Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yüz kuleli şehir Prag

Yüz kuleli şehir Prag
 

Karluv Most ve Kale


Prag turunu İstanbul turundan farklı olarak soru cevap tarzında anlatacağım. Umarım beğenirsiniz.

Gitmeğe değer mi? Ne zaman gitmeli?

Evet, bu sorunun cevabı kesinlikle evet. Gerçekten Prag övüldüğü kadar güzel bir şehir. Romantik orta Avrupa şehri tanımlamasını yapabilmek için birşey uyduramayacağım ama benim bile yaşayabileceğim bir şehir. Gerçekten de 100 kuleli şehir namını hak etmekte.

Şehir 9. yy da kurulmuş. Çok kısa sürede Bohemyalıların merkezi haline gelmiş. Eşik anlamına geldiği söylenmekte. 4. Karl döneminde 14. yy da Yeni şehir kısmı da inşa edilmeye başlanmış.

Ne zaman sorusunun cevabı ise benim yaptığım gibi Ocak ayı değil. Gezilecek dönem Mayıs-Eylül arası. Benim gittiğim dönem -6 derece civarındaydı ama İstanbulun +10 derecesi bile Pragtan daha çok üşütüyordu. Ama bu dönemde Prag pek turist çekmiyor, Ruslar, Yahudiler ve Türkler kalabalığın aktörleri. Yazın ise bu kalabalık İngilizlerden oluşuyor ve gerçekten çekilmez sefil adamlar bunlar. Praglılar bunlardan nefret ediliyorlar ve benim de bir hafta içinde gerçekten antipati duyduğum adamlar bu milletten çıktı.

İnsanları nasıl, Türklere tepkileri...

İnsanlarının soğuk ve kaba olduğunu söylemişlerdi. Hangi milletten olurlarsa olsun insanlara servis yapma konusunda dahi densizlikleri ekşi sözlükte bile konu başlığı olmuş benimde ön yargılı bir şekilde yaklaşmama sebebiyet vermişti. Bu konuda en ufak densizliklerini görmedim, gerçekten yardımsever insanlar. Biraz servis konusunda beceriksizlikler ama ben art niyetli hareketlerine denk gelmedim hiç.

Türkler hakkında da pek iyi düşünmediklerini duymuştum. Akıncılar ve Tatarlar burada da esmişler her ne kadar Prag hiç bir zaman Türklerin eline geçmedi diye övünselerde Prag sokaklarında da bizim atlılar koşturmuş.

Karl Köprüsündeki heykellerden biri, kötülüğü temsil edeni bir yeniçeri ama o heykeli bakımda olduğu için göremedim ne yazıkki. Fakat Oktay Sinanoğlu ‘nunda dediği gibi kendiniz olduğunuzda saygı görüyorsunuz. Lokantada Türk ve müslüman olduğumuzu söylediğimizde insanlar gerçekten bize inanılmaz yardımcı oldular.

Çekler sessiz insanlar tarih boyunca hep yönetilmiş olduklarından tepkili insanlar değiller ve gerçekten kasvetli, melankolik ifadeleri var. Erkekleri eh işte, bitkin, yorgun görünümlü insanlar. Biranın sudan ucuz olması, dünyanın en çok bira tüketen toplumu olmaları onları da tüketmiş. Kadınları ise 1, 80 lik evaları, katrinaları arayan gözlerimi hayal kırıklığına uğrattı. Salı Pazarında iki saat dolaşsam Prag nüfusu kadar güzel kız çıkardı. Sadece bakımlılar, gerisi boş. Kozmetik ve tekstil burada ucuz.

Genelde çok sessiz insanlar, altı kişilik grubumla şehirde anarşi çıkartsam sanki şehrin yarısı yönetimime itiraz etmezdi gibi geldi bana. Tarihte bir iki kez hareketlenmeleri var. Jan Huss ‘un bir isyanı var katoliklere karşı. Biraz da bizimkilerin gazına gelmiş. Etrafı kalın kütüklerle kaplı tekerlekli araçlarla savaşmış.

Hunlara karşı ilk başarılı isyanda Çekler tarafından gerçekleştirilmiş.

Fakat acılı dönemleri Avusturya, Alman ve Rus işgalleri ile yaşanmış. Avusturyalılar ülkeyi kültürel açıdan geliştirdiyse de askeri ve ekonomik açıdan sonuna dek sömürmüşler. Ortaçağda Avusturyalılar ordularında özellikle bize karşı kalabalık oranda Çek asker kullanmışlar. (Bohemyalı olarak geçiyorlar) Ama asıl dehşet Nazi işgali döneminde yaşanmış. Alman yaşam alanında kalması nedeniyle ülke sınırlarında yer alan Alman nüfus bahane edilerek işgal edilmiş. Başlangıçta yerli halk şehrin sokak levhalarını kaldırarak bir nevi pasif direniş uygulamış. Fakat Prag kasabı Heinrich Çek milisler tarafından öldürülünce Almanlar büyük bir imha hareketine girişmişler. Ama dünya savaşı süresince yaşadığı en büyük felaket savaş sonunda Almanlarca değil müttefikleri Amerikalılarca şehrin bombalanmış olması.

Hırsızlık olayına denk gelmedim, nedende yok. Hiç Aksaray yöresindeki kırolardan karşıma çıkmaması da bence bunun kanıtıydı. Biraz trafiğe dikkat etmek gerekli. Yayaların kırmızı ışıkta geçmelerinin cezası 1000 CKZ.

Gezilecek neresi var?

Gezilecek çok yer var. Aslında Prag ‘ın çokta büyük bir kent olmaması bununla beraber iyi bir metro ve tramvay hattının bulunması şehri daha da gezilebilir kılıyor. Tramvaylar çok ucuz bilet yaklaşık 80 kuruş. Duraklara gelinirken şuh bir ses size durağın adını bildiriyor (Allahım ne sestir bu). Metroda güzel epey derine iniliyor.

Akılcıl olan iki rota var. İlki basit olan şehri yarıp geçen vlatava nehri etrafında yürümek yada zor ve meşakkatli olan ve benim çılgın tur olarak adlandırdığım tur.

Çılgın tur için başlangıç noktası günümüz Prag ’ı ile eski kenti birbirinden ayıran noktanın yakınlarındaki Mustek durağı olabilir. Duraktan eski şehre (stara mestro) girdiğinizde sizi eskiden idamların yapıldığı infaz meydanı karşılıyor. Bu meydan ve civar sokaklar turistik olduğu için biraz pahalı. Meydan çok büyük değil, ortada jan huss 'a ait bir heykel var. Jan Huss protestanların lideri olarak katoliklere karşı savaşmış ve yakalanınca da meydanda yakılarak idam edilmiş. Heykelin solunda Kinskilerin malikhanesi var, bunlar çok zengin bir aile imiş. Meydanda Tyn katedrali de var . Katedral oldukça güzel, tüm çabalarıma rağmen içeri alınmadım. İşin ilginci nasıl bir şehirde iki katedral olabilir bununda cevabını alamadım. Tahminimce nehrin her bir yakası için bir katedral inşa edilmiş. Macaristanda da durum bu şekilde idi.

Meydanın girişinde astronomik saat var. Saatin ilginç özellikleri var tam anlamıyla ne amaçla yapıldığı bilinmiyor. Yapan ustası Hunus işi bitince kral tarafından kör edilmiş. Hunus bunun üzerine kendini saatin bulunduğu belediye binasının üzerinden atarak intihar etmiş. Başka bir usta ancak elli yıl sonra onarabilmiş. Üstteki saatin kadranının en dış çemberindeki sayılar ibrani, içteki Roma rakamı. Bu saatin sağında ve solunda ikişerden dört heykelcik var. İskeletin yanındaki Türk ‘e benzer tipleme sefahat ve eğlence düşkünlüğünü simgelemekte. Soldakilerden biri cimri Yahudi.

Alt kattaki burçları betimleyen diğer kadranın yanındaki heykelcikler ise üsttekinin aksine dünyanın iyiliklerini simgelemekte. Tüm saatlerin üzerindeki balkondan her saat başı on iki havari geçip gitmekte.

Saat için illuminati bağlantıları da yapılmakta. Koperniğin memleketinde İlluminati ile ilgili çok şey olması bizce doğal.

Meydanın etrafındaki pek çok sokakta çok güzel kuleler , binalar bulunmakta. Özellikle Paris Caddesi diye bir cadde varki masallardan çıkmış adeta. İki tarafıda kuleli binalarla bezenmiş bir bulvar düşünün, tüm meşhur moda firmalarının dükkanları ve camekanlarında yaklaşık üç metrelik Eva Herzigova, Karolina Kurkova fotoğraflarını buna ekleyin. Yani...

Pragta gezilmesi gereken başka bir yerde Yahudi mahallesi denilen yöre. Her ne kadar anlatıldığı kadar harika, ilginç olmasada yolunuzun üstüne denk getirmekte fayda var. En azından görmedim demezsiniz. İki tane göze güzel görünen havra mevcut. Bunlardan birisi ilginç bir isme sahip olan Türkçesi ile Eski Yeni sinagog (Stara nova ) Bu sinagog Avrupadaki en eski aktif havra imiş. Birde çok eski bir yahudi mezarlığı mevcut. Bu da Avrupanın en eski Yahudi mezarlığı olarak lanse edilmekte. Şüpheliyim bu konuda. İstanbuldaki Romanyot mezarlıkları daha eski olabilir. Mezarlık ile havralardan birinin arası müzeleştirilmiş ve giriş paralıydı. Tabiki içeri langırt diye girince kimse birşey sormadı. İçeride sadece güzel Ruslardan oluşan bir grup vardı kayda değer.Ötesi kuru mezar taşı. İstanbuldaki Karay yada yahudi mezarlıklarındaki eski tarz mezartaşlarından burada göremedim.

Bu mahallenin meraklılarınca en bilinen özelliği Avrupanın okültik başkenti olması. Simyacılardan, çeşitli ritüellere sahip tarikatların üyelerine pek çok ilginç kişi ve düşünceye ev sahipliği etmiş. Özellikle bu mezarlık bu konuda çok anılmakta. Tüm bu Yahudi bölgesindeki yapılara girebilmek için 480 CKZ karşılığında pass bilet alabiliyorsunuz.

Bu civarda ilginç bir yapı var. Kilise gibi. Ama haçın üzerinde davut yıldızı vardı. Ne olduğunu öğrenemediğimiz gibi adam gibi fotoğrafını çekemememde büyük kayıp. İspanyol havrası olabilir mi emin değilim. Bu havranın da Endülüs tarzı olduğu söylenmekte.

Artık bu yakada görmeğe değer pek birşey kalmadı. Karşıya güzel heykellerle bezeli bir köprüden geçerek ulaşıyorsunuz.

Karşı taraf artık kraliyetin mekanı.Hradcany yani saray (daha doğrusu kale ), St.Vitus katedrali, Belvedere Sarayı ve taklit eyfel hep burada. Avrupadaki pek çok müze gibi buradaki Belvedere Sarayı ‘nında pazartesileri kapalı olduğunu söylemeli ve buna dikkat etmeli.

Belvedere Sarayına gidemedim. Bildiğim kadarıyla belvedere güzel manzara, hoş görünüm gibi bir anlama sahip. Kale ile saray arasında çok güzel lalelerin yetiştirildiği söylendiyse de mevsim itibariyle biz göremedik.

Kale Guinnes rekorlar kitabına göre dünyanın en büyük kalesi. Hala, Halep Kalesinden neresi daha büyük anlayabilmiş değilim. İlk yapıldığında ahşap duvarlı olarak inşa edilmiş. Sonrasında ihtiyaca binaen yapılan eklenti ve berkitilmelerle günümüzdeki halini almış. Girişi 350 CKZ. Girişte bir bu kadar para daha verip audioguide almanız mümkün. Tur ile gezdiğimiz için almadım.

Kale bir bakıma kraliyet sarayı, günümüzünde cumhurbaşkanlığı rezidansı olarak görev yapmakta. Müze olarak kullanılan alanda birde resim galerisi yeralmakta. Üç avludan oluşan sarayın sol avlusundan çıkılan meydanda Pragtaki en üst düzey papazın rezidansına ulaşılabilmekte. Sokakta ayrıca sadece rahibelerin kaldığı bir kilise-manastır tarzı yapı daha var. Yol üzerinden giderek eyfel kulesinin iki boy ufağı bir benzeri ile karşılaşıyorsunuz. Bu kule orjinalinden üç yıl sonra yapılmış. Petrin tepesi de denilen bu bölgedeki kuleye 100 CKZ ‘ye çıkabiliyorsunuz.

Zaten dikkat ettiğinizde ya da sorduğunuzda Pragtaki Fransız izlerinin farkına varıyorsunuz. Vakit yetersizliğinden gitmedik ama ilgilenenlere nehir kıyısına basit bir teleferikle oldukça ucuza ve rahat inilebilineceğini bildirmem gerekir.

Meydanın belki de en hoş özelliği Pragla ilgili panaromik manzaraların çoğunun çekilebileceği teraslara sahip olması. Gerçekten güzel enstantaneler yakalanabilir ama havanında bana yaptığı gibi sizlerede imkan vermesi şart.

Çek Cumhuriyetinde hali hazırda zorunlu askerliğin olduğu bir ordu yok. Ordu profesyonel. Cumhurbaşkanlığı rezidansının önünde nöbet bekleyen askerlerin üzerindeki üniformalar Amadeus filminin Oskarlı tasarımcısı tarafından yapılmış. Zaten filmde Pragta çekilmiş.

Sarayın tam zıt kısmı ise St.Vitus Katedraline çıkmakta.Katedral oldukça ürkütücü bir yapıda. Yapımıda kral Karl zamanında başlanmış. Pragta Karl ve Maria Teresa isimleri medeniyeti getiren kutsal kişilermişcesine anılmakta. Gittiğimizde pazar ayini olduğu için katedrale giremedik ama ilginç anekdotları sizlerle paylaşacağım.

Kral Karl Fransa'da okumuş. Hakkında pek çok spekülasyon var zaten. Katedral ortalama olarak Notre Dame katedraline benzetilse de aslında Strasbourg katedrali örnek alınarak yapılmış. Yapımı yıllar alan katedralin altı tüm benzerlerinde olduğu gibi kript olarak kullanılmış. Pek çok çek kralı (aslında Bohemya demek daha doğru) bu yer altı mezarlarında yatmakta. Katedralin üst katlarında bir odada ise çek kraliyet tacı olduğu söylenti.Görmek başka bir bahara diyoruz. Kiliseye giriş ücretsiz. Ama giriş için epeyce beklenebiliyor. Tacın olduğu kısım ise paralı.

Bu kısım biterken varacağınız yer nehir kıyısı olacakır. İniş sırasında Altın Yol denilen bir yere geliyorsunuz. Giriş paralı, aslında sıradan bir yahudi mahallesi olan bu yörenin tek özelliği Kafka nam küffarın burada yaşamış olmasından gelmekte. Aslında alman yahudisi olup tüm eserlerini almanca yazan Kafka ‘yı bu denli sahiplenmeleri gerçekten beni çok şaşırttı ve ibret misali bir tokatmışçasına yüzümde patladı. Biz sadece yunan alfabesiyle yazı yazan karamanlı türkleri yok saymakla beraber yurtlarından da kapı dışarı etmemiş miydik?

Son durak Karl köprüsü. Çekler köprüye Karluv most diyorlar. Şehrin kalbi, şayet kaybolursanız buraya ulaşarak durumu lehinize çevirebilirsiniz. Döneminin astronomideki en ileri milletlerinden biri tarafından yapıldığı için olsa gerek, köprünün en büyük özelliği yapımında astronomiden yararlanılması. 1 3 5 7 9 7 5 3 1 düzeni göz önüne alınmış ve köprünün inşası için ilk taş 1357 yılının 9. ayı 7. gün saat 5:31'de koymuş. Çek mimarisinin üstadlarından Otto tarafından başlanan köprü, 1402 yılında Petr Parler tarafından tamamlanmıştır. (Bu mimar st.vitusu da tamamlamıştır) Üzerindeki 30 heykel daha sonra 1683 ile 1928 yılları arasında yine astronomi göz önüne alınarak, çeşitli aralıklarla yerleştirilmiş. İlk yapımında taşları birleştirmek için alışılageldiği üzere yumurta kullanılmış. 515 metre boyunda, 10 metre yüksekliğindeki zarif bir köprü.

Burada daha önceden de belirtiğim gibi birde yeniçeri heykeli var. Tabii ki kötülüğün simgesi olarak. Kulenin üzerinde sıvazlandığında dileklerin tutulduğu tunç bir heykel var. Sürtünmeden gıcır gıcır olmuş parlıyor.

Köprü çıkışında güzel bir kule var. Merdivenleri dön dön bitmiyor ama üzerinden harika fotoğraflar alıyorsunuz.

Kuleden çıkınca sağda işkence aletleri müzesi var. Bir de sex müzesi varmış, Onu göremedik

Gezilecek prag bu, birde ulusal müze var ve bir de <ı>danseden bina denilen <ı>Fred and Ginger Building o kadar... Bu müzede araçlara kapalı Venceslas Meydanı yakınlarında. Karluv Most denilen Karl Köprüsüne çokta uzak değil. Ötekisi ise havalimanından şehre giden yolun sağında ilginç dizayn edilmiş bir bina.

Unutmadan gidemediğim Vysegrad Kalesi var. Bildiğim kadarıyla burada Çek kral ailesinin mezarlığı vb var.

Tabi benim gibi minimum harcama maksimum getiri gibi bir ilkeniz mevcutsa pass kartlardan faydalanmanız gerekiyor. Bunlardan biri Prague Card. Dört gün geçerli olan bu kart elli kadar yere ücretsiz giriş imkanı veriyor. Havalimanından şehre aktarmadan tutun, kale ve ulusal müzeyi bedava gezebilmek gibi avantajları olan bu kartın maliyeti 790 CKZ. Fakat şehir içi ulaşımda ve Yahudi mahallesindeki gezileri kapsamamakta.

Birde Prague Pass var. Bu alımından itibaren bir yıl geçerli. Üç gün tüm toplu taşıma ücretsiz. Müzelere birer giriş imkanı. Ve sadece 860 CKZ.

Bu ülke sadece Prag mı turlar nerelere götürüyor?

Elbetteki hayır bu sorunun cevabı ama diğer cevabı ise neredeyse bu kadar olacak. Otobüsler Florenc metro istasyonu civarındaki ana duraklardan kalkmakta. Tren ve otobüs ile ülkenin her noktasına ulaşım mümkün.

Prag dışındaki yerleri irdelemek gerekirse;

Turların götürdüğü Prag ‘a otobüsle iki saat uzaklıkta bir yer Karlovy Vari. Kaplıcalar kenti, bir nevi büyükadaya benzetiyor gidenler. Atatürk fi tarihinde bu kaplıcalara uğradığından Türk turist buralara iteleniyor. Tur burada bir gün sizi oyalıyor. Değer mi? Sabah erkenden gidip yarım gün harcanabilir. Ağırlıklı olarak Alman etkisinin hakim olduğu genellikle Art neuveau tarzı yapıların yer aldığı kasaba Karlsbad olarakta tur rehberlerinde geçmekte. Zaten Bohemya kısmında hemen hemen her yerin bir Almanca karşılığı var. Pragı ortadan yarıp geçen ve zaman zaman taşıp şehri suya boğan Vlatava Almancada Moldau olarak geçmekte.

Kimi turlar Bohemya şatoları altında bir gezi daha yapmakta. Onda bazı şatolar gezdiriliyor. Bunu önerebilirim. Ama burada da ortaçağ ambiyansı yaratacağız diye soytarılığın sınırları zorlanmakta.

Birde Kutna Hora denilen bir yer (burası da karlovy vari gibi Praga iki saat uzaklıkta) Burada kemikli kilise denilen bir yer var. Kemiklerden dizayn edilmiş bir kilise. Şahsımca sapkınlığın son noktası. Burada da Türkler için bir dokundurma var. Yaklaşık 40, 000 ‘i aşkın kemik üşenilmeden 1511 yılında düzenlenmeye başlanmış. Giriş 50 CKZ.

Geceleri ise turlar Vlatava gezisi yapmakta. Eğer yazın gittiyseniz ve hava iyiyse önereceğim bir aktivite bu. Benim gibi kışın yaparsanız fotoğraf çekmek için dışarı çıkar ve donarsınız :) Ama iyi bir havada olmazsa olmazlar arasına konulabilir.

Bir başka gece aktİvitesi Çek gecesi. Ama Çeklerin kendilerine has bir kültürleri olmadığı için pek önermiyorum. Kendilerine ait bir yemekleri yok. Gulaşın bir çek yemeği olduğunu öne sürüp sofradaki herşeye sarımsak sıkıştırmışlar. Zaten kimi gençlerimiz alternatif çek geceleri yaratacaklarıdr.

Ha bir de prag yakınlarında sanırım adı Trepenz olan bir toplama kampı var. Meraklısı gidip görebilir.

Ne alınır, ne yenir, ne içilir?

Aslında Çek Cumhuriyeti tarihi her şeyiyle Bohemya ve Moravya tarihinin birleşimidir. Meşhur Bohemya kristalleri bu memleketin ürünü ama swarowski mağazaları Viyana ‘daki kadar canlı ve ışıltılı değil.

Onun dışında Pragta kuklacılık çok meşhur. Baba Yaga tarzı kuklalar oldukça ucuza satılıyor. Zaten Pragta bir yerde sırf bu zımbırtıların satıldığı bir pazarda mevcut.

Yemek için ise gulaş ve varyantları. Daha önceden de belirttiğim gibi her şeye sarımsak sıkıştırmakta kararlı insanlar bu Çekler. Diğer bir yiyecekte elbetteki patates.

İçki bira.

 
Toplam blog
: 35
: 3517
Kayıt tarihi
: 10.08.09
 
 

Gezmeyi severim. Aileden gelen bir alışkanlık bu. Ufacıktım gezdiğimi hatırlıyorum. Gezeceğim. Ağ..