- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yumurta Kapıya Dayanmadan...
Şimdi size söyleyeceklerimin birine bile itiraz etmeyeceğinizden adım gibi emin olsam da… Eğer anlatacaklarım kafasına yatmayanlar olursa aranızda, karşılıklı da tartışabiliriz kendileriyle konuyu. Amacımız doğruyu bulmak. gerisi teferruat. Buyrun sohbetimize. Bakalım nereye varacak işin sonu?
Öyle bir toplumuz ki biz… Yumurta kapıya dayanmadan kılımızı bile kıpırdatmayız. Olay son dakikaya kalmadığında, asla rahat etmez içimiz, huzur bulmaz ruhumuz. Bir tek hayırlı şeylerde, evlilikte, çeyiz dizmekte, yuva kurmakta tedbirli, hazırlıklıyızdır. Ama ister tesadüfen olsun ister mecburiyetten… İş erkeğin insiyatifine bırakılmışsa o konuda… Yandı gülüm keten helva! Seyreyleyin cümbüşü!
Öğrenciyiz ve sınava mı yetişeceğiz lafın gelişi? İlle de son dakika gireriz içeri. İsterseniz hemen şuracıkta bir iddiaya girelim sizinle: Merkezi sistemde yapılan bir imtahana talebelerin yetişme ortalaması incelensin. Onların en az üçte biri son beş dakikada gelmiyorsa salona; adam değilim! Bir daha hiçbir mevzuda okurumla bahse girmem. Aha da size delikanlı sözü.
Diyelim evin kalorifer peteği arızalı. Size yemin ederim, sular donmadan, yere kar tanesi düşmeden hiçbirimiz o sorunu çözmez. Sorunu bitirecek ustayı evine getirmez. Eğer dediğim gibi davranmıyorsa, adam/kadın… Gidin bakın lütfen. Kalıbımı basarım ki, o kişi bizden değildir. Çünkü meseleyi vaktinde sonlandırmak Türk’ün genlerine aykırı! Ben Türküm, diyen, sıkışmadan, dara düşmeden gidermez hiçbir problemini. Tecrübeyle sabit. Bana inanmayan, araştırsın olan biteni. Biz son an gelmeden bitiremeyiz hiçbir hazırlığı. İlle bir heyecan olacak. Adrenalin bağımlısıyız,"hallederiz"ciyiz çünkü.
Basketbolda 4.periyot, “Türk periyodu” olarak anılır. Çünkü takımlarımızın %90’ı son 10 dakikada kazanır. Futbolda dünyanın en büyük hocalarından Piontek, yanılmıyorsam şöyle bir şey demişti bizim için: “ Türkiye maçlarında, ilk 80 dakikayı izlemenize gerek yok. Her şey son 10 dakikada biter çünkü!”
Dünya üzerinde ne kadar ülke varsa gözden geçirilsin: Otobüse, trene, vapura, uçağa; en geç kalan, en son nefeste yetişen insanlar hangi memleketin vatandaşıdır? Eğer bu yarışta ilk üçe giremezsek, bu işi bırakım. Bir daha zinhar klavye konuşturmam!
Biri ziyaret mi edilecek? Hediyesinden çikolatısına, pastasından kolonyasına, buluşma saatinden hoş süprizine ne varsa; alayı son anda alınır, planlanır, örgütlenir. Aksini söyleyeni, ispata davet ederim!
Adam kendi ameliyatina yetişecek. Adı son kez anons edilene dek yolunu tutmaz ameliyathanenin. İki sevgili sinemaya yollandığında... Başlama gongu çalmadan bulunup oturulmaz koltuklara. Son dakikacılık, değişmez bir Türklük prensibidir çünkü. Bir yere vaktinde gidersek, pullarımız dökülür!
İş görüşmelerine, mülakatlara yetişememekte dahi sakınca görmeyiz biz. İsterse giden için ölüm kalım meselesi olsun durum. Şöyle çevrenize, deneyimlerinize hızlıca bir göz atın isterseniz: Müstakbel çalışma arkadaşlarınızın en az yarısı ya geç kalacak ya son anda yetişecek sözleştiğiniz buluşmaya.
Daha fazla misalle, kafanızı şişirmek, gözünüzü yormak niyetinde değilim. Gönül tabii ki tam aksini arzular ama... Yurt bizim, insan bizim. Biz gecikmeden edemeyiz. Gecikmek bizim ulusal hastalığımız!