Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Yosun kokulum....

Yosun kokulum....
 

Güneş adeta gölge etmekten çekinircesine dağların ardına sokulmaya çalışıyordu o Temmuz ikindisinde… Öyle bir kızıllık yayılmıştı ki gökyüzüne mavi kıskançlığından mora, lâciverte göz kırpıyordu… Ilık bir meltem tenine arsızca dokunurken, deniz tüm muhteşemliği ile kendini sunuyordu sanki az sonra gelecek geceye ve yıldızlara…

Sandalın tam uç kısmına oturmuş , ayaklarını suyun içinde sallandırıyordu. Küçücük balıkların değip geçmesi, arada ısırması her seferinde başka dünyalara götürüyordu Canan’ı. Omuzlarını açıkta bırakan beyaz elbisesi , yanık teninin üzerine dökülen koyu kızıl saçları ve tenine sinmiş yosun kokusu ile muhteşemdi. Sahilde ki küçücük evine baktı. Koskoca evrende nokta gibiydi her şey. Yüreği ise kocaman…

-Canan. Dalıp gitmişsin. Ne düşünüyorsun?

-Evrende ne kadar küçük olduğumuzu.

-Haydaa. Bırak şimdi bunları bak koy gözüktü. Hazırla bakalım yemleri, oltaları da çıkart. Hattâ çok yoruldum gel biraz kürek çek:))

-Başüstüne kaptan:))

Birbirine karışmış oltaları açmaya çalıştı. Bir ara misina elini kesti kanamaya başladı. Hemen denize soktu parmağını .

- Of çok acıyor..
- Getir öpim geçsin :))
- Sen dalga geç.
- Cem.
- Efendim
- Beni seviyor musun?
- Yoo bunu da nerden çıkarttın?
- Hain.

Hem kendinin hem de Cem’in oltasının demirine küçücük kurtları yem olarak koydu.
- Biz hazırız kaptan.
- Tamam.

Cem ayağa kalktı etrafına bir göz attı.
- Burası iyi değil mi? Demir atim mi ?
- Evet muhteşem. Hattâ olağan üstü. Ceemm baksana şu balıklara elimi uzatsam tutacam sanki.
- Haydi bakalım rastgele..

İkisi de oltalarını denize attılar. Sessizce beklemek hep canını sıkardı Canan’ın. Radyo açtığında da Cem “balıklar sesten korkuyor gelmiyor kapat lütfen derdi.” Bunu bildiği için yanında kulaklık getirmişti. Müziğin ritmine kendini kaptırmış oturduğu yerde dans ediyordu ki oltanın ucunda bir ağırlık hissetti.
- Ceemmm kocaman bir şey takıldı tut şunu tut. Yaşasıınn! Nasılmış bak yakaladım.

Cem misinayı parmağıyla yokladı ve gülümseyerek çekmeye başladı.
- Korkarım balık değil Can’ım..
- Neden?
- Balık olsa oltanın ipinde titreşim olur.
- Mangalı hazırla bak geldi. Pet şişe etrafı yosun sarması:)))))))
- Alay etme Cem yaa..

Cem burnunun ucundan küçücük öperek “Şakaydı.” diye gülümsedi..

Cem yakaladığı balıkları sandalın kenarına bırakıyor, can havliyle çırpınan balıklar sandalın içine düşüyordu. Canan birini eline alıp “vahşet bu” diye mırıldandı. Adeta onu yaşatmaya çalıştı. Ama olta boğazına takılmış çıkartırken de parçalamıştı. Her seferinde bu ritüel yaşanırdı aralarında. Canan üzülür , Cem de “Biz yakalamasak büyük balıklara yem olacaklar. Biz hiç olmazsa mutlu olarak teşekkür ediyoruz. Büyük balık öyle mi yutuyor sonra eyvallah:)))”

Geniş tenekenin içinde ki kömür kor haline gelmişti. Küçük balıkları ızgaraya yerleştirdi.

- Canan benimkileri ayıklamadın değil mi?
- Ayıkladım :)))
- Yapma yaa
- Yaptım bile.

Canan, kürek çekerken oturulan yere taze soğan, roka, domatesleri çıkarttı. Beyaz peyniri dilimledi. Kavunu ortadan ikiye kesip içini temizledi. Küçük küçük doğrayıp kavunun içine doldurdu . Buzluktan rakıyı çıkarttı. Çay bardaklarına doldurdu. Ekmekleri ızgaranın üzerinde kızarttı.

Cem halâ büyük bir keyifle oltayı denize sallıyordu. Onun bu çocuksu sevinci Canana umut oluyor, yüreğini ısıtıyordu. Usulca arkasından boynuna sarıldı. Yanağından öptü.

-Rüşvet verdim sana. Karşılığında balıkları birlikte yemeyi teklif ediyorum.

Buram buram balık kokusuna alkol de eşlik etmişti artık. Denizin ortasında, üzerlerinde yıldızlardan örtü, gözlerinde küçücük mutluluklarının büyük sevinci, melteme eşlik eden sandalın hafif salınımlarına birlikte söyledikleri şarkılar eşlik etti. Kahkahaları yankılandı koyda…

Ateş sönmeye başlamıştı artık. İkisi de sarhoştu. Canan’ı gülme krizi tutmuştu. Durdu birden.
- Yarın dönmesen olmaz mı Cem?
- Susss ……

Cem parmaklarıyla Canan’ın dudaklarına dokundu.
- Hatırlama lütfen. Şu anı düşün. Ne kadar mutlu olduğumuzu.

Canan battaniyeye sarılıp, ayaklarını karnına doğru çekip sevdiği adama dikti gözlerini.

Eve dönene kadar kürek çekmesini ve mutluluğunu gözledi. Yarını düşünmek istemese de

Bir gün onsuz kalacağını bilmenin tuhaf hüznünü yaşıyordu.

Eve vardıklarında istedikleri tek bir şey vardı gece hiç bitmesin….

Nur Zeynep
Deneme
27.Nisan.2009

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..