Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Zaman tünelinde aşk

Zaman tünelinde aşk
 

Canım bugün zaman tünelinin içine girip yıllar öncesine gitmek istedim. Sizde var mısınız benimle zaman tüneline girmeye. Hadi hep beraber girelim.

İzmir’deki Ege Üniversitesinde okuduğum yıllara gidiyorum. Yaşım sınıf arkadaşlarımdan büyük olduğu halde, bir yerde onlara ağabeylik yapmam gerektiği kadar örnek bir insan olamıyordum. Çapkınlığımdan mıdır acaba yoksa, kalbimin boş olmasından mıdır bilemeyeceğim bir sevgili arardım o yıllarda. Halbuki ne güzel de Fen Fakültesinin Astronomi ve Uzay Bölümünü kazanmıştım. Okuyacaktım ve Uzayın bilinmeyen derinliklerine yelken açıp keşif yapacaktım. Uzayda o kadar bilinmeyen ve öğrenilmesi gereken o kadar nesne vardı ki. Belki canlılar, belki de bizim gibi konuşabilen yaratıklar olabilir uçsuz bucaksız uzayın derinliklerinde. İşte bunları araştırmam gerektiği yerde ben nelerle uğraşıyordum.

Olmaması gereken lüzumsuz işlerle uğraşıyordum. Öğrenciydim ve sorumluluklarım vardı. İlk önce aileme karşı. Onlar ben rahat okuyayım diye para veriyorlardı. Halbuki ben o paraları kızlarla yemeği yeğ tutmuştum. Bir yandan da okuyacağım diye babamı kandırıyordum.

Halbuki bu kalp böyle mi olmalıydı. Temiz kalpli biri olarak yalnızca bir kızı sevmeliydim. Yalnızca ona dokunmalıydım, onun elini tutmalıydım bir yerde. Derslerde bilemediklerimi ona sormalıydım , onun da yapamadıklarını ben yapmalıydım. Okuldan mezuniyetimizde de onunla evliliğe giden yolda onu yalnız bırakmamış olacaktım.

Beğendiğim bir kız vardı. O da benim gibi Fen Fakültesindeydi ve Fizik bölümünde okuyordu. İsmi bende saklı kalsın. Hatta pek hatırlamak bile istemiyorum, ismi şimdi o kadar da önemli değil zaten. Peki niye ki bunları sizlerle paylaşıyorum?

Evet niye mi? Ben ona karşı hislerimi, ona karşı duyduğum aşkı söyleyemedim bir yerde ve nihayetinde de suskun küskün yalnız kendine yetecek kadar var olan bir kişi oluvermiştim bir yerde. Beni dinleyen, benimle dert ortayı olan biri yokken yanımda kendimi anlatacak günlüklere yazıyordum. Okudukça içimden gelen sesi dinliyordum halbuki.

Bunlarla ilgilenirken ben derslerimden geri kalıyor sınavlarda hep düşük notlar getiriyordum. Sebep o muydu yoksa. Bilakis bunun böyle olmasını sanki ben istemiş gibiydim.

Onlarla derslerimizin bazıları ortaktı ve derslere beraber giriyor ve çıkıyorduk. Kantinlerde de arada bir karşıma çıkıyor ha şimdi yalnız kalır diye bekler dururdum. Onunla karşılıklı konuşmayı o kadar çok istiyordum ama bir türlü bu fırsatı bulamıyordum.

Bir gün, okulların kapanmasına yakın bir zaman kala kantinde oturmuştum. O da karşımda oturmuş arkadaşlarıyla sohbet ederken arkadaşlardan biri yanıma gelerek dedi ki;

-‘’Ahmetçiğim bilirsin seni severim, o kızın peşini bırak lütfen’’.

Bende ‘’niye ki onu deli gibi seviyorum’’ diye cevaplandırıyordum.

O da ‘’o sana karşı hiçbir ilgi duymuyor’’ diyerek sözlerine şu cümlelerle tamamlayarak yanımdan ayrılıyordu.

-‘’Hayat kısa, değmez bir kıza. Sen daha başka kızlara lâyıksın’’

Ve sonunda sevdiğim kız avuçlarımda kayıp gitti.

Ben mi ne yaptım? Okumaya karar verdim. Artık kendime derslerime verecektim ama başaramadım. Bu ara iki dersten de kalmıştım, ikinci kere finallere kalamadan okuldan da ne yazık ki atılmıştım.O mu ne oldu? Bir gün rüyamda onu zamanın Basmane - Bornova hattında işleyen banliyö treninin altında kaldığını gördüm. Ölmüştü. Sanki onu kurtaracakmış gibi koşarak okula geldim. Finallere giriyordu. İçim rahatladı ve içimden ona sınavında başarılar diledim. Sonra arkama döndüm ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Onu son görüşümdü.

Ben ise o günden sonra 10 yıl kadar hiç sevgilim olmadı. Ta ki 10 yıl sonra evlendiğim eşimi buluncaya kadar.

O mu ne oldu? Akıbetini bilmiyorum. Eğer evlendiyse ve çoluk çocuğa karıştıysa ömür boyu mutluluklar diliyorum.Bana ilgi duymayan birine…

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..