Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '15

 
Kategori
Güncel
 

Yeni yıl mı?

Baba korkuyorum dediğinde adam şaşırmıştı. Küçük kızı durup dururken neden korkmuştu. Sonra kızının elleriyle ağzını kapattığını gözlerini kocaman kocaman açarak ekrana baktığını gördü. Güzel kızı gördüklerinden korkmuştu. Hemen kalktı kızının yanına geldi, yere onun yanına oturdu, güzel yüzü kucağına aldı.

“Neden korktun bir tanem”

“Seslerden.”

“Sesler mi, ne sesi çiçeğim?”

“Baksana oradaki çocukta korktu, bak ağlıyor. Yerlerde kan var.”

O zaman içi acıdı. O zaman çok üzüldü. Öyle ya o haberleri izliyordu. Eşi akşam yemeğini hazırlamak için mutfaktaydı, küçük kızı halının üzerinde boyama defterindeki resimleri boyuyordu. Peki, ne zamandı bunlar? Televizyonda haberler başlamadan hemen önce değil miydi? Öyleydi. Sonra dalmıştı. Gördükleri onu bu kadar yıprattıysa kızının yaşayacağı travmayı bir an düşünmek bile onu sarstı.

“Korkma kızım ben yanındayım.”

“O kızın babası yanında değil miydi?”

“Belki biraz uzağındaydı.”

“Senin gibi.”

“Ben uzağında değilim ki,”

“Baba onun babası yerde yatıyor o kanlar ondan.”

Ne diyecekti, nasıl anlatacaktı. Savaş bu kızım. Acımasızlıktır savaş. Düşüncenin bittiği yerdir. Hatta kıyamettir. Anlatsa bile anlar mıydı? Sonra aklına yeni yıl geldi. Kızının saçlarını okşadı.

“Yeni yıl geliyor biliyorsun değil mi?”

“Yeni yılda savaş olmayacak mı baba?”

Ne diyebilirdi?

“Hayır, tabiki olmayacak.”

“Suçlu eski yıl mıydı?”

Suçlu mu? Öyle ya suçlu kimdi? Bu feryat figan babasının hemen yanında ağlayan diğer küçük kızın yaşadığı topraklar mıydı suçlu.

Suçlu acımasızlığın bir başka adının savaş olduğu muydu? Suçlu büyük balığın küçük balığı yutma hevesi miydi?

Düşünmeden, hangi yavrular ağlar demeden. Küçük çocuklar babasız kalsın diye düşünmeden.

Huzur neydi peki?

Kızının kalbinin atışlarını göğsünde hissediyordu. Ne kadar da hızlı çarpıyordu bu minik kalp. Bu nasıl bir korkulu heyecandı. Bir anda ne kadar bencil olduğunu düşündü. Kendi kızının kalbi böyle çarpıyorsa biraz önce ekranda gördüğü o gözyaşları ile sümüğü birbirine karışmış, babasının yüzünü tuttuğunda eline bulaşmış kanlara bakan o küçük yavrunun kalbi nasıl çarpıyordur. O kızını kolları kanatları altına almışken o yavruyu kim sarıp sarmalayacaktı.

“Lanet olsun”

Dediğini sesinin de bayağı yüksekten çıktığını kızının kucağından korkarak kalkmak istediğinde fark etti. Kızı ondan mı ürkmüştü. Bir yüksek ses kızını ürkütmüştü. Ya o bombaların arasındaki küçük kız nasıl korkmuştu. Bu neyin hesabıydı, bu neyin kiniydi, bu neyin çıkarıydı?

Gözlerinden yaşların gelmemesi gerekiyordu.

“Şimdi olmaz, hayır kızım görmemeli.”

Gözlerindeki yaşı tutamazdı. Bu yakınındaki ve uzağındaki iki akran kız çocuğu savaşların ne kadar vahşet olduğunu ona çokta uzun olmayan konuşmaları ile anlatmışlardı.

Savaş neydi?

Savaş zalimlikti,

Savaş yok olmaktı,

Savaş sevinçlerin katiliydi,

Savaş küçük kızların yeni yılı kutlamamalarıydı.

Hangi yeni yıl?

Böyle geçmiş bir eski yıldan sonra yeni yıl neyin devamı olacaktı.

Ne diyecekti kızına, nasıl teselli edecekti?

“Yeni yılda savaş olmayacak, ben babanım sana söz veriyorum’ mu diyecekti. Küçük kız karşısına geçti. Küçük parmakları ile onun gözyaşlarını sildi.

“Ağlama baba, ben cesur olacağım. Ben ağlamayacağım. Biraz sonra o kanların arasındaki küçük kızda ayağa kalkacak ve ağlamayacak. Biz küçük kızlar söz veriyoruz, biz sevgiyi sizlere öğreteceğiz. Siz büyükler unutmuşsunuz. Biz yeni yılı değil, biz babalarımızı istiyoruz. Biz babamız yanımızda olsun istiyoruz. O kızın babası gibi yerde kanlar içinde yatmasın istiyoruz.”

Genç adam şaşkınlıkla kızına bakıyordu. Bu küçük yürek bu kadar sözü nasıl söylemişti. Bu küçük yürek gördüğü bir tek sahneden bunları anlamıştı da büyükler her daim izlediğimiz, ‘aman ne olacak savaş’ diye geçiştirdiğimiz vahşetin farkına nasıl varmamışlardı.

İçine hüzün çökmüştü biraz önce…

Sonrasında küçük kızının verdiği ders garipti ama yüreğine ferahlık getirmişti.

“Haklısın yavrum” dedi. İlave etti.

“Biz büyükler yüreğimizin olduğunu unutmuşuz.”

“Unutma baba, yeni yılı unutmadın ama o küçük kızın kalbinin acıdığını unuttun.”

Unutmuştu.

Utandı.

Ağlayan yavruları düşündü, utandı. Yeni yılı nasıl kutlayacaktı. Hangi zaferin sevincini yaşayacaktı yeni yıl gecesinde ve yaşatacaktı sevdiklerine…

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....