- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yogiler, Yogalı Günler

Biraz egzersiz, biraz da meditasyon yapabilmek, ardından kendimizi aşabilmek niyetiyle aktif dinamik heyecanlı şirketimizin desteği ile yoga derslerine başladık.
Hafta içi bir gün, küçük bir grup halinde tam konsantrasyon yoga yapıyoruz. ( Yalan! ) İlk günden sınıfta kalmış vaziyette çoğumuz, genel olarak kalas halindeyiz, inşaat için daha uygun malzemeyiz. Kasları esnettikçe, doksan derecede yıkanmış yün kazak gibi çekmiş ve de sertleşmiş olduğumu hissediyorum, eski bir sporcu olarak kendimden utanıyorum.
Yoga yapana ve bu felsefeyi uygulayana yogi deniyor. Esnek çıtı pıtı yogi, süslü yogi, koordinasyon problemli eli kolu nereye koyacağını bilemeyen yogi, ayı yogi ( araya karışmış ), çok bilir yogi, ciddi yogi, kıkırdak yogi, hareketi kaçırmayayım diye illa tek göz açık korsan yogilerden oluşan karma bir grubumuz var.
Bir de sesi buğulu bir eğitmenimiz var, sayesinde atmosfere girmemek mümkün değil. Pın pın müzik eşliğinde, kuş cigirtileri ve dalga sesleriyle esniyoruz, tüm organlarımızı çalıştırıyoruz, doğru nefes alıp, vermeye çalışıyoruz. Günün koşturması içinde nefes almayı bile unuttuğumuzu anlayıp, arayı kapatalım diye uyanıklık yapıyor, hazır dumansız hava sahası yakalamışken fazladan çekiyor, bolca başımızı döndürüyoruz.
Bir nefes çalışmasında; aldığımız nefesi bölüm bölüm, organlarda dolaştıra dolaştıra vermemizi istiyor eğitmen. Fırt, fırt, fırt çekiyor, hıf, hıf, hıf veriyoruz. Kimileri öyle konsantre ki, alırken “fırt” sesinin, verirken “hıf” sesinin hakkını vermezse eksik yaptığını düşünüyor. Bazılarının beyni nefesi tamamlamadan burnundan çıkacak diye ister istemez endişe ediyorum.
Ben daha çok konsantrasyon ve atmasyon arası gidip, geliyorum. Kontrolcü bir tipim ya konsantrasyonun hakimiyeti altına girmeyi reddediyorum. Sen mi yaman, ben mi yaman çatışması içerisinde buğulu sesin her harekette neremizin çalıştığını, neremizin temizlendiğini anlatması ile bir tıbbiyeli kadar ilgileniyorum.
Program gereği en yaratıcı bölgemizi de çalıştırmayı ihmal etmiyoruz. Buğulu ses, üreme organlarımızı kapsayan pelvis bölgesine yoğunlaşmamızı istediği anda ben gerçeği buluyorum. Yoganın etkisi ile beynimde adeta ışık çakıyor, bütün taşlar yerine oturuyor. Belden aşağı hatta daha çok pelvis hizası ince esprilere rahatlıkla gülümseyebilen bir insan olmam nedeni ile bir anda neremden yaratıcı bir insan olduğumu kavrıyorum. Kendimi keşfediyorum. Yoga esnasında sinirlerimin alınması nedeni ile ürettiklerimi beğenmeyen varsa, pelvisimden aşaa, Kasımpaşşşaa deyip en esnek halimle diğer harekete geçiyorum.
Kaslarımızı çalıştırmamız bitince bir süre meditasyon uyguluyoruz. Rahatlamanın dibine vuruyor kendimizden geçiyoruz. Sırtımız yer görmüşken müzik eşliğinde kimimiz hayal kuruyor, kimimiz uyuyor, bazılarımız ise horluyoruz. Serilmiş insan manzaralarından, seansın son derece başarılı geçtiğini ancak böyle anlıyoruz.
Ciddi iş kimliklerimizden haftada bir de olsa böyle arınıyor, sonrasında çantalar elimizde, huzurumuz cebimizde okul çocukları gibi evlere dağılıyoruz.