- Kategori
- Spor
Yüksek mücadele, İrlandalı hakem ve Meireles
Meireles'in atılmasıyla maç Fenerbahçe için savunmanın ön plana çıktığı tipik bir deplasmandan alınacak beraberlik sonucuna dönüştü.
Görüntü olarak mücadele seviyesi yüksek ancak yaratıcılıktan uzak bir Fenerbahçe izledik.
Bunun da tek bir sorumlusu var o da Meireles.
Futbolda temel gerçek her zaman sahada oynayan futbolculardır; sonra diğer bileşenler buna eklenir. Bu nedenle sahada oynayan kişinin ne yaptığı belirleyicidir.
Meireles, Galatasaray karşılaşmasında haklı bir kart görmüş, oyundan atılmış, hakemin raporuna eklediği yapmadığı başka bir eylemden ötürü ekstra ceza almış ve biz de bu satırların arasından kendisini savunmuştuk.Bunu bir terazi kefesine koyma niyetinde değilim. Ancak gerçekleri her zaman doğru şekilde görmeyi bilmek gerekiyor.
Meireles dün aynı pozisyonda rakibine iki defa tekme atarken kafasından ne geçiriyordu, bu hareketini profesyonelliğinin neresine yerleştiriyordu, merak ediyorum.
Ayrıca pozisyon gereği bile olmaksızın karşılaşmanın daha hemen başında arkadaşlarını eksik bırakmanın nasıl bir zihin ürünü olduğunu da...
Meireles'in olmasıyla olmaması arasındaki fark elbette hissedilir derecededir.
Baroni onun yerine geçti; ileride birbirlerine yakın oynaması gereken Kuyt, Webo ve Sow arasındaki mesafe de açıldı. Bu da yaratıcılıklarını etkiledi.
Webo ile Sow birbirlerine yaklaştıkça etkinlikleri artıyor; uzaklaştıkça yalnızlaşıyorlar.
Bu üç futbolcunun karşılaşma boyunca ileride verdikleri mücadele Meireles'in alacağı cezalar boyunca tek başına izlemesi gereken ev ödevi olmalıdır.
Webo, ne kadar isabetli bir transfer olduğunu ve Fenerbahçe'nin Beinvenu tipindeki bir futbolcu ile neler kaybetmiş olduğunu gösterdi. Bazen aradığın şey çok yakınında bir yerde olabiliyormuş.
Kuyt ne kadar dağınık, savruksa da ortaya koyduğu mücadele azmi takdir alacak cinsten. Açıkçası Kuyt'ın sahada neler yaptığını da Baroni'ye izlettirmek gerekiyor.
Baroni... Son kalan Brezilyalı... Bu oyunu ile asla takımın bir parçası olacak durumda değil. Duran topların, köşe vuruşlarının bu kadar kötü kullanılmasını kendisine nasıl açıklıyor merak ediyorum.
Başka bir gerçek var ki, Aykut Kocaman'ın pasa dayalı oyununu şu an sadece ilerideki üç futbolcu başarabiliyor. Gerisi ne orta yapabiliyor, ne yirmi metre ötedeki arkadaşına pas atabiliyor.
Gökhan Gönül, Zeigler... Önlerinde sadece bir oyuncu varken topu ceza alanına gönderebilmek bu kadar mı zordur? En uygun pozisyonda dahi caza sahasına doldurulan top bir kere olsun kendi arkadaşına gitmez mi?
Bunlar teknik, taktik, diziliş değil tamamen oyun becerisidir.
60. dakikadan sonra Fenerbahçe'nin sahada on kişi oynadığını net bir şekilde hissettirdi Bate Borisov takımı. Ancak kesinlikle bu seviyenin takımı olmadığı da ortada görünüyor. Ligimizde mücadele etse kesinlikle ilk onun altında bir yerlerde olurdu.
Ve Fenerbahçe seyircisinden mahrum oynayacağı ikinci maçta bu takımı geçemezse gerçekten hem büyük bir fiyasko olur hem de yazık...
İrlandalı hakem Meireles'in pozisyonu haricinde olağanüstü derecede taraflı ve kötü niyetliydi. İlk yarı Webo, Sow ve Kuyt'ın futbol oynamasına izin vermeyen sertliğe göz yumdu.
UEFA hakemlere sert oyun ile futbol oynama arzusu arasındaki denge kurmaları konusunda yeterli bilinci veremedi. Bu ülkemiz için de geçerli ancak yolu elbette Avrupa'dan geçiyor. Sertliğe bu kadar prim tanırsanız hakemler savunmanın bir yardımcısı haline gelir.
Gördüğünü çalan değil; çaldığını gören bir hakem performansı ile Fenerbahçe'nin mücadelesini gölgelemeye çalıştı.