Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '21

 
Kategori
Bilgisayar
 

YONGALAR İMPARATORLUĞU

YONGALAR İMPARATORLUĞU

Okyanusun ortasındaki bir kibrit çöpü gibi duruyor masanın üstünde. Ama azgın dalgaların dizginleri bacaklarında toplanmış. Üfleseniz havalanır, gökyüzünü fethe çıkar. Oysa yeni doğmuş bir bebeğin tırnakları kadardır. Ve tırnakların sahibi kadar çaresiz, narin. Silikon dolaşır damarlarında. Taklamakan çölünde, Gobi’de ve Büyük Sahra’da ve her yaz, her Allah’ın günü kemiklerimizi ısıttığımız plajlarda dünyalar dolusu bulunan silikon.

Mikroskop altında, caddeleri, meydanları ve binalarıyla kilometrelerce yukarıdan bakılan ıssız bir şehir gibidir. Dev bir örümcek ağıdır bu ölü şehir. Kocaman, hantal tüpleri, dirençleri, lehimleri ve kabloları yoktur. İncecik kanalları, milyonlarca devre elemanı vardır. Ve bu şehir bir mikrobilgisayarın kalbidir.

Bir mikroişleyiciye ev sahipliği yapabilen yongamız dünyanın ilk elektronik bilgisayarı ENIAC’tan; sık sık bozulan, alevler kusarak çalışan, enerji oburu 30 tonluk ENIAC’tan 200 kat daha hızlıve 30 000 kat daha ucuzdur. Kanaatkardır, bir gece lambasının kullandığı enerjiyle dünyayı yerinden oynatır.

Bir çağa adını kazıyacak dev bir mühürdür yonga.

Önce bilgisayarları ele geçirdiler. Yasaları yıktılar. “En büyük biziz” dediler. Mikrobilgisayarlar, saatler, hesap makineleri, fırınlar, çamaşır makineleri ve otomobillerin üzerinde, aklınıza gelen her aletin içinde evlerimizi, iş yerlerimizi, eğlence mekanlarımızı istila ettiler.

Artık hesaplarımızı onlar yapıyor, pastamızı pişiriyor, çamaşırlarımızı yıkıyor, otomobilimizin motorunu denetliyor, radyomuzu, termostatımızı ayarlıyorlar. Doğal gazı pompalayan -sınırlı da olsa- kör ve sağırların bazılarına görme ve işitme olanakları sağlayan, hastalık teşhisi, maden araştırmaları yapan, fabrikalarda ve bürolarda hizmetimize koşan hep onlar.

Görme, dokunma duyuları olan, yalın kararlar alabilen robotlar üretim bantlarında yerlerini aldılar bile. Gerçi bunlar bilim kurgu romanlarının androitlerinden yüzlerce yıl geride ama omuzları, dirsekleri ve esnek bilekleriyle hep aynı sabır ve özenle karınca gibi çalışıyorlar. Gemilere kaynak yapıyor, elektrik motorlarını, kontrol panellerini monte ediyor, demir ocaklarını besliyor, arabaları boyuyorlar

Dünyanın önde gelen firmaları da robot gücünün farkında. Chrysler’in Delawere’deki fabrikasında çalışan 30 robot kaynakçı, saatte 100 otomobilin kaynağını yapıyor. Aynı sayıda işçi ise saatte 60 otomobilin kaynağını yapabiliyor. Halen 1600 robot çalıştıran General Motors 1990’a kadar bu sayıyı 16000’e çıkarmayı planlıyor. Boeing, her birinin oturma planı farklı olan 10 tane uçağı aynı anda yapmayı planlıyor. Tabii delikleri açan, koltukları monte eden robotları kullanarak.

Elektroniğin samurayları Japonlar ise, yongaları kullanarak, sadece 1981 yılında 16 milyon radyo, 16 milyon televizyon ve 85 milyon hesap makinesi üretti. Sonra da 64 KB’lık bellek yongaları pazarının %7o’ini ele geçirdiler. Dünyadaki robotların %50’si Toranaga’nın topraklarında yaşıyor.

Bilgisayarlar devlet dairelerini, bankaları, özel şirketleri, borsaları ele geçirdi. Bordromuzu hesaplayan, muhasebemizi yapan, stokları kontrol eden, maliyet-verimlilik hesapları, hava ve seçim tahminleri yapan, elektrik-su faturalarını düzenleyen, uzay mekiğinin yörüngesini hesaplayan, molekül, uçak, gemi ve otomobil modelleri çizen hep onlar.

Çocuklarımız Commodore ve Atarilerle büyüyor artık. Çığlık çığlığa robot ve yıldız savaşları yapıyorlar. Liselere yüzbinlerce bilgisayar alınması konusunda tasarılar yapılıyor. Banka işlemlerinin, alışverişin evde oturarak yapılacağı günler çok yakın.

Bir çekirge sürüsüdür yongalar.

New York’un arka sokaklarında kardeş kardeş geçiniyor, zenciler, melezler, beyazlar. New York’un arka sokaklarında sefalet, fuhuş, esrar ve ölüm kol geziyor. İnsanlar fakir, insanlar umutsuz, insanlar acımasız. Bir pezevenk kıyasıya dövüyor sermayesini. İki zenci azmanı bir kaç dolar için pusuya yatmıış, sabırla bekliyor. Yarı aralık bir kepengin ardında Michael, tam 6 aydır işsiz ve 3 gündür aç, bir dükkan sahibinin gırtlağını kesiyor. Ve Christien, büyük umutlarını harcadığı şehirde şimdi yapayalnız, bir sokak lambasının sarı, loş ışıklarının altında büyük hayalleriyle bulutlarda geziyor.

Açlıktan kırılıyor Kara Afrika. Uçsuz bucaksız bozkırlarda insanlar sinek sürüleri gibi ölüyor. Komşular birbirini boğazlıyor Orta Doğu’da. Dazlaklar bir Türk gencini öldürüyor Almanya’nın kaldırımlarında. Bir Türk işçisi temizliyor kana bulanan kaldırımları.

Yongaların laneti bir kabus gibi çöküyor insanların üstüne. Bir yanda fabrikalar robotlarla donanıyor, bir yanda ofisler bilgisayarlarla. Alfred Sauvy, son yüz yılı içeren araştırmasında yeni çıkan işlerle yok olan işlerin sayısının denk olduğunu buluyor ama kısa vadede memur alımları %25 azalıyor. İnsanlar kısa vadede yaşıyor, uzun vadede ise herkes ölü.

Muazzam bir Bilgisayar İmparatorluğu 5000 insan yılı harcayarak her sürümünde en az 1000 hata içeren bir işletim sistemi çıkarıyor. Bir füze projesinde, yapılan küçücük bir işaret hatasıyla milyonlarca dolar havaya uçuyor. Kanada’da bazı şirketlerin dosyaları Manhattan’daki okul bilgisayarlarını kullanan öğrencilere meze oluyor. Ve Amerikan bankaları bilgisayarlar aracılığıyla günde 500 milyar dolar transfer ediyor.

Uzmanlar, geçmiş yıllardaki tuş soygunlarının tutarının 100 milyon dolar ile 6.5 milyar dolar arasında olduğunu tahmin ediyor. Gerçek rakamı ise kimse bilmiyor. Bilgisayar suçlarının çoğunluğu açığa çıkmıyor. Açığa çıkanlarsa kurbanlarına milyonlarca dolara maloluyor. Dahası, doğru ellerde yanlış şekilde kullanılan bilgisayarlar yanlış ellerde gayet doğru kullanılabiliyor. Uyuşturucu satıcıları bilgisayarların nimetlerinden sonuna kadar faydalanıyor. Diğerlerinin de konvoya katılacağı günler uzak değil.

Korkulu rüyamızdır yongalar, umudumuz yine onlar.

Yongaların önlenemez yükselişi sürüyor. Yeni geliştirilen tasarım yöntemleriyle üniversite öğrencileri kısa sürelerde karmaşık yonga planları hazırlayabiliyor. Oysa çok elit bir mühendis grubu, daha dün diyebileceğimiz bir tarihte, Hewlet Packard’ın mikroişlemcisini tasarlamak için aylarca ter dökmüştü.

IBM’in New York’taki araştırma merkezinde, bilgisayarda depolanan yonga tasarımları elektron demetleri ile doğrudan silikon yufkalar üstüne aktarılıyor. Silikondan 10 kat daha hızlı elektrik ileten galyum ve arsenik bileşikleri ile araştırmalar son hızla devam ediyor. Bazı bilimadamları yarıiletkenler üzerine molekülleri, atomları yerleştirmeye hazırlanıyor.

Sıvı helyum içinde dondurulan yongalar, bugüne kadar üretilmiş bütün süper bilgisayarlardan daha güçlü, üzüm tanesi büyüklüğünde bilgisayarların yapımını olanaklı kılıyor. Denizbilimciler, gemileri yönetecek, düşman ateşinden kaçırıp denizcileri kurtaracak yarı akıllı robot düşleri kuruyor. Uyuşturucu madde üreticilerini örnek alan kimyacılar bilgisayar üretmeyi değil yetiştirmeyi düşünüyor.

Yaşamı ve bilim kurguyu harmanlamış dört nala koşuyor yongalar. Dünyanın kaderini değiştirirken; yüreğimizde, belleğimizde, toplumsal yapımızda derin izler bırakarak gidiyorlar. Arkalarından insanlar koşuyor. Alışkanlıklarını, korkularını, tutkularını, düşlerini ve umutlarını dev bir atlı karıncaya kaptırmış insanlar koşuyor. Geride kalanlar, tökezleyenler, düşenler, ezilenler var aralarında. Atlı karınca dönüyor, baş döndürücü bir hızla dönüyor, dönüyor, dönüyor.

Gözyaşı ve sabır yazılıdır ilerlemenin tarihinde

 

- Yabancı Dergilerden Derleme-Uyarlama

 
Kayıt tarihi
: 29.04.21
 
 

Bilgisayar Mühendisi, Sistem Çözümleyici. Ekonomi, Siyaset, felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih,..