Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '13

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Yuvaya Çocuktan Çok Sizin İhtiyacınız Var

Yuvaya Çocuktan Çok Sizin İhtiyacınız Var
 

anaokulu, yuva, yuvanın sosyalleşme üzerinde etkisi, sosyalleşme


Yuvaya çocuktan çok sizin ihtiyacınız var.” dedi Can’ın doktoru bizi derin düşüncelere sevkederek… Hani yuvaya göndermek çocuğa iyi geliyordu? Hani çocuk yuva sayesinde sosyalleşiyordu? Söylediği cümlenin bir araştırma sonucu olduğunu anlatan doktorumuzla konuştuğumuz sırada, odanın ışığını sürekli açıp kapayarak dikkatimizi altüst eden Can’ı çıktığı sandalyeden indirdim. Kuzey Can’ı biraz sakinleştirmek üzere dışarı çıkartırken, ben de doktorun açıklamalarını dinlemeye başladım. Belki de herşeyi baştan anlatmalıyım…

Hastayım, Hastasın, Hasta… Bir Özet

Biliyorsunuz hem Can hem de ben yaklaşık 3-4 haftadır süründüren bir hastalıkla uğraşıyoruz. Burun akması, gözlerin çapaklanması, özellikle geceleri artan öksürük… Bu süreçte 4 kere doktora gittik. İlk gidişimizde herhangi bir rahatsızlığının olmadığını, şikayetlerin 1 haftalık bir süreci olduğunu ve kendi kendine geçeceğini söylediler. Sabırla bekledik. Ancak tablo kötüye gidince tekrar doktora gittik. Bu sefer kulak enfeksiyonu olduğunu söyleyip, antibiyotik verdiler. Antibiyotiği kullandığımız dönemde belirgin bir düzelme yaşandı. Ancak tam o sırada Can yuvaya başladı. Hastalık geri sardı. Üçüncü gidişimizde enfeksiyonun temizlendiğini söyleyip, alerji ilacı verdiler. Alerji ilacını kullanmamıza rağmen düzelme olmadı. Bu nedenle bir kere daha doktor yolları gözüktü.

Bana kalırsa ilk ziyaretten beri Can’da kulak enfeksiyonu vardı. Zira bebekliğinden beri başımıza musallat olan bir hastalık. Sebebini de gayet iyi biliyoruz: Uyumadan önce yatar pozisyonda biberonla içtiği süte borçluyuz. Doktorumuz bizi uyarmasına rağmen henüz bu alışkanlıktan vazgeçemediğimiz için aralıklı olarak kulak enfeksiyonu yaşıyor Can. Evde klima çalıştığı anda uykuda bile olsa çığlık atarak uyanmasından ve kulağını tutmasından da belli. Ancak ilk ziyarette bir şekilde rahatsızlığı anlaşılmadığı ve araya da mikroplarla fazlasıyla haşır neşir olunan anaokulu girdiği için iyileşme sürecinin uzadığını düşünüyorum.

Bu arada her seferinde aynı doktoru görmediğimizi belirteyim. Gittiğimiz ofiste doktorlar dönüşümlü olarak çalışıyor. Belli bir doktordan randevu almak için çalıştığı günü beklemek gerekiyor. Genelde doktorların hepsi iyi doktorlar. Ancak özellikle bu yazıya konu olan doktorla, Can’ın tüm sağlık tablosuna hakim olan ana doktorunun tarzını çok beğeniyoruz. Maalesef ilk 3 ziyarette zaman kısıtımızdan dolayı her iki doktora da görünmedik. Bu nedenle teşhis hatası yaşandığını düşünüyorum. Bizim hatamız oldu.

Teşhis ve Sosyal Şok!

Bu yazıya konu olan, son doktorumuzun söylediği şuydu: “Can’ın sağ kulağında enfeksiyon var (Gerçekten de hep bir kulağını tutuyor.) Yuva ortamı, ev ortamına göre çocukların birkaç kat daha fazla hastalıkla buluşmasına neden oluyor. Bu bir döngü gibi. Bir hastalık biterken öbürüne yakalanıyorlar. Bu nedenle çocukların özellikle hasta olduğu dönemde, yuvaya gitmesi için bir zorunluluk yoksa, evde kalması daha iyi.” Söylediklerine katılmamak mümkün değil…

Bunun üzerine Kuzey, “Benim evde çalıştığımı, dolayısıyla Can’ı yuvaya göndermenin  aslında bir mecburiyet olmadığını, ancak oturduğumuz yerde hiç yaşıtı, arkadaşı olmadığı için sosyalleşmesi amacıyla gönderdiğimizi” belirtti. Doktor da gülümseyerek şöyle dedi: “Çocukların yuvada sosyalleşmesi kavramı aslında çok büyütülüyor. Eğer çocuğunuzun sosyal anlamda olumlu davranışlar kazanması beklentisiyle yuvaya gönderiyorsanız, yanılıyorsunuz. Düşündüğünüz zaman yuvadan edindiği terbiye nedir? Arkadaşlarını itmek-çekmek, kötü sözler öğrenmek, türlü yaramazlıklar. Bunun yerine yuva çağındayken, ebeveynler ya da büyükanne-büyükbaba ile büyüyen çocuklar daha güzel terbiyeye sahip oluyor. Aslına bakarsanız çocuğun yuvaya gitmesine çocuktan çok ebeveynlerin ihtiyacı oluyor.

yaramaz çocuk

Duyduğumda kaşlarımın çatılmasına neden olan bu cümleyi, üzerinde daha sonra düşünmek üzere kafamın bir köşesine yazdım. Doktorumuz yaşça biraz ileridir. Ancak dünyayı ve mesleğiyle ilgili güncel araştırmaları yakından takip eder. Dünkü yazımda bahsettiğim tercübeli, yaşça ileri ve hastalarını azarlayan doktor tiplemesinin tersine; her zaman sorularımıza zaman ayırır. Fikirlerini son dönemlerde yapılan çeşitli araştırmalardan da örnekler vererek, uzun uzun açıklar. Görüşleri bizi tatmin eder. Ancak bu sefer, sanırım biraz da önyargılı yaklaşarak, şahsi görüşünü araştırma bahanesiyle bize aşılamaya çalıştığını düşündük. Kendisi muhtemelen çocukların yuvaya gitmek zorunda olmadığı, evde oturan anne tarafından bakıldığı ve zamane çocukları gibi hiperaktif olmadığı bir dönemde büyümüş. Kimi görüşlerine katılmamakla beraber, kendisine teşekkür edip ofisten ayrıldık.

Anne ve Baba Öyle Düşünmüyor

Yolda Kuzey ile konuyu konuştuk. İkimizin de ortak fikri doktorun görüşünün kısmen doğru olduğuydu. Anaokulunun çocuğa sosyal anlamda olumlu değerler katmadığı kısmı bizim bugüne kadar bildiğimiz herşeyle çelişiyordu.

Can, Haziran ayının ortasından beri felsefesini beğendiğimiz bir Montessori anaokuluna gidiyor. Can’ı anaokuluna göndermemizin nedenleri sosyalleşmesi, ileriki yaşlarda başlayacağı eğitim hayatına yakınlık duyması ve kendisine yaşam boyunca yardımcı olacak özbecerilerini geliştirmesiydi. Öyle çocuğum 3 yaşında 100'e kadar saysın, 4 yaşında piyano çalsın, 5 yaşında yazmayı öğrensin gibi beklentilerimiz yok. Can sürekli benimle beraber olduğu için konuşma konusunda yaşıtlarına göre geri kalmış durumdaydı.

Bu arada ne yalan söyleyeyim, doktorun “yuvaya çocuktan çok ebeveynlerin ihtiyacı var” cümlesi de bir noktaya kadar doğru. Doğduğundan beri oğlanla biz 90 metrekarelik evde yapışık ikizler şeklinde yaşıyoruz. Tasarım işlerimi evden yürütüyor, ev işlerini hallediyor ve çocuğuma bakıyorum. Yani pek de özel bir hikaye değil, ancak, yaşayan bilir. Bir de aileden binlerce kilometre uzakta oturmak var ki, ihtiyaç duyduğumuz anlarda destek alma gibi bir şansımız yok. Bu nedenle anaokulu bizim için çifte kavrulmuş lokumdu. Hem Can’ın gelişimine katkıda bulunduğumuz, hem de bana nefes alma şansı yarattığımız için memnunduk.

Nitekim geçtiğimiz 2 aylık süreçte Can’da olumlu değişiklikler gözlemledik. Birincisi konuşması ve kelime haznesi genişlemeye başladı. İkincisi daha önce yapmadığı bazı sosyal davranışları göstermeye başladı. Örneğin yolda gördüğü insanlarla selamlaşmak, mutlu olduğunda şarkı söylemek (yuvada müzik dersleri var)… Fiziksel anlamda bizim öğretmediğimiz, motor fonksiyonlarına yönelik gelişmeler yaşadık. Mesela bir kağıdı kıvırarak rulo yapmak ki, okulda yemek yedikten sonra peçetelerini bu şekilde katlıyorlar ve kalemi daha düzgün tutmak gibi… Yuvaya hergün sevinerek gidiyor, hatta dönerken üzülüyor bile. Evde yemediği öğle yemeğini okulda arkadaşlarıyla beraberken yediği raporunu alıyoruz. Bunlar bizim için çok güzel gelişmeler. Önümüzdeki dönemlerde öğretmeniyle koordineli olarak tuvalet eğitimine başlayacağız.

Bütün bunlara ilave olarak, içinde bulunduğumuz yuva döneminin hedefleri arasında konuşurken başkalarını dinlemek, sıra olmak, elleri düzgün biçimde yıkamak, doğru bir şekilde sümkürmek (sürekli burun akıntısı yaşadığımız şu dönemde bizim için çok önemli), öksürürken ağzını kapatmak, yemek yerken masada oturmak (sağda solda dolaşmamak), kendi yemek takımlarını sofraya kurmak ve yemekten sonra kirli takımları kaldırmak ve peçete kullanmak var. Evde verdiğimiz terbiyeyle örtüşen bu değerlerin olumlu olmadığını kim iddia edebilir ki? Yine de büyük konuşmamak lazım. Can henüz 2 aydır yuva ortamında, önümüzdeki dönemlerde olumsuz bazı sosyal davranışları da okulda öğrenip eve transfer edebilir. Bunu da gözlemleyip göreceğiz.

Pekiyi Doktor Neden Öyle Diyor?

Doktorun dediklerini kulak arkası etmedim yine de. Eve gelince araştırmamı yaptım. Bulgularım şöyle, Hazır olun! Ta-taaaa! Evet, gerçekten de yuvanın çocuklara bazı olumsuz sosyal davranışlar kazandırdığına dair BİLİMSEL araştırmalar var. Bakalım araştırmalar ne diyor?

***********************

Araştırma 1 – (2007)

  • Genel olarak, yuvaların çocuklarda okuma ve matematik becerilerini geliştirdiği fakat sosyal davranışlarda olumsuz etkisi olduğu gözledi.
  • Bununla beraber, İngilizce konuşan İspanyol kökenli çocuklarda yuvanın akademik kazanımlarda etkisi belirgin bir şekilde daha yüksek ve sosyal davranışlarda etkisi nötr.
  • Çocuğun yuva eğitimi aldığı süre de önemli. Yuvaya 2-3 yaş aralığında başlayan çocuklarda, daha önce başlayan çocuklara göre daha yüksek akademik başarı gözleniyor. Ancak 2-3 yaşından önce başlayan çocuklarda olumsuz sosyal davranışlar daha fazla oluyor.
  • Yuvanın yoğunluğu da önemli. Yuvada gün içinde daha çok süre geçirildiğinde akademik başarı daha artıyor, bununla beraber sosyal davranışlarda bozulma daha çok gözleniyor. Bozulmanın yoğunluğu ailenin gelir düzeyine ve ırka göre değişiyor.

Loeb S, Bridges M, Bassok D, Fuller B, and Rumberger R. 2007. How much is too much? The influence of preschool centers on children’s social and cognitive development. Economics of Education Review. 26(1): 52-66.

http://www.stanford.edu/~sloeb/papers/How%20Much%20Too%20Much.pdf

Araştırma 2 – (2006)

Amerika’da 1991-2004 arasında çeşitli dönemlerde 0-6 yaş grubunda 1000'in üzerinde çocuk üzerinde yapılan uzun süreli araştırma sonuçlarına göre,
  • Yüksek standartlı yuvalarda bulunan çocuklar, hayatlarının ilk 4,5 yılında daha iyi dil gelişimi ve kavramsal gelişme gösteriyor. Bu çocuklar hayatlarının ilk 3 senesinde daha düşük kaliteli bakım gören çocuklara göre daha işbirlikçi oluyor.
  • Bununla beraber, yuvada geçirdiği süre daha fazla olan çocuklar, yuvada daha az zaman geçiren çocuklara göre daha çok davranış problemi gösteriyor.
  • Ayrıca yuvaya giden çocuklar, başka şekilde bakılan çocuklara göre daha çok davranış problemi gösteriyor.
  • Aile ve ebeveynlerin karakteristikleri çocuğun gelişimi konusunda yuvanın karakteristiklerine göre daha belirleyici. Mesela, ebeveynler daha eğitimli, daha yüksek gelirli olduğunda, çocuğu duygusal ve düşünsel açıdan destekleyen bir ev ortam kurduklarında ve anneler psikolojik açıdan daha az sıkıntılı olduğunda çocuk düşünsel, sosyal ve dil açısından daha çok gelişiyor ve ebeveynleriyle daha uyumlu bir ilişkiye giriyor.
  • Sağlık tarafında, yuvaların ayrıca çocuğun yaşantısının ilk 3 senesinde daha fazla kulak enfeksiyonları, üst solunum yolu rahatsızlıkları ve mide rahatsızlıklarına yol açtığı bulunuyor.

The NICD Study of Early Childcare and Youth Development, Findings for Children up to Age 4.5, U.S. Department of Health and Human Services

https://www.nichd.nih.gov/publications/pubs/documents/seccyd_06.pdf

***********************

Görüldüğü gibi yukarıdaki iki araştırma  yuvanın çocuklara bazı kazandırdıkları olmakla beraber, sosyal davranışlar ve sağlık anlamında olumsuz etkileri olduğunu söylüyor. Fazla tekrar yapmamak için buraya almadığım başka benzer araştırmalar da var.

Ya siz ne düşünüyorsunuz?

- Anaokulu çocuğa terbiye (olumlu sosyal davranışlar) öğretebilir mi? Yoksa bu davranışlar sadece ailede mi öğrenilir?

- Anaokulunda zaman geçiren çocuklarınız genel olarak olumlu huylar mı, olumsuz huylar mı edindi?

- Sizce çocuğun anaokuluna gitmesine, çocuktan çok anne-babanın mı (daha çok da annenin) ihtiyacı var?

 

Sevgiler,

Tanla

Diğer yazılarım için>> BebekveBen.com
Facebook>> Bebek ve Ben
Twitter>> @Bebek_ve_Ben

Pinterest>> bebekveben

 
Toplam blog
: 143
: 7266
Kayıt tarihi
: 19.09.11
 
 

Merhabalar! Adım Tanla. Dijital tasarımcıyım. Eşim Kuzey ve küçük oğlum Can'la beraber dünyayı ke..