Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Yenilenler Neler Kaybeder?

Yenilenler Neler Kaybeder?
 

Savaşların en ilkel zamanlarından beri yenilen tarafın yenen tarafa her şeyini ikram etmesi esastır. İkram kelimesi elbette burada bilinçli olarak yumuşatılarak kullanıldı. Esas kelimenin bu olmadığını savaşların doğasını bilen herkes kolaylıkla bilebilir. Bu konuda birçok savaş kazanmış ve kaybetmiş Türk Milleti de yeterince tecrübeli bir millettir.

İslam’ın dört halife devri ve sonrasında doğuya doğru yapılan seferlerde pek çok Türk’ün köleleştirildiği hatta Türklerin de İslam’ı kabul etmelerine rağmen uzunca süre Araplardan alınan verginin en az iki katı vergi alındığını okuyan her Türk pekâlâ bilmek istediğinde öğrenebilecek kadar zamana ve günümüz şartlarında imkâna sahiptir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’da mağlup ederek yendiği Memluklu Devleti de en nihayetinde Türk kölelerin uzun bir sebat döneminden kim bilir ne çok hakarete uğramış olduklarından dolayı kurdukları devletin de yıkılması sonraki ardıllarınca Türk bilinecek bir devlet ve Osmanlı İmparatorluğunca sonlandırılıyordu. Aynı şekilde doğuda Şah İsmail de rivayetlere göre şiirlerini Türkçe yazarken Osmanlı Sarayında Farsça şiirler söyleniliyor meşkler Farsça devam ediyordu. Diğer yandan İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin en iyi öğrencisi veya İmam-ı Azam Ebu Azam’ın eserlerini en doğru şekilde yorumladığı rivayet edilen İmam Maturudi devrin halifesi ile Türklere ve yeni İslam’a katılan insanlara uygulanan vergilerin adil olmadığı hususunda ihtilaf yaşandığı için dışlanan bir din âlimi olarak oldukça zorluklar yaşadığı yazılır.

Yukarıdaki paragraf birçoklarının canını sıkabilir. Aynı zamanda İslam’ın hemen her devrinde kölelik ve cariyelik müessesinin olması, Arap yazarların yazdığı anı ve hikâyelerde cariyelerin ve kölelerin kimliği alenen belli edilmese de Peygamber Efendimiz zamanındaki kadar kölelik ve cariyelik sisteminin pek de adil yürüdüğü söylenmeyebilir. Mesele menfaat olunca Peygamber Efendimizin torunlarının çeşitli hilelerle Hasan ve Hüseyin’in şehit edilmesi hususunda gözünü kırpmayanların da galibiyetinin İslam’ı uzun süre temsil ettiklerini yine hemen herkes basit bir mantıksal yaklaşımla bulunabilir.

Mevzu menfaat olunca savaş gibi canların riske edildiği insanların kitleler halinde öldüğü savaşlarda,  yenilen tarafın dün hakkı ve hukuku yoktu, bugün olmayacak yarın da olacağı yok. Yanıbaşımızda yirmi yıla yakındır önce Irak sonra Suriye’de yaşanan dramlarda özellikle Irak’ta ölen, katledilen şehit olan adına ne derseniz deyin, Hıristiyan, Müslüman, Sünni, Şii fark etmeksizin kadınlara önce Amerikan askerleri tecavüzleri gazetelerde basında yer aldı, arkasından çırılçıplak soydukları insanları hayvanlar gibi sergileyen bizzat dünyada üçüncü sınıf halkların gitmeye can attığı özgürlükler ülkesi Amerika ve Amerikan askerleri tarafından yapıldı. Bir Arap arkadaşımız henüz Suriye’de savaş başlamamışken sürekli iş için Suriye’ye giderdi ondan naklen; Irak’ta savaş esnasında ölen askerlerin eşlerinin Suriye’de pazarlandığı ve mezhep olarak Suriye’nin diğer Arap ülkelerine nazaran daha serbest olması sebebiyle diğer Arap ülkelerinden Suriye’ye bu işler için özel turlar düzenlendiğini söylediğinden çok bir zaman geçmeden aynı hadise Irak halkının başına gelenler, Suriye halkının da başına geliverdi. Biz ülke olarak bu olayların neresindeyiz, bizler halk olarak bir şekilde gelen yabancılara ülkemizi açtık ki, Avrupa’nın sayarak ve seçerek parmak hesabıyla ülkesine kabul ettiği mültecilerden sadece Suriyeli beş milyonun üzerinde insan var ve bunların altı yüz bini de çocuk yaşta bir kısmı halen okullarımızda eğitim görüyor ve görmeye devam edecek. Televizyondaki yorumcuların iddialarına bakılacak olursa daha on yıl daha süreceği kesin olan savaşta bugünden yarına bir çözüm beklemenin hayal olduğunu birkaç gün önceki bir televizyon programında Çetiner Çetin olması lazım söylediğinde Suriyelilerin artık Türkiye’de kalıcı olduğunu bir kez daha kanıksamış olduk.

Yazıya bu kadar uzunca bir giriş yaptıktan sonra; birliğini en iyi şekilde sağlamış birçok devlet diğerlerini sömürüp diğer dağlardan akan tüm suları kendine bağlayan bir deniz hatta okyanusa dönüştükten sonra diğerlerinin de kendine bağlanması uğruna birçok strateji uygulamaktan çekinmiyor. Hatta hayatta kalabilmesi de buna bağlı. Örneğin kara Avrupa’sının iki güçlü devleti Almanya ve Fransa’yı ele alalım. Bir Fransız asla kendinde mevcutken, zorunlu kalmadıkça bir Alman malı satın almaz, hatta turistlerle yine aynı şekilde bildiği halde Fransızcadan başka bir dil kullanmaz. Aynı şekilde bir Alman da en nihayetinde en büyük rakibinin kara Avrupa’sında Fransa, diğer tarafta İngiltere olduğunu pekâlâ bilir ve kabul eder. Geçen aylarda Türkiye’deki gazetelerden birinde bir haber yayınlandı. Habere göre Çinliler yanlış hatırlamıyorsam Mercedes’in yüzde onuna talip oldular ve verdikleri fiyat da mükemmel olmasına rağmen Almanya Hükümeti ve meclisi stratejik bir karar olduğu gerekçesiyle kesinlikle satışın onaylanmayacağını duyurdular. Alman devleti serbest piyasa kuralları; şirketleri söz konusu olduğunda anında müdahale sebebi olabiliyordu.

Konu fazlasıyla dağılmış olmakla birlikte savaşların dün olduğu gibi bugün de devam ettiğinin sözde medeniyet ve batılılaşma medeni olma gibi birçok uydurma senaryoya karşın zayıflayan her büyük parçadan bir parça koparmak içgüdüsel olarak rakip olma potansiyeli olan herkesi mutlu ediyor. Çünkü herkesin birbiriyle bir şekilde geçmişten kalma ve halen devam eden hesapları var. Bu hesaplar mevzu Türk ve Müslümanlar söz konusu olduğunda küçücük Hıristiyan devletçikler söz konusu olduğunda Türklere karşı kazanılan savaşlar dahi gurur meselesi olduğu malumumuzdur, bu durum mevzuu büyük devletler söz konusu olduğunda işin rengi fazlasıyla farklıdır ve ciddidir.

Masalların masal olduğunu, gerçek derslerin Nasreddin Hoca'nın fıkralarındaki dersler yanında dahi komik ve belki de masalları tersten okuyarak örneğin Hansel ve Gratel masalı dahi özel dersler barındırdğını düşünmüşümdür... Belki de olayların özü masallarda gizlidir.

Selanikteki Yunan mezalimi, batı Anadoludaki Yunan mezaliminin yaşanmasından sonra Kıbrısta Rum mezalimi yaşandı ve özellikle Yunan mezalimi söz konusu olduğunda 1453 yılından bu tarihlere kadar bu anın beklendiğini bilmemek av olmak demektir. Elbette mezalimlerde sadece insanlar öldürülmüyor, çoluk çocuk kadın demeden tecavüze uğruyor, Dün de, bugün de yarın da olacak şey savaşın yenilenlerine reva görülen hareketlerin en masumu kurşuna dizmek olduğu düşünüldüğünde gerisini siz hesabedin...

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..