Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '17

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Yerli ve Milli Otomobil Gerçekçi mi?

Yerli ve Milli Otomobil Gerçekçi mi?
 

Yerli ve Milli Otomobil” söylemlerinin özellikle duygusal ve siyasal aidiyet duyguları bağlamında belli çevrelerde heyecan yarattığını görüyorum. Oysa konunun soğukkanlılıkla ve gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi durumumda farklı bir tabloyla karşılaşılabileceği ihtimali de öyle düşük değil.

Konuya kendimin de biraz ilgi ve naçizane azıcık da bilgi alanım olan iktisat bilimi penceresinden bakmaya çalışalım.

Bir kere Türkiye iç ve dış ticarette liberalizmi benimsemiş.

Liberalizmde tek amaç kâr’dır.

Serbest rekabet içinde kâr elde etmek amacıyla çıkılan yolda fiyat her sorunu çözer.

Üretilecek Yerli ve Milli Otomobil yatırımının kârlı, yani kalıcı olabilmesi için günümüzde geçerli kalite ve işlevsellikteki ürünler için fiyat rekabeti gücüne sahip olması gerekir.

Bunun önündeki küçük bir “düşük maliyet” sorunu vardır.  

Bunlar da yatırımın başarı şansını belirleyen temel faktörlerdir.

Benim gibi “geri kafalı”  zihniyette bir bakış açısıyla, yani korumacı, ithal ikameci ve devletçi, yani azıcık komünist kafalı bir yaklaşımla bu sorun ele alınıyor olsaydı, yani “kâr”  değil de istihdam, kalkınma, bağımsızlık, emekçinin refahı… gibi konular öncelenerek yola çıkılmış olsaydı, başarı kriterleri de değişmiş olacağından “başarılı” olma ihtimali bulunabilirdi belki(!), ancak şu durumda bu olanaksız.

Yerli ve Milli Otomobil girişiminin başarıya ulaşmasını zorlaştıran faktörlere kabaca değinirsek, zorlukları da kavrayabiliriz.

Bir kere dünyada otomotiv sektörü artık hiçbir ülke için “yerli ve milli” değil. Tam tersine “yerli ve milli” otomotivden “küresel” otomotiv sektörüne geçiş süreci dahi tamamlanmış durumda.

Bunun da temelinde yine özellikle “liberal”izmi esas alan iktisat tercihinin, geçmişi yüzyılı aşan “Mukayeseli Üstünler” teorisi ve “Ölçek Ekonomisi” gibi bilimsel(!) sebepleri var.

Bilindiği gibi otomobil üretiminde on binlerce çeşit ürün, yani “girdi” kullanılır. Bu girdilerden her birinin en düşük fiyatla üretilebileceği ülkeler o “girdi” açısından mukayeseli üstünlüğe sahiptir ve artık o girdinin o ülkede üretilmesi tercihi (liberalizmde) düşük maliyet ve düşük fiyat açısından kaçınılmaz zorunluluktur.

Maliyeti daha da düşürmenin ikinci koşulu da günümüzde artık bu ürünü en düşük maliyetle en yüksek miktarda üretebilecek tesisin asgari büyüklüğüdür ki bu da ölçek ekonomisidir.

Liberalizmde bunun başka yolu yoktur.

Dünya otomotiv sektörü bu basit kuralları çoktan keşfetmiş ve buna göre organize olmayı da tamamlamıştır.

Bu sebepledir ki bugün pek çok otomobil firması farklı marka ve modellerde kullandıkları motorların üretimlerini ortaklaşa yürütmektedirler.

Örneğin günümüzde Mercedes firması Renault motoru, BMV frması Peugeot motoru, VW firması farklı ülkelerde bünyesine katmış olduğu markalarda kendi motorunu kullanmaktadır. Yani günümüzde hiçbir otomobil “devi” ürününün en önemli parçası olan motor girdisi kullanımında “yerli ve milli” olma kaygısı taşımamaktadır.

En düşük maliyetle en iyi motor üretiminin başka yolu olmadığı fikrinde dünya otomotiv sektörü hemfikirdir.

Otomotiv firmalarının üretim tesislerinin bulunduğu ülkelerle firmaların hakim sermaye grupları menşei ülkeler de farklılaşmıştır. Günümüzde artık dünya otomotiv devlerinin dünyanın hemen her ülkesinde otomobil fabrikaları vardır. Örneğin Alman firmaları BMV’nin, Mercedes’in, ABD, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Malezya, Mısır, Vietnam, Güney Afrika… Alman firması VW’ın Rusya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, ABD firması Ford’un Türkiye dahil benzer ülkelerde, Güney Kore firması Hyundai’nin Brezilya’da… fabrikaları vardır.

Otomotiv sektörü üretim faktörlerinin en düşük maliyetle elde edilebileceği coğrafyalarda ve ülkelerde tesis kurmanın kârlı olduğuna ilişkin de fikir birliğine varmıştır.

Yine geçmiş dönemde “yerli ve milli” olan pek çok otomobil firmasının ve markasının yakın zamanda el değiştirmek suretiyle “beynelmilel” sermayeli firmaların bünyelerine girdikleri bilinmektedir. Dacia’nın Renault bünyesine, Skoda’nın VW bünyesine girmesi gibi.

Temelinde “kâr” güdüsü olan bu gidiş ortadayken ve liberal iktisat dışında örneğin eşitlikçi, müdahaleci, korumacı ve devletçi yani “sosyalist” bir iktisadi model seçimi de asla ve kat’a gündemde yokken girişilen “yerli ve milli otomobil” hamlesinin başarıya ulaşmasının önünde ciddi engeller vardır.

Biz söylemiş olalım, üzerinde düşünülsün de, zararı yok, başarılı olunursa yanlış düşünmüş olan biz olalım.

 

Kenan IŞIK

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..