Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '22

 
Kategori
Eğitim
 

Zor Nedir?

ZOR, ZOR-UNLU

İYİ ŞEYLER NEDEN ZORUNLU?

YA DA ZOR?

Enseyi karartmadan düşünmek, insanımızın tarihte hak ettiği yeri alması için gerekli çalışmalar halkın gerçek münevverleri tarafından yapılmalıdır. (O münevver kimdir? Nasıl tanıyacağız onu? Görünce ne yapmalıyız gibi sorular akla gelebilir. Çok uzun zamandır dillendirilen geldi gelecek denilen zaman zaman kendisini ilan ... eden insanlar olabilir. Öyle biri ya da birileri gelir mi gelirse biz görür müyüz bilmem, bilemem ama hayatımız kurtarıcı beklemekle geçecekse bence beyhude bir ömür yaşayacağız.) Muhtemelen de yapılıyordur. Ancak onların sahipsiz oluşu, organize olmayışları seslerini duyuramayışları onların düşünmediği anlamına gelmez.

Bundan yedi asır önce bir Anadolu kasabası olan Ahi Evran bunu o zamanın imkânsızlıkları içinde yalnız “çok berrak bir zihin ve temiz bir beyinle” yapabilmişse onu bunu yapmaya zorlayan bir güç olduğundan değil, inandığı yolda inandığı için yürüdüğü için bu günlere gelebilen bazı prensipleri olabilmiştir. O zamanın eğitim şekli Almanlar tarafından transfer edilmiş, Almanca ’ya çevrilmiş ve günümüz modern, güçlü Almanya’sının doğuşuna yardımcı olmuştur. Burada da Ahilik Temelli, günlük siyasetin ayak oyunlarına alet edilmeyen bir sistem kurulmasına ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç artık her zamankinden daha acil, daha elzemdir. Rakipler ilerlerken biz geriliyoruz. Dünyanın 17’inci büyük ekonomisinden 20’ciliğe düşmüşsek, bu artık kendi kendimizi de besleyemeyeceğimiz manasına gelir ki, bu ulusu gelecekte bekleyen kıtlık, açlık ve daha büyük açmazlardır. Bu ülke bu ülkenin yetiştirdiği uzmanlar tarafından tedavi edilmezse, yabancı uzmanlar tarafından da asla tedavi edilmeyecektir.  Neden sizi “güzel bir pazar” yapmak yerine tedavi edip, iyileştirsinler, ayağa kaldırıp da başlarına bela, ülkelerine rakip yapsınlar?

Eğitimin detaylı olarak düşünülmesi, gelecek yıllardaki Türkiye’ye başkaları tarafından roller gereği değil, bizim ve bize ait olduğunu düşündüğümüz töreden, inanca hemen her düzen bu eğitimin içinde düzenlenmeli “zorunlu eğitim” yerine “gönül yolculuğu eğitimi”gibi iç ve arka planı muhalif yapmadan ikna ederek bunu sağlarsa ideale yakın bir düzen, bir sistem kurulabilir. Aksi halde ayaklardan biri eksik olan binanın ayakta sağlam durması beklenemeyeceği gibi doğru şeyler ortaya çıkarmasını beklemek dahi beyhude hayal olur.

Çocuk eğitimi geleceğin altyapısının doğru yapılması, temel atma işlemidir. Bu temel atma işlemi bir ülke için en önemli işlemdir. Bunun kesinlikle şöyle olması gerekir demek zor. Bunu kim diyorsa elbette alternatif fikirleri, dünya üzerinde bu iş geçmişte nasıl yapılmış, kimler ne tür çalışmalar yapmışlar ve doğru sonuçlar almışlar detaylı olarak araştırılması yetmez, bu topluma uygun kodları da yüklemek doğru olur. Yine de eksiktir. Kesinlikle şöyle olması gerekir diyemem ancak en önemli prensibin kesinlikle doğruluk, kesinkes dürüstlük olması gerekir. Dinen de bu dürüstlüğe uygun olan gerçekliğimiz yüzlerce yıldır tarumar edilmişse, bunda yalanın, yalanın en büyük sebep olduğu münafıklığın eseri, esiri ya da münafıkların silahına yenilmiş olmamızdır. Bir yerden başlayacaksak, bir doğrudan başlayacaksak toplumda dürüstlüğü doğruluğu öyle bir yüceltmeliyiz ki yalan ve yalanla kurulan sahte şeytani yalan imparatorlukları tarumar olsun. Bu milletin yüzyıllardır tepesindeki giyotin varsa o da yalanın kullandığı düzeneklerdir.

Çocuklar kendileri seçmeli, seçmeyi öğrenmeli, erkenden kendilerini tanımalı bilinçli seçimler yapabiliyor olmalılar. Ama nasıl olacak bu? Bugünlerde eğitim sistemlerinin insana verdiği, insanımıza verdiği şey, çocukluk süresini daha fazla uzatan, çocukluk süresini tüketimle, birleştirerek, nitelikli tüketici ve bağımlı insan yaratma projesi yıllardır gayet ve de oldukça başarılı oldu ki, bugün yapılanların tamamen tersi yapılırsa herhalde çok daha faydalı ve de tersi yapıldığında da düşünen ve sorumluluk alan nesiller yetiştirilebilir.

Bundan otuz kırk sene önce on iki on üç yaşındaki çocuk zamanımızdan çok daha fazla sorumluluk sahibiydi ve daha büyük mesafeler arasında yolculuk yapabilir, para kazanabilir gerektiğinde ailesini geçindirebilirdi. Biraz daha büyüdüğünde on beş yaşında evlendirilir ve ailesinin geçimini sağlamak için var gücüyle çalışabilirdi. Elbette on beş yaşında evlensinler hemen de hayata karışsınlar demek istemiyoruz. Sadece başkalarının eline başkalarının verdiği rotada uzunca süre ilerlemek yerine kendi rotalarını kendileri bulmayı daha erken yaşlarda öğrenebilsinler. Yolunu doğru bilen, yolunu kendi ve inanarak çizen birisi erken yaşta olgunlaştığı için suçlanabilir mi?  Bedenen yetişkin olanlara uzunca bir zaman çocuk muamelesi yapmak pek de akıllıca değil, her kim ki bu yönde kesin kanaat bildirerek toplumları o yönde yönlendiriyorsa o topluma, o fikri takip edenlere en büyük kötülük de yapılıyor olabilir. Neticede araştırmalarla desteklenen sayılar, bilimsel olduğu iddia edilen deneyler… İyi de yüzlerce yıldır deneyleri parası olanlar yaptırıyor. Bize verilen her şeye doğruymuş gibi kabul edemeyiz. Her duyduğumuz doğru olsaydı keşke ancak genelde sözler ve yazılanlar çoğu zaman gerçeği çıkarmak için değil, izleri gizleme için de olabilir. “Hansel ve Gratel Masalı” ne anlatıyor bize!

İzler özenle gizlenince, yanlış da bir yön üstelik sonu yüksek uçurum olan tuzaklar olma ihtimali hiç aklımıza gelmiyor mu? Neden her duyduğumuza hemen inanıyoruz da sorgulamıyoruz? Bugün ayetler dahi sorgulanıyor sonrasında çeviri hataları gün yüzüne çıkıyorsa yıllarca yanlış çeviriden dolayı hatalı uygulamalar yapanlar ben suçsuzun, çevirmen beni kandırdı diyebilir. O zaman da sorarlar; “sana bu akıl neden verildi!”

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..