Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Yeryüzü Tanrıları ve gerçekler…

Yeryüzü Tanrıları ve gerçekler…
 

Bugün sizler ile yeryüzü üzerinde kendisini Tanrı sanan zavallılar üzerine sahip olduğum görüşlerimi paylaşmak istiyorum, insan aklının üzerindeki en büyük baskı aracı olduğunun ve ülkemizin en büyük sorunun onlar olduğunun bilincinde olarak. Böylesi bir ortamda bilim yaptığımızı sanarak, demokrasiye sahip olduğumu düşünerek boşa geçirdiğimiz yılların bilincinde olarak, bu sıkıntıları dışa vurmak için yazılmış bir yazı yazmanın gerekliliğine inanarak.

Bir ülkenin, bir iş yerinin, bir çalışma grubunun içine düşebileceği en kötü şeyin kendisini Tanrı sanan küçücük yaratıkların ortada dolaşıp, sahip olmadıkları ama sahip olduklarını sandıkları özellikleriyle ortalığı düzeltebileceklerine inanmalarıdır. Bu öylesine bir sarmaldır ki sadece o kişiyi değil o kişinin yönetme hastalığına yakalanmış diğer insanları da içine alır ve hayal âlemine götürür, halüsinasyonlar görmesine yol açar şizofren bir ruha sahip olduğunun bilincine dahi vardırmadan o kişiyi.

Ne yazık ki aklın ve bilimin hâkim olmadığı, hala duygusallığın yoğun olarak yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında sahip olunan aşiret ve kabile düzeni de bu tür zavallı Tanrıların artmasına yol açmaktadır. Bu zavallı Tanrılar, Tanrı olmadıklarını bilemediklerinden bırakın Tanrı olmayı daha tam insan olma yönünde eksikliklerinin ve de zaaflarının olduğunu bilmeden Tanrı rolüne bürünür ve etraflarındaki herkesin hayatına müdahale ederek, onların kendi kaderlerini yaşamalarına engel olmaya çalışırlar. Zorlanılan her ferdin, her bireyin yaşayamadığı, kullanamadığı kapasitesinin kendilerine mutsuzluk verdiğinin dahi bilincinde olmadan.

Bu Tanrılara toplumun her kesiminde rastlamak mümkündür; siyasette, iş yerinde, üniversitede, dolmuşta, otobüste vs… Bir toplumun en önemli sorunu budur bence ve de tabiki son yıllarda ortadoğululaştırılmaya çalışılan toplumumuzun; sahip olunan Tanrı sayıları arttıkça, Ortadoğu, aşiret ve kabile kültürüne uyumlu olarak, o toplumda mutsuz insanların sayısı da artar, insanlar kendi kaderlerini yaşayamazlar. Gücü elinde bulunduran, etrafındaki o an için güçsüz gibi görünen ama aslında içsel olarak çok büyük bir enerjiyi barındıran diğer bir ferdi kontrol etmeye çalışırken, kendisi de kaybeder ama gönül gözü körleşmiş olduğundan, yakalanmış olduğu psikolojik sorunlarının farkında olmaksızın kendisini Tanrı gibi görmeye devam eder. Bunun sonucunda da, o kişiye göre Tanrı olan kendisi ve yine o kişiye göre kul olan ve de kendisini bir türlü anlamayan diğerleri boşa kürek çekerler. Bu kişi nasıl bir Tanrıdır ki boşa kürek çekildiğini kendisi anlamazken kulları anlar hep merak etmişimdir. Ben böylesi Tanrıların olduğu toplumda ateizmi savunurum kardeşim.

Aslında kendisini Tanrı sanan kişi sorunlar yumağı içerisinde boğuştuğunun farkında dahi değildir. Hoş farkına varacak pek bir şey de yoktur hani ortada ona göre. Çünkü Tanrıdır o! Yönetendir o! Yaratandır o!

Kendisine göre tanrıdır o, ama göremez Tanrı, etrafındaki sevdiklerini birer birer kaybettiğini, dost dediklerinin, kaderlerini çizmeye çalıştıklarının gün gelip kendisinden uzaklaştıklarını göremez, algılayamaz. Kendisi tarafından kul olarak görülenlerin, hep kendisini anlayamadığından şikâyet eder ve "insanlar beni anlamıyorlar" cümlesini ağzına sakız yapar.

Ah bir bilse kendisinin Tanrı olmadığını, Tanrı olamayacağını, insanların kaderlerine müdahale edemeyeceğini, o zaman malulen emekliye ayrılması gerektiğini de görebilecek, hem kendisinin hem de kendisine göre kul olanların daha insanca yaşayacağını.

Çok yakın ve daha az Tanrılı bir gelecekte, insanların kendiler kendileri olarak yaşayabilecekleri, kendi rüyalarını görebilecekleri, kendi mutluluklarına kavuşabileceklerine dair umudumu paylaşarak bu yazımı da burada bitiriyorum.

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..