- Kategori
- Deneme
Yürümek
Yürümek ve ayaklarımız/bacaklarımız ne kadar bir öneme sahiptir ya da olmalı? Bu konunun yeteri kadar bilinmediğini, irdelenmediğini düşünüyorum. Bilmeniz gerekenler size öğretilmiyor. İsterseniz böyle yaşayın. Ama kıyamet günü (olacağını varsayarak/ya da inanarak) son örneğiniz size benzemeyebilir. Bilim kı… ınızdan bir yerinizden ilave ayak/bacak dahi çıkarabilir ama buna rağmen walking sorunlarınız çözülmemiş olabilir. Çünkü bilim/insanlık bu ve benzeri en önemli yaşamsal eylemlerimize odaklı değil.
Artık günümüzde ihtiyaçlara cevap veremeyen güdük yaşam bilimine göre yürümede tek önemli konu kişinin hareket ediyor, bir yerden bir yere varıyor olması. Oysa yürümek, düşünmek, görmek gibi ana eylemlerin “beş duyu” ile beraber ayrı ele alınması gerekir. Bunların incelendiği bilim dalları olmalıdır. Çünkü örneğin yürümek hayatın en önemli becerisi/eylemidir. Fakat bilimin hiçbir yerinde bu kadar önemli eyleme ait bir ayrıntı bile yoktur. Bilim adamları sanki yürüyerek dünyaya geldiler. Şunlara bak şunlara. Ben hayatımda yürümek konulu bir makale bile okumadım.
Yürüyemiyor olsanız neleri yapabilirsiniz ki sakat olanlarda bunu görüyoruz. Yürümek hayatın yarısıdır. Uzay araçlarınız olsa bile yürümeden hiçbir şey yapamaz, hiçbir yere varamazsınız. Ve sizler hayatınızın yarısı olan konuda bir makale bile yazmıyorsunuz. Neyin garantisi var ki. İnsan organizmasında, anatomisinde değişimler sonucu yürüme yetinizi kaybettiğiniz zaman (hastalık, sakatlık kastedilmiyor) ortada kazık gibi kalacaksınız. Çünkü dünyada 7 milyar insan yürüyor ve yürümenin eğitimsel/bilgisel alt yapısı yok. Neden yürüyoruz? Evrimleşme sonucu durmadan değişiyoruz. Bu değişimin istenmeyen bir sonucu da alt yanımızın küt kalması şeklinde olursa bazı durumlarda (ve gerekiyorsa tabi) ellerimizi de kullanarak yerde sürünmek bir alternatif olarak geliştirilemez mi?
İlk insan Âdem yürüyordu, deniliyor. Bizler buluntulardan aslında ilk insanın ellerini/kollarını da kullanarak iki değil dört ayak üzerinde yürüdüklerini de okuduk. Yani bizlerin ataları başlangıçta bir keçi gibi yürüyorlardı. Âdem gerçeğini bir yana atamayız ama bunları da bilim tespit etti.
Yani demem o ki böylesine önemli bir konuya bilgisiz, bihaber ve bigâne kalamayız. Böyle alt yapısı olmayan konularda ters bir değişimle ( ki iklimleri görüyoruz) ortaya çıkabilecek dünyasal afetler karşısında insanlık ve bilim çaresiz kalabilir. Bir kere yürümenin yukarıda söylediğimiz gibi önemli olduğunu insanlık bilmiyor. İlkokul öğrencilerinin el kitabında bile yazmıyor çünkü.
Mesela ne kadar süre/ ya da mesafe yürürsek ayaklarımız/bacaklarımız için sorun olur? Görünen o ki ihtiyacımız kadar yürümemiz gerekiyor. Ama ihtiyaçlar farklı; sen iki adım bahçeye çıkıyorsun, Mozambikli belki 20 km yürümek zorunda. Asgarisini ve azamisini bilmiyoruz ki. Uzuvlarımızın her işlevi önemlidir. Mesela küçük abdestini yapamazsan olmaz. Buna yine de belki bir çare bulunur. Ama yürüyemediğin zaman hayat biter.
Mesela ağır bir vücudu taşıyan bacakların/ayakların bu durumdan nasıl olumsuz etkilenebileceğini insanlar bilmiyor. Öğreten de yok zaten. Ayaklarımız normal bir vücuda göredir. Keza yürüyüş şekilleriyle ilgili bizlere verilen hiçbir bilgi yok. Adam yan basıyor, parmak ucunda yürüyor, ayakkabım eskimesin diye ayağına yükleniyor, devrile devrile Cüneyt Arkın yürüyüşü, sivrile sivrile Sütçü Kazım yürüyüşü var. Nasılsa yapıyoruz, bilgisine ihtiyacımız yok. Tabii ki anatomi intikamını alıyor. Kangren olan bacaklar, şişen ayaklar, küt kötürüm yatağa mahkûm insanlar.
Böyle Allah vergisi becerilere hallolmuş gözüyle bakan basit insanlar hem bilimin başında hem de ülkenin başında. Bacağının nerede olduğunu bilmeyen insan var belki de. Bilim kafadan bacaklılarla uğraştığı için adamın kafası karışmıştır. Yani bizde (dünyada da böyle) gerekli konular zaten herkes biliyor diyerek eğitimin dışında bırakılıyor. 15 yıl okuduğunuz okullarda “yürümek” kelimesini duymadan mezun olmuş olabilirsiniz.