Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Yılın son yazısı, enflasyon verileri, büyüme, ödemeler dengesi, istatistik göstergeler

Yılın son yazısı, enflasyon verileri, büyüme, ödemeler dengesi, istatistik göstergeler
 

http://www.curtainsandblindsdir...(Yazıyla ilgisi yoktur, sadece resmi sıcak buldum)


Bir yılı daha geride bıraktık, adet olduğu üzere bende, geride bıraktığımız 2008 yılını bu yazıyla sonlandırmış oluyorum. 2009 yılının tüm milletimize ve insanlığın selametine vesile olmasını diliyorum. Yeni yılda, hangi konulara eğileceğimizi ben de merak ediyorum,

Geride bıraktığımız yıl, içinde bulunduğumuz ülke şartları, memleketimizin durumu, demokrasi pratiği, ekonomik göstergeler, Dünya’da yaşanan ekonomik kriz ve bu krizin ülkemizdeki yansımaları, sonuçları, Dünya’nın barış ve huzuru, ülkemizin sosyal, siyasal şartları açısından değerlendirildiğinde, oldukça yoğun gündemlerin arka arkaya geldiği, bunların hepsini anlayıp, algılamanın ne kadar zor olduğu, tam ve bağımsız vicdani bir karara varmanın vuku bulan olayların, öncesinde ve sonrasında ve gelecekte ki etkileri üzerinde salim bir fikir yürütmenin, insan varlığı açısından ne kadar sancılı bir iş olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Önceki yıllarda süreli yayınlara abone olur, bu yayınları aylarca veya yıllarca okur, fanatik bir taraftar gibi sahiplenirdim, bunun ne kadar yanlış bir şey olduğunu zaman içerisinde edindiğim şahsı tecrübelerimden öğrendim.

Okuyucu, bir takım etkilere maruz bırakılarak, duygusal minnet veya gönül borcu altına sokulması kadar aşağılayıcı bir sömürü tarzı olamaz, bu nedenle “biz vatan için önemli insanlarız” edebiyatına fazla aldırış etmemek, bir okuyucu, özgürce neyi okumak istiyorsa onu alıp okuyabilmelidir.

İnsanların inandığı değerlerin tehlike altında olduğunu telkin ederek bu duyguları kötüye kullanmak, bir başka sömürü çeşididir.

Milliyet blog sayfalarında yazılarımızın yayınlanmakta oluşu nedeniyle, yazım çilesinin ne kadar zor bir iş olduğunu bilmem anlatmaya gerek varmı? Örneğin; Milliyet gazetesini hazırlayanların her gün otuz-kırk sayfa metni nasıl hazırladığını hiç düşündüğümüz oldu mu? Oysa bir gazeteyi beş on dakika içinde okuyup bir kenara koyabilmekteyiz. Habere konu bir fotoğrafa bir an için baktığımızda belki de o fotoğrafa bir daha bakma şansımız olmayacaktır, işte bu hep hüzünlendirmiştir beni.

Önceki yıllarda, derlediğim bazı dergi ve gazete metinlerini, bodrumda, tavan arasında saklamaya gayret ederken, zaman içerisinde çesitli nedenlerle zayi eder, ve üzülürdüm. Ev taşımalarında kitaplarım için ayrı bir hamaliye ücreti öderdim, ancak evimi satın aldıktan sonra bu sıkıntıdan kurtuldum, şimdi ise, internette rahatlıkla bilgiye ulaşabildiğimizden, biraz daha seçici olmanın gereğine inandım. Bu nedenle farklı periyodik yayınlardan edindiğim yardımcı unsur durumundaki bilgi ve belgelerden geçen yıllar itibarıyla birikenlerin yekünü hakkında ciddi şekilde düşünürdüm. Ancak, geçen yıl klasörler dolusu belge yerine daha az belge saklama avantajını elde ettim. İyi ki varsın internet.

Gazete ve dergilerde çıkmış yazılar, bilimsel bir çalışmanın yardımcı unsurları olmakla birlikte, asla birincil belge olamazlar, örneğin; Kanun metinleri, Tüzükler, Yönetmelikler, Resmi yazılar, bilimsel raporlar, vs. temel olarak alınması gereken belgelerdir. Hakemli dergiler haricinde, periyodik yayınların, belge olarak önemi, birincil belgelere ulaşmak bakımından haberdar edici, yol gösterici ve kolaylık sağlayıcı özellikleridir.

Geçen yıl içerisinde, gerek kendim gerekse çocuklarım için yapmış olduğum en hayırlı ve önemli olay sınırsız internet aboneliği olmuştur. Dünyadaki birçok ülkeden daha yavaş durumdaki internet hizmetini daha pahalıya alıyoruz. Ülkemiz insanı için internet aboneliği hala lüks gibi görünüyor. Ancak gün geçtikçe daha iyi hizmet alır ve gereken kalite ve ucuzluk sağlanır diye ümit ediyorum.

Enflasyon verileri incelendiğinde, 2008 yılı sonunda enflasyonun yüzde 11 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini biliyoruz. "2009'da enflasyonun bu rakamın daha altında gerçekleşeceği yönündeki tahminlere ben de iştirak ediyorum. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yıllık yüzde 4 veya 5 enflasyonunda hayalini kuruyorum.

Türkiye’de ekonomik büyümenin 2008'de yüzde 3, 3’e ve 2009'da, küresel ekonomideki toparlanmaya bağlı olarak bu rakamın üstünde bir rakam olacağını tahmin ediyorum.

Türkiye de yoksulluk oranı % 18.56 dır. Kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riski kentsel yerlerde yaşayanlardan fazladır.

Tüketim harcamasının % 23.1 i İstanbul da oturan hane halkları tarafından yapılırken, Ege Bölgesi % 15.1 lik oranla ikinci sırada yer almakta, bunu % 12.6 oranı ile Akdeniz Bölgesi izlemektedir.

Yüzde paylar analizine göre ilk yüzde 20 lik grubun gelirden aldığı pay artarken, beşinci yüzde yirmilik grubun payı düşmüştür. Gelir dağılımı eşitsizlik ölçülerinden gini katsayısı % 0.2 azaldı.

Çalışılan saat başına ücret ve çalışan kişi başına kazanç artış göstermiştir. Devlet sektöründe, üretimde çalışılan saat başına ücret % 9, 9 artmıştır.

Eylül 2008 döneminde çalışma çağındaki nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 769 bin kişi artmıştır. Tarım dışı istihdam 191 bin kişi artmıştır.

Türkiye’nin, bu yılın ocak - kasım dönemindeki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27, 4 artarak 124 milyar 253 milyon dolar, ithalatı da yüzde 23, 8 artarak 190 milyar 527 milyon dolar oldu.

İthalat politikası; uluslararası taahhütlerimiz çerçevesinde, genel olarak kalkınmayı hızlandırmayı, ihracata dönük, teknoloji yoğun, katma değeri yüksek, uluslararası standartlara uygun üretim yapısını desteklemeyi; tarım ve sanayi sektörlerindeki yerli üreticilerimizin girdi ithalinde, maliyet avantajı sağlayarak üretimlerinin artırılmasına ve bu suretle uluslararası piyasalardaki rekabet potansiyellerinin geliştirilmesine yardımcı olmayı; yerli üreticinin ithalatta vaki olabilecek haksız rekabet hallerinden korunmasını ve tüketiciyi korumayı hedefler.”şeklinde tanımlanmaktadır, ancak ülkenin ekonomik kalkınmasında ihracatın ithalatı karşılama oranında makasın açılmaması önem arzetmektedir.

2008 Ekim ayına ilişkin Türkiye’nin Ödemeler Dengesi verilerine bakacak olursak;
Cari açık, 2008 yılının Ekim ayında, geçen yılın aynı ayıyla karşılaştırıldığında yüzde 18, 4 oranında azalarak 3 milyar 242 milyon dolardan 2 milyar 646 milyon dolara düşmüştür.

29 milyar 688 milyon dolardan 38 milyar 233 milyon dolara yükselen 2008 yılı Ocak-Ekim dönemi cari açığı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28, 8 oranında bir artış göstermiştir.

2000 ve 2001 yıllarında meydana gelen krizlerin ardından mevzuat açısından tahkim edilen bankacılık sektöründe, dayanıklı bir yapı mevcut gözükmektedir. Güçlü sermaye yapısına sahip olmanın avantajlarını koruma çabası içine giren bankalarımız, sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 15’ler civarında olduğu biliniyor, diğer taraftan, Türk bankalarının kredi/özsermaye oranı ise yaklaşık 8 civarında, yabancı bankaların 25-30 olan kredi/özsermaye rasyosu ile karşılaştırıldığında bu oranın ülkemiz bakımından yeterli kabul edilmektedir.

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile olası bir anlaşmadan gelecek kaynağın en az yarısının Merkez Bankası'nın elinde rezerv olarak tutulması ve vadesi gelmiş, ödemede sıkıntı oluşturacak olan borçların finansmanında kullanılmalıdır. Diğer taraftan kamu maliyesine gereken önem verilmelidir.

Petrol fiyatlarının 55-60 dolar seviyelerde kalması halinde bunun cari açığa etkisi 2009 yılında yaklaşık 15-20 milyar dolar civarlarında olacaktır. Diğer taraftan 2009 yılında yapılacak olan faiz indirimlerinin İMKB’ endeksine olumlu etkileri olacaktır.

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..