Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '14

 
Kategori
Deneme
 

Zaman hep var olmuştur, yenilen, yok olan biziz

Zaman hep var olmuştur, yenilen, yok olan biziz
 

Zaman, herkesin kendine göre yorumladığı ve kimsenin tam anlamıyla doğru açıklayamadığı bir kavram.

İnsanoğlu bu zaman dilimlerinde doğar, büyür ve ölür.

Bu zaman dilimlerinde, yoğrulur, şekillenir ve bulunduğu çevreye, topluma uyum sağlar.

İnsan bir an olsun sahiplenemediği, dönüşün olmadığı, güvenli bir liman olarak demirleyemediği zaman ile hareket arasında süredir.

Sahipsiz bir geminin denizlerde sahilden sahile sürüklendiği gibi, bizler de zaman içerisinde bir o ya bir yana sürüklenip dururuz.

Kâh mutlu ve umutlu ve kâh mutsuz ve huzursuz bir şekilde yalpalar yapıp duruyoruz.

Doğum, büyüme ve ölüm hengâmesi içerisinde değişen zaman değil aslında değişen hep bizleriz.

Çoğu zaman bunu kabullenemesek de,  hep değişen bizler olmuşuzdur.

Rastladığınız kişilere, “zaman nasıl geçiyor?” diye soracak olursanız.

“Farkına varmıyoruz, ama zaman hızla akıp gidiyor” diye cevap verirler.

Hâlbuki akıp giden zaman değildir, zaman bir yere gitmez, hep yerinde durur.

Çünkü zaman eskimez, yıpranmaz, yorulmaz…

Oysa tamamen, eskiyen, yıpranan ve yorulan,  hep bizleriz de fakrında değiliz.

Zamanda her şey doğuyor, büyüyor, yok oluyor.

Zamanda her şey eriyor, çürüyor, yok oluyor.

Zaman hep vardır, var oluyor ve var olacaktır.

Anlayacağınız zamanın elinde kıvranıp duruyoruz.

Bir debi deryada, oradan oraya sürüklenip, kayboluyoruz.

Biz yaşlanıyoruz, nesneler ve tüm varlıklar yaşlanıyor, ama zaman…

Asla yok olmuyor ve yaşlanmıyor, kaybolmuyor.

Zaman içerisinde koşar adım ilerleyen bizleriz, bir bir yok olan bizleriz,

Belki biliriz ama kabullenmek istemediğimizden olsa gerek gerek oralı olmayız.

Bazen kendini bilmezler zamana sahiplik etmeye çalışırlar, sahiplik ettiklerini düşünürler.

Beyhude bir çaba ve gayret onları hüsrana uğratır, ancak yine de onların bu tutkusu hiç bitmez.

Boş bir istek, bitmez bir hırs, tuhaf bir tutku, ancak yine de biz bildiğimizden geri kalmıyoruz. Zamanla yarışırcasına,  yürüyoruz, koşuyoruz, yetinmiyoruz ikna olmuyoruz, şükür etmiyoruz, sürekli değirmen misali yedikçe daha fazlasını istiyoruz.

Öğütülüyoruz, un ufak oluyoruz, toz zerrecikleri haline geliyoruz, yine de vazgeçmiyoruz, yenilmekten doymayan pehlivan misali sürekli yeni güreşler tutuyoruz.

Hırslarımızın ve ihtiraslarımızın kurbanı oluyoruz.

Dünya var olduğundan bu yana, zaman içerisinde, kim bilir ne kadar sayısız insan doğdu, yaşadı ve öldü.

Bu insanların hepsinin arzuları, talepleri ve sınırsız istekleri hep oldu, bundan sonra da hep olacaktır; ama zaman hep aynı zaman olmuştur, yine hep aynı zaman da olacaktır.

Doğma, bebeklik, gençlik, yaşlılık,  ölüm derken; tüm varlıklara has olan bu doğal zaman sürecinde hep yıprandılar, bu yolda tükendiler ve yok oldular.

İnsanoğlu çoğu zaman zamana biçimlendirebileceğini, yönlendirebileceğini düşünmüş ve bu yolda hayal kuraklığına uğrayan girişimlerde bulunmuştur.

Zamanın hareketsiz ve sabit kaldığı süreçte, sakin, akıllı olmak lazım, çünkü telaş eden, zamana direnemeyen, mağlup olacak olan ve gelip, göçüp gidecek olan biz olduk, bu hep böyle de olacaktır.



Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..