- Kategori
- Kitap
Zalim
Esir Türk Kızları - Osmanlı Perisi Viyana
Gecenin zalim sessizliğinde gittikçe, dağın tepesinden aşağıya inen bir çığ gibi büyüyüp gelen atlıların ve üstündekilerin anlaşılmaz garip seslerinin yakınlaşması bu küçük topluluğun kalp atışlarının daha da hızlanmasına neden oluyordu. Bir kısa süre, bir kısa an, ya da seneler süren uzun bekleyişten hemen sonra Paşa babalarının aşağıdan sesi geldi.
“Hemen aşağıya gelin.”
Eyvahlar olsun. Olan olmuştu. Babalarının sesinde ciddi endişe vardı. Kıyamet bu gündü. Annelerinin de artık sakin hali kaybolmuştu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Aşağıya hem hızlı hem de isteksiz iniyorlardı. Nasıl ineceklerini şaşırmış gibi, telaştan birbirlerine çarparak, yalpalayarak merdivenlerin başına geldiklerinde aile bir çeşit vedadaydı sanki! Merdivenden hızla indiklerinde nerede ise hepsi suratlarına tokat yemiş gibi olmuşlardı. Babaları üniformasını giyinmişti. Bu işin ciddiyetini gösteriyordu. Karı kocanın gözlerindeki korku, şaşkınlık ve çaresizlik Mahpeyker’in anlayabildiği şekildeydi. Rahman’la Muhammet korkudan titriyorlardı. İkisi de ağlamaktaydı. Rahman yüksek sesle ağlamaya başladığında babasının sesi bıçak gibi sesini kesmesine sebep olmuştu.
“Ağlama Rahman, bir Osmanlı bu tür durumlarda ağlamaz.”
Rahman susmuştu. İçten içe ağladığı o kadar belliydi ki. Babaları:
“Sakin olun, belki düşündüğümüz gibi değildir.”
Dışarıdan gelen sesler artık netleşmeye başlamıştı.
“Bu evdeler.”
Mahpeyker, onların ne dediğini anlamıştı. Mahşah Hatun, merakla genç kızın yüzüne baktığında Mahpeyker;
“Bu evdeler diyorlar.”
Mahşah Hatun, eşine yalvarır gözlerle baktı.
“Ne olacak Paşam, Allah rızası için bir şeyler söyleyin ne olacak?”
Paşanın bir şey söyleyecek hali yoktu. Onun aklı karışıktı. Zaman daralıyordu. Kısa sürede bir şeyler yapması gerekiyordu. Ne yapabilirdi. Olacakları tahmin edebiliyordu. Kısa anlar, uzun dar zamanlara dönüşüyordu. Hepsi korkuyordu, hepsi ağlıyordu. Çocuklar belki çok belli ediyorlardı, genç kızlar belki hissettiriyorlardı. Anne ve babası cesur olmaya çalışıyorlardı. Annesinin ifadesiz yüzünden sadece gözlerinden akan yaşlar hareket halindeydi. Babası kaşlarını çatmıştı. Öylece kapıya bakıyordu. Dışarıdan gelen konuşmaları Mahpeyker tercüme ediyordu. Donmuş, o konuşan değilmiş gibi…
“Karanlık pencerelerde hiç ışık yok.”
Nazan Şara Şatana
Esir Türk Kızları- Osmanlı Perisi
https://twitter.com/#!/nazansarasatana
http://www.facebook.com/profile.php?id=100002892442552&ref=tn_tnmn#!/profile.php?id=100002892442552