamayan bilgisayar delileri de var ki bu bir yandan çok tehlikeli bir yandan benim için huzur verici… Teknoloji gelişmekte ve bu gelişim her yıl katlayarak hızlanıyor. Ama sonunda felaketlere dahi yol açabilir çünkü başta da bahsettiğim gibi fren balataları yanmak üzere ve sonrasını teknoloji müptelası olarak tahmin dahi edemiyorum… Şuan sadece bilgisayar dünyasıyla ilgili düşünüyor olabiliriz ama bilgisayar dünyasının doğurduğu esrarengiz sebepler ve neticelerle görebiliyoruz ki teknolojisi dünyası ama istekli ama isteksizce etkileniyor. Ve ilginçtir ki bu etkilenme sürecinde ‘pause’ tuşuna yer yok!

Ne düşünülüyordu, ne oldu, ne olacak?

Öncelikle teknoloji dünyası mimarlarının bu yola baş koyarken düşündükleriyle başlamak isterim yalnız bir şey var ki o da bu konuda kimsenin ‘eminim’ diyemeyeceğidir. Ben sadece teknoloji müptelası olduğum için bildiklerimi ve tahminatlarımı paylaşacağım sizlerle.

Teknolojik aletler ilk bulunmaya başlandığında(seri üretimden çoook önceki dönemde), kimse dünyayı değiştirecek şeyler olduğunu düşünemezdi. Tabii ki öyle olmasını istiyorlardı ki örneğin Edison’un ampülü bulmak üzere yüzlerce deney yapması, sabırının, aziminin ve sonuca ulaşma isteğinin doruğa ulaştığının kanıtı değil midir? Ya da Albert Einstein’ın uğraşları… Sonuç olarak bilim adamları ya da onlardan sonra çıkan mucitler de biliyorlardı ki teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor, evet. Ama hayatımızdaki en önemli yere sahip olacağını zannediyorum sadece bazıları belki sezmişti. Mesela Einstein’dan beklerim böyle bir düşünce. Ama bilim adamlarından sonra gelen ve sadece teknolojik cihazları geliştirmeye çalışan, daha doğrusu şimdiki adıyla Ar-Ge’ci arkadaşlar, ‘teknoloji olmadan yaşayamayız’ denildiyse bile muhtemelen ya buna inanmıyorlardı ya da sadece sınırlı düşünüyorlardı. Lakin sonrasında Ar-Ge(Araştırma-Geliştirme) şirketlerinin kurulmaya başlaması bir yana, şirketlerdeki Ar-Ge departmanlarına verilen önemin artırılmasından sonra ileriye yönelik yatırımlar artırıldı, düşünceler gelişti ve değişti. Mesela Ford’un kurucusu ve ilk Yönetim Kurulu Başkanı Henry Ford bankaya kredi almaya gittiği zaman bankadaki memur soruyor ‘ne için?’ diye. Henry Ford, ‘Otomobil fabrikasını genişleteceğiz’ diyor. Sonra bankadaki memur(aslında sanırım şube müdürü) şöyle yanıt veriyor ‘Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak geçici bir moda olabilir.’ 1903 yılında böyle bir yanıt veren banka şube müdürü bilmiyordu ki, ‘Ford’ dünyanın en kaliteli otomobil markalarından biri olacak! Otomobiller gelişti, Bilgisayar şirketleri çok sabretti ama kazanmaya başladılar. ‘Popular Mechanics’ dergisinde 1949 yılında dahi ‘Bilgisayarlar gelecekte belki sadece 1,5 ton ağırlığında olacaklar.’ Gibi bir yazı yazıldıysa, bu demektir ki gerçekten sadece geçtiğimiz son birkaç yılda gerçek yüzü görülmeye başlamış Teknolojinin… Çünkü 1949 yılında dahi Bilgisayarlar hakkında adam akıllı tahminlerde bulunamıyorlarmış. 1980’lere doğru bilgisayarlarla ilgili gelişimler başlayınca akıllanmış olabilirler belki. Ama 1900 gelmeden önce dahi ‘Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilecek herşey icat edildi’ diyen bir Amerikan Patent Dairesi Başkanı var: Charles H. Duell, 1899. Şimdi bu sözlerden ve kendini kahin zanneden insanlardan sonra kim bana o zamanlar herkesin bugünü bildiğini veya gerçekleşeceğine inandığını tez olarak savunabilir? Belki birkaç bilim adamı inanıyordu, hepsi bu. Ki, ‘Radyo’nun geleceği yok’ diyen de İskoçyalı bir fizik alimi değil mi?: Lord Kevin…

Dünya’nın gidişhatını bir pramite benzetiyorum. Yukarı doğru çıkıyoruz ve çok yol katedildiğini düşünüyoruz. Ama ucu sivri olduğundan göremiyor, bilemiyor, sadece tahminatlarla yetiniyoruz. Lakin şimdikik tahmin kapasitemiz eskisinden biraz daha gelişmiş. İnsanların hayal dünyasının inanılmaz bir şekilde geliştiğini düşünüyorum. Radyo hakkında ne düşünüyorlardı. Şuanda televizyon sistemleri var, bilgisayar teknolojileri hat safhada, sinemalar var, gazeteler var, ama radyo halâ hayatımızda ve büyük bir dinleyici kitlesiyle yoluna devam ediyor. Hatta geliştirildi dahi. Öyle ki online sisteme geçildi ve internet üzrinden dahi dijital bir şekilde radyo dinlemeniz gayet mümkün, kolay ve eğlenceli(örneğin: Netteseyret.NET).

Sonra ne oldu?

Belki bilinçli ama belki de bilinçsiz bir şekilde(dediğim gibi emin olmamız imkansız) teknolojiye yatırım hızlandırıldı. Belki de baktılar ki işler kolaylaşıyor, aletler işe yarıyor, hesap makinesi sayesinde yanlışlar azalıyor, yatırım kararı aldılar. IBM ve Apple da bu işe hız kazandırınca üzerine Bill Gates de Microsoft(eski adı Micro-Software) ile işe el atınca, sektör canlandı ve heyecan kazandı. Hızlıca yeni yazılımlar geliştirilmeye başlandı. Bir yandan da teknolojik gelecek asıl o zaman düşünülmeye başlandı. Her biri risk alarak bu sektöre girmişti. Bir tercih yapmışlardı ve muhtemelen de hayatlarının en mantıklı seçimini yaptıklarını o zamanlar bilmiyorlardı. Sayısal ve ticari zeki insanlar; Bill Gates, Steve Jobs… Ama bu konuda istediğiniz kadar profesyonel olun, dehşet derecede büyük bir risk aldığınız bir dönemde geleceği ne kadar keskin tahmin edebilirsini ki? Evet mümkün ama kolay mı? Gerçi ismini verdiğim teknoloji müptelaları, çocukluklarını sokakta şakalaşarak değil evde en yakın arkadaşıyla teknoloji denilen şey o zamanlar az görülmesine ve ne olduğu bilinmemesine rağmen en küçük aletle dahi günlerce haşır-neşir olmaya çalışarak geçiren adamlar(bkz. Bill Gates). Bir hedef bir gayeleri vardı onların ve başardılar. Ki hala başarmaya devam ediyorlar. Onlar parayı teknolojiden kazanıyor ve hak ediyorlar!

Peki şimdi nereye doğru gidiyoruz?

Bunu her ne kadar kesin bir şekilde bilmek mümkün olmasa da yine de eskiye göre daha sağlam ve mantıklı tahminlerde bulunabiliyoruz. Mesela ileride teknoloji sayesinde dünyanın tanınamayacak hale geleceğinden eminim desem yeridir. Derslerimden birinde hoca sormuştu ‘gelişen teknolojiyle gelecek çağı nasıl görüyorsun’ diye. İlginç bir soru gibi gelebilir ama çok mantıklı. Geleceği hayalinizde yaşatın, sonra ona inanmaya başlayın dedim. Çünkü hayallerimiz(teknoloji hakkındaki) gerçekleşecek. Ki hayallerimiz dahi yetersiz kalacak muhtemelen. Ama hayali hayal etmek ve vücudiyet-i tarihe anekdot eklemek gerekirse, şunlardan bahsedebiliriz; içinde bulunduğumuz birkaç yıl içinde gerçekleşen teknolojik gelişimler ve akabindeki rekabetler önümüzdeki 20 yıl içerisinde öyle hız kazanacak ki, bir yandan kendini bu rüzgara alıştıramayan şirketler kapanırken, diğer yandan milenyum sonrası yükselişe geçen ve şuan borsa başta olmak üzere her alanda tavan yapan şirketler ise hızlarına hız katacaklar. Ve insanlık teknolojisiz yaşayamayacak hale gelecek. Evler akıllı olacak, arabalar şoförsüz hareket edecek, bilgisayarlar istenildiği zaman cebe, istenildiğindeyse masaya sığacak. Ve bu tahminlere inanmayanlar da çıkacak. Hemen şu örnekleri vereyim; bundan bilmem kaç sene önce radyo vardı. Dinliyorduk. Sonra ne oldu? Televizyon diye bir şey icat edildi. Evet uzun bir aradan sonra. Ama dediğim gibi teknoloji dünyası Milenyum sonrası hız kazandı. Neyse… Televizyon icat edildiğinde kimse sormadı ‘niye renk yok bunda’ diye. Sordunuz mu yoksa? Daha sonra renklisi bulundu. Müşteri kullanmaya başladı ama yıllarca soruldu mu ‘niye arkasında tüp var’ diye. Sanmıyorum! O zamanlar müşteri sadece yalın hizmet bekliyordu. Çünkü bilmiyorlardı ‘nedir teknoloji!’. Sadece kazançlarını ve hayatta kalmayı düşünüyorlardı belki de. Ama şuan devir hiç ama hiç öyle değil. Plazma televizyonlar çıktı. Dedik ki ‘neden bu kadar kalın bunlar!’. Ne oldu? Daha da inceleri ve büyükleri çıktı. Sonra ‘niye ayrıca Dvd player alınıyor’ dedik. Dvd player entegreli satmaya başladılar. Sonra ne müşterilerin istekleri bitmek bilmedi, ne de üreticinin yapabilecekleri sınıra dayanmadı. Ben size sınırı söyleyeyim, Kıyamet! Belki o sıralarda biter gelişim. ‘Belki’ diyorum dikkatinizi çektiyse.

Platformlarda sürekli teknolojinin gelişiminden, internet dünyasının etkilerinden ve daha nelerden nelerden bahsediyoruz. Sizce de bu gelişimin yavaşlaması hatta ki durması beklenebilir mi? Hiç sanmıyorum demek bile yetersiz kalacaktır kanaatimce! Ve bunun yanında diğer bir konuya da değinmek istiyorum, ki başlamıştım da bu konu hakkında konuşmaya: tüketicinin beklentileri… Sizce beklentiler bitmek bilir mi? İnce ve uzun istedikleri plazmalardan daha başka birşey istemeyecekler mi yani? Mesela bir önceki CeBit teknoloji fuarında internete giren dokunmatik plazmaları görmüştüm(son organizasyona yurt dışında olduğumdan katılamamıştım). O zamandan yazmalıydım belki bu yazıyı ama şimdi içimden gelerek yazıyorum. Teknoloji müptelası olduğum doğru. Ama maalesef teknolojinin varolan ve küçümsenemez tehlikesinin de farkındayım. İnsanlık yavaş yavaş işlevsiz hale gelecek ve inanması bazılarınıza güç gelebilir ama fabrikalar robotlarla yoluna devam ediyor olacak sadece. Bunu şöyle tahmin edebilirsiniz ki, daha önceleri Almanya’ya gitse dahi işçiler iş yapıyordu. Çünkü işler makinelerle dönmeye başlamasına rağmen insana ihtiyaç vardı. Almanya örneğini verdim çünkü demir-çelik başta olmak üzere sanayi ve endüstride ileride olan gelişmiş devlet Almanya idi. Şuanda ise Almanya vasıflı elemanları istiyor ülkesinde? Çünkü teknoloji gelişti ve o teknolojiyi kullanabilecek nitelikte adam arıyor. Ve en doğrusunu yapıyor. Artık dallarına ayrılan departmanlarda teknoloji dersleri görüyoruz. Hayatımıza çoktan girdi, biliyoruz. Ve dediğim gibi her ne kadar gerçekten sevinsem de bir yandan acı gerçeği biliyor ve düşünmeye başlıyorum.

Sözün özü; fren yapmayacağından ejin olduğummbu gelişimle dünyamız tanınmaz hale gelecek. Sadece umarım, biraz daha dikkatli olursak, daha az zararla devam ederiz yolumuza… Aksi halde düşünmek istemiyorum…

Teşekkür ediyor, saygılar-sevgiler sunuyorum…


Said MURAT
Developer
saidmurat.com

 
Toplam blog
: 89
: 3439
Kayıt tarihi
: 10.11.07
 
 

Tesekkurler ..