- Kategori
- Üniversiteler
Yine aynı manzaralar

24.12.08 tarihinde Marmara Üniversitesi'nin Göztepe yerleşkesinde çıkan ve 6 sol görüşlü öğrencinin yaralandığı satırlı kavga kelimenin tek anlamıyla kanımı dondurdu. Aynı zamanda okuduğum kampusta olan olaylar beni çok düşündürdü ve bir o kadar da üzdü. Sıra arkadaşlarımın, okul kantininde aynı masada çay içtiğim arkadaşlarımın satırlı saldırıya uğramasını kabul edemiyorum. Hiçbir siyasi partiye, gruba veya örgüte üye değilim. Burada üzüldüğüm nokta sadece sol görüşlü öğrencilerin saldırıya uğraması değil. Üniversite gibi genç ve eğitimli beyinlerin yetiştiği , Ata'mızında dediği gibi yarının bekçileri diyeceğimiz gençler bu kadar barbarca bir kavganın içinde yer alamazlar. Kendilerini ülkücü gençler olarak tanımlayan grubun sözüm ona komünistleri temizleme politikasının hala geçerliliğini yitirmemesi ise çok düşündürücü. Ben 1989 doğumlu bir genç olarak 68 hareketleriyle başlayan ve 12 Eylül darbesine kadar geçen süre içinde Sağ-Sol kavgasının doruk noktaya ulaştığı yılları gerek kitaplardan, gerek gazete ve makalelerden, gerek belgesellerden almış olduğum bilgilerle durumun vahametini anlamış bulunmaktayım. Ve üniversitelerde bu manzaraları gördükçe "acaba tekrar o yıllara mı döneceğiz" diye hangimiz düşünmedik? Evet üniversiteler eğitim kurumlarıdır, üniversite öğrencileride yetişkin bireylerdir. Siyasi düşünceleri olacaktır öğrencilerin, okullarda konuşulacaktır. Kimi insanların benimsediği gibi "üniversitelerde siyaset olmamalı" gibi bir düşünceyi benimsemiyorum. Fakat burada ince çizgiyi anlamak gerekir. Pasif olmak düşünülemez, duyarlı kalmak (gazete okumak, ne olacak bu ülkenin hali diye düşünmek) yeterli olmaz, her karşıt görüşlüye saldırmak veya anarşi yaratmak için fırsat kollamakta yararlı olmayacaktır. Burada olması gerekeni şöyle özetleyebiliriz. Duyarlı olmalı ve yeri gelince mitinglerle haklarımız aramalıyız. Abartmadan ve taşkınlık çıkarmadan. Anarşi çıkarma dediğimiz olaya gelince bunun tek yeri ve zamanı vardır. Atatük'ün Bursa Mitinginde belirttiği gibi "Türk genci yönetim biçimini ve devrimleri güçsüz düşürecek herhangi bir davranış duydu mu, "bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır." Evet bu söz sonuna kadar doğrudur fakat burada oyuna düşmemek gerekir. Oyun açıktır. Sözüm onlara "faşistleri temizlemek" için veya "komünistlerden ülkeyi korumak" için yapılmamalıdır bu olaylar. Atatürk devrimlerini korumak ve ülkenin geleceğini kurtarmak için yapılması mübahtır sadece... Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenlerin oyununa gelinmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti "Sosyal bir Hukuk Devleti" olmakla birlikte "Demokratik" bir ülkedir. Herkes fikrini özgürce savunabilmeli, tartışabilmelidir. son olarak bir noktaya değinmek istiyorum. 2003-2004 yıllarında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerde yer alan çarpıcı bir ifade: "Ülkeyi kaosa sürüklemek için ilk yapacağımız şeylerden biri üniversite rektörlerini yanımıza çekip üniversite öğrencilerini sokağa dökmekti." Bu ifadeden de anlayacağımız şudur; üniversite öğrencilerin gücü ve yine onların içine çekilmek istenilen tuzak!