- Kategori
- Dünya
Zil, Şal ve Gül

Medeniyetler İttifakı kulağa ne kadar hoş geliyor.Kim istemez? Barış Bu soruya kolay kolay “Hayır ben istemem” diyen pek olmaz. Belki bu düşünceye sahip olanlarımızda vardır. Ama yüzde kaçtır. Onu bilemem. İstanbul’da BM öncülüğünde Medeniyetler İttifakının ikinci toplantısı yapıldı.
Pek çok kişi bu haberi kuşkuyla karışık bir memnuniyetle okumuş ya da izlemiştir. Madem söz ittifaktan açıldı. Asırlar öncesinde yapılan bir ittifaktan ve sonuçlarından biraz söz etmek , geçmişte yolculuk yapmak istemekteyim
“VIII. yüzyıl başlarında İspanya’yı fetheden İslâmlar, burada parlak bir uygarlığın temsilcileri oldular. Toponomi verileri, İslam kolonizasyon hareketinin sürekliliğini ve yaygınlığını göstermektedir. İslâmlar, Endülüs adını verdikleri bu bölgeye pek çok yeni bitkiler ve meyva ağaçları getirdikleri gibi sulama sistemini de geniş ölçüde düzene soktular. Deve, merinos yetiştirilmesi, yük hayvancılığının geliştirilmesi su ve yel değirmenlerinin kurulması, zeytinyağı, fayans, çanak-çömlek ve kağıt üretim tekniğinin sokulması da İslâm uygarlığının katkıları olarak görülmektedir. Bu etkiler mimarlıkta, kubbe ve kemer yapımında , müzik ve edebiyatta da kendini göstermiş; eski Grek kültürünün Avrupa’ya sızmasında Endülüs’te yapılan çeviriler önemli rol oynamıştır. Sözün kısası seki yüzyıl kadar süren İslam egemenliği, İspanyanın etnik, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısında oldukça derin değişiklikler yapmıştır.
1492’de İspanya’nın siyasal birliğini tamamlayan ve Gırnata’yı da ele geçirerek son İslam kalesini yıkan İspanya Kralı Katolik Ferdinand (1452-1516) Hıristiyanlığın amansız bir savunucusu olarak sahneye çıkmıştır. İspanya Krallarının resmen kullandıkları “Trés Chrétien” (Pek Hıristiyan) sıfatı, bu devletin ideolojisini belirlemektedir. Katolik kralların egemenliği, İspanya kralları İslamlara karşı bir baskı, bir hoşgörüsüzlükle özdeşleşmiştir. Arapça yazılan yapıtlar yakılmış, camiiler yıkılmış, halk kitle halinde Hıristiyanlığa zorlanmış, ibadet özgürlüğü oldukça sınırlanmış, doğan çocuklar vaftiz edilmeye sürüklenmiştir. Müslümanların İspanya topraklarında sökülüp atılması kutsal bir görev olarak kabul edilmişti. Ruhban sınıfının ve engizisyonun, bütün bu uygulamalarda devlet adamlarının en büyük yardımcıları olduğuna şüphe yoktur. Bu baskı yönetimine karşı zaman zaman direnen ve ayaklanan Gırnata Müslümanları XVII. Yüzyıl başlarında kesin olarak atıldılar.” (¹)
Bu arada şunu da belirtmekte yarar var;
“Emevî İmparatorluğunda Arap olmayanlar için dinde baskıya uğramak söz konusu değildi : Yahudiler ve Hıristiyanlar. Tanrı’dan kendilerine kitap olduğundan, hoşgörüye, kendiliğinden adaydılar. Onlar için zorunlu olanı, özellikle belli vergileri verme biçiminde kendini gösteren İslâm’ın siyasal üstünlüğünü kabul etmeleriydi yalnız; bir de , ordu bütünüyle Arap olduğu için Müslümanlar arasında kendi dinlerini yayma çabalarına kalmamaları. Günlük yaşamı pek az etkileyen bu kayıtlar altında üstü örtülü bir sözleşme ile “korunmuş”lardı…
İslâmın batısı başta İspanya’dır ve orada boy atmış bir uygarlık: Endülüs Uygarlığı: “Birin yandaşları” anlamına gelen Muvahhitlerin başını çektiği hareketi İbn-i Tumar kurrmuş ve ondan sonrada Abdülmümin örgütlemişti., hanedan XII. Yüzyılın ortalarından XIII. Yüzyılın ortalarına değin sürecektir. Muvahhitler rejimi; batı Müslümanlığının uzun tarihi boyunca gerçekleştirebildiği birleştirici en yetkin eseri koydu ortaya; Fas Berberîliği ile Müslüman İspanyanın en bereketli birliğidir o. … Ne var ki, uzun sürmez bu denge ve gönenç 1200 yılı dolaylarından başlayarak Hıristiyan fethi yeniden başlar; Magrip ve Endülüs halkları çalkanıp dalgalanmaya başlar; Avrupalı tacirler daha titizleşirler. Bir elli yıl sonra Magrip geleneksel bölümüne dönerken Müslüman İspanya’da küçük Gırnata Emirliği içine gelip tıkılır”(²)
Başta yazdığım söze tekrar dönmek istemekteyim. Bugün Medeniyetler İttifakı adı altında toplantılar düzenlenmekte. Doğu ile Batının anlaşmasından, birlik olmasından bahsedilmekte.
Madem ittifak denilmekte, bundan yüzyıllar önce gerçekleştirilen ve en büyük ittifak olan Endülüs Emevi Uygarlığı “Pek Hıristiıyan” İspanya Kralı tarafından neden bozuldu. Bu krallara o zamanlar kimler destek vermişti?.
Sadece sayılar büyümüş olabilir ama XXI. yüzyılda sözüm ona teknoloji çağında halen daha ortaçağ karanlığını yaşıyorsak, birileri bize Heybeli adadaki Ruhban okulunun açılması gerektiğinin altını çizmekteyse, iki gündür şiddetle sallanan ülke de halen daha herkese, tüm ülke yöneticilerine hükmeden bir Vatikan bulunmaktaysa, Papa istediği anda herhangi bir şeyi desteklemediği için üstü kapalı ya da açık günahtan söz edebilmekte ve bazı kararların ortaçağın karanlık dönemlerinde verilen kararlardan çok büyük farkı yoksa. Hangi medeniyetler ittifakından söz edebiliriz?
Tüm bu gerçekleri görüp de görmezden gelen, unutan yöneticilerimize ne söyleyebiliriz.
Kısaca Yahya Kemal Beyatlı’nın İspanya Büyükelçisi iken yazdığı Endülüs’te Raks şiirindeki şal’ı gerçeği süslü sözlerle gizlemeye çalışılan örtüye , zil’i barış ve demokrasi getirmek için Ortadoğu’da patlatılan bombalara ya da silahlara, gül’ü ise gerçek nedenini bilmeden öldürülen sivillerin kanla yıkadığı topraklara benzetsek sanırım çok büyük bir hata yapmış olmayız.
Sonuçta,değişik şekillerde olsa bile ikisi de zil, şal ve gül değil mİ?
(Not: Bugün yayınlanan bir haberin linki http://www.milliyet.com.tr/Dunya/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=19&ArticleID=1081093&Date=09.04.2009&b=Ozur yerine misilleme&ver=4233. D
Daha toplantı biteli 1 hafta bile geçmeden bu yapılırsa kim söz edebilir Medeniyetler İttifakı ya da Dinller Arası Hoşgörü'den)
(¹) Tarih Toplum Aylık Ansiklopedik Dergi - Kitabiyat- Zeki Arıkan
(²) Yüzyılların Gerçeği ve Mirası - Ortaçağ- II.nci Cilt -Server Tanilli