Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '07

 
Kategori
Futbol
 

Yönetememek adına her şey...

Yönetememek adına her şey...
 

Askerlik yıllarımda, bir komutanımın bana söylediği bir cümle bugün hala aklımdadır. “Kötü asker yoktur, kötü komutan vardır.” Türk futbolunun içinde bulunduğu durumda bundan farklı değil. Futbolumuzun başında bulunan kişi, futbolumuza hizmet etmeye çalıştığı 9 yıl boyunca Milli Takımımızın 2002 Dünya Kupasında 3. oluşundan, Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa şampiyonluklarından kendine çıkarttığı payların dışında, Türk futbolu için ne hizmetler ürettiğini futbol kamuoyuna açıklamak zorunluluğunu kendinde hissetmelidir.

Türk futbolunu yöneten kişi 2007 Hollanda U-21 şampiyonası elemelerinde, nüfusları neredeyse ülkemizdeki lisanslı futbolcu sayısı kadar olan ülkeleri niçin yenemediğimizi ve şampiyonaya niçin katılamadığımızı, 2007 Avusturya U-19 şampiyonasında sekizli final gruplarına niçin çıkamadığımızı futbol kamuoyuna izah etmek zorundadır. 17 yaş altı gençlerimizin elde ettiği başarıların niçin 19 ve 21 yaş grupları tarafından bir türlü tekrarlanamadığını, yetenek tüketen değil, onları şekillendirebilen bir futbol ülkesi olmayı ne zaman başaracağımızı ve buna dair ne tip projeler üretildiğini Türk futbolunun başındaki kişinin Türk futbol camiasına anlatması gerekmektedir.

Sayın Ulusoy’un ülke futbolunun geleceğini kurtarmak adına takındığı en katı tutum şüphesiz yabancı sınırlamasına dair alınan kararlarda kendini göstermektedir. Avrupa’nın önde gelen futbol ülkelerinin neredeyse tamamında kaldırılan sınırlamalar ne yazık ki Ulusoy’un umurunda olmamıştır. Ulusoy, U-19 ve U-21 turnuvaları başta olmak üzere tüm uluslararası turnuvalarda liglerinde yabancı sınırlaması olmayan ülkelerin şampiyon olduklarını da görememektedir.

2004’te TFF başkanlığından istifa eden Haluk Ulusoy, 2006’da “Değiştim…” söylemleriyle ortaya bir kez daha çıkmış ve TFF başkanlığına seçilmişti. Ancak görüldü ki, 2004 yılında görevden ayrılan Haluk Ulusoy’la 2006’da göreve gelen Haluk Ulusoy arasında kuş uçuşu 5 dakika, vapurla 40 dakikalık bir değişim farkı vardı. 2004’te Beşiktaşlılar tarafından lanetlenen, bugünse Fenerbahçeliler tarafından yerden yere vurulan Ulusoy’un “değişim” söylemiyle Kadıköy- Beşiktaş hattından çok daha fazlasını kastettiğini kanıtlayabilmesi gerekirdi. Ve tabi ki, bir sonraki değişimde sıranın Galatasaraylılara gelmeyeceğini de… Bir futbol federasyonu başkanı düşünün ki; Görev dönemlerinin ilkinde de, ikincisinde de istifa etmesi için pek çok kişinin seferber oluşuna aldırmaksızın büyük bir inatla görevde kalma konusunda direnç gösteriyor. Ve direncinin gücünü de sözüm ona O’nu seçenlerden alıyor. Kulüpler birliğinde Ulusoy’un istifasını isteyen on bir kulüp vardı. Ulusoy, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi iki büyük kulübün sahip olduğu taraftar sayısı göz önünde bulundurulduğunda 50 milyonu aşkın taraftar kitlesine sahip on bir kulübün temsilcilerinin taleplerini hiçe saydı ve “ben seçimle geldim, seçimle giderim” dedi. Pes doğrusu. Sayın Haluk Ulusoy’u kimlerin seçtiği, O’nu seçenlerin gücünü nereden aldığı, bu gücün nasıl oluyor da milyonlarca futbolseverin temsilcilerinin üzerinde kabul edilebildiği acilen sorgulanmalıdır.

Ulusuy’un gerek futbolseverler, gerek kulüpler birliği, gerekse devletin çeşitli kademelerince pek çok kez istifaya çağırılması Türk futbolunda istikrarın sağlanması gerekçesiyle her defasında Ulusoy tarafından geri çevrildi. İstikrar timsali(!) Sayın Ulusoy’un ortalama iki sene de bir MHK başkanını değiştirmesi hangi istikrar tanımlamasının neresinde bulunmaktadır? Peki ya Süper Lig’deki yabancı sınırlamasının her sene değiştirilmesine ne anlama gelmektedir? Sizin her sene imzaladığınız değişiklik bir öncekini hatalı yada eksik olduğunu göstermez mi sayın Ulusoy? Siz her sene hatalı ve eksik, muhtemelen bir sene sonra değiştirilecek kararların altına imza atmakla neyi ifade etmeye çalıştığınızı Türk futbol kamuoyuna ne zaman izah etmeyi düşünüyorsunuz? Bu mudur istikrar?

9 yıllık görev süreci sonunda gelinen noktada, futbol camiasının önemli bir bölümünde oluşan inançsızlık, huzursuzluk, güvensizlik, tedirginlik yıpranmışlık ve kavga ortamı bugün önlenemeyecek duruma gelmiştir. Bölünmüşlük, tahammülsüzlük, kıskançlık ve sürtüşmenin hakim olduğu Türk futboluna, Federasyon başkanının bugüne kadar neler verebildiği düşünüldüğünde pek çok kişi aynı fikirde birleşiyor. “Yönetememek adına her şey…”

 
Toplam blog
: 32
: 823
Kayıt tarihi
: 29.09.06
 
 

Soccer Scout & Researcher & Databank Developer Çeşitli kulüplerin altyapı ve profesyonel şube..