Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '07

 
Kategori
Edebiyat
 

" Bir şiirden bir kadın, bir kadından bir aşk çıkar, elde var sıfır "!

" Bir şiirden bir kadın, bir kadından bir aşk çıkar, elde var sıfır "!
 

Ürk Şiirleri, Oğuzhan Akay'ın dördüncü kitabı... Ürk Şiirleri'nde [1] şairin 1994'ten 2002'ye kadar 117 şiirden oluşan şiir serüvenini, şiirlerinin kronolojik sırayla sunumu sayesinde daha iyi izliyorsunuz...

Bu sekiz yıllık dilim içinde şairin şiirini geliştirip geliştirmediğine tanık olabilirsiniz. Benim kanım şairin kitapta ''10 dakika ara'' verdiği bölümden sonraki şiirlerinin, öncekilerden farklı olduğu... Farklı olmayan şey şiirlerindeki zengin ''ironi''dir...

''10 dakika ara''ya kadar ki şiirlerde ''aşk'' kavramı sık sık karşımıza çıkar. Ayrıca ''siyasi'' ve ''cinsel'' göndermeler de sık sık yer alır... Bunlara örnek olarak: ''Gece Ninnim Olsun'', ''Kumpas Şenliği'', ''Yan Yana'', ''Dick'tatör'', ''Hülyam Yam'', ''Ay Sözleri'', ''Az Sonra Şiir'', ''Tiren G'', ''Bir Gece Yarısı Kinayesi''ni verebiliriz...

Bu bölümden sonraki fark, Oğuzhan Akay'ın şiirlerindeki zeki dil oyunlarının, şiirdeki anlatım ve ahenkle daha iyi denge kurmasından kaynaklanıyor... ''İyi Bir Aşk Şiiri'' ile başlayan bu dönemde yazdığı şiirlerde dilin katmanlarını ortaya çıkarmaya, kelimeler ile anlamlar arasında oyun oynamaya devam eder. Ancak söyleyişe, ritime, güncel konuşmalara verdiği önem de artar... Bunlara en güzel örnekler: ''Aşk Buraya Yumruk Havaya'', ''Bizim Çocukların Şarkısı'', ''Uç Nokta'', ''Masalda Sallanırken'', ''En Son Okuduğunuz Şiir'', ''Fındıkların Hülya'', ''Dayım'', ''Bütün Aşklar Çöpe'', ''İçim Genç'ti'' gibi şiirleridir... Bu şiirlerin bir başka özelliği 1996-1997 yıllarında yazılmış olmasıdır...

''Hesap Defterinden'' adlı şiirinin yazıldığı 1998 yılından sonra, şiirlerde çok büyük olmasa da yine bir farklılaşma görülür. Yalnızca ''Hesap Defterinden'' adlı şiirde günlük hayatımızda da yer alan ''radyo, tv, bardak, balık, kaşık, buz, rapor, yün, Avrupa Birliği, tüfek'' vb. bir çok kavramla karşılaşırız... Bu şiir, ''Hayallerimin Sponsoruyum'', ''Bir Beden Hareketi'' gibi şiirlerinde ilk sinyallerini verdiği, günlük eşyaların şiirlerinde ağırlıklı kullanımının başlangıcıdır...

''Bilgisayar, bilgisayar oyunu, chat, level, sanal, internet'' gibi kelimelerin kullanımı artar. Örneğin bir şiirinin adını ''www'' koyar. Aynı zamanda artık içinde ''şiir'' kelimesinin geçtiği, şiirin ne olduğunu söyleyen şiirleri de okumaya başlarız... Bu dönemde diğerlerinden daha fazla dikkatimi çeken şiirler şunlar oldu: ''Ken Bekler'' (Bir çizgi roman kahramanı olan Ken Parker'ı burada anmamak olmaz!), ''İfade'', ''Aşka Gelince Aşk'', ''Kedi Kız Muhayyer'', ''Kendini Bilen Şiir''...

Kitaba adını veren ''Ürk Şiirleri'' kitabın sonunda yer alır ve on şiirden oluşur... Bu şiirlerden ilki ''Benim değişmem lazım / DeVeDe kulak misali'' mısralarıyla son bulur... Uyak kullanımı artmaya başladığı gibi, benzetmeler de özellikle son şiirle (X) kreşendoya ulaşır... Kitabın son şiiri, tıpkı ilk şiiri gibi muhteşem bir dil ve estetik zenginliğine sahiptir... Bu şiirdeki ''cin gibi zeka'', diğer şiirlerinde olduğu gibi, kendini hemen fark ettirir... Ürk Şiirleri X'den bir alıntı yaparsak dediklerimiz daha iyi anlaşılacaktır:

''...

Beni İskenderiye kitaplığına ceviz bir kaplama içinde bağışlamışlar

Yani ben aslında o kitabın filmde canlandırılmış haliyim

Bu yüzden sırtım virgüle benzer bir karanfilin taklitidir

Bir şiirden bir kadın, bir kadından bir aşk çıkar, elde var sıfır''

Oğuzhan Akay her ne kadar kitabındaki her şiirinin altına imzasını koysa da, onun şiirini her yerde tanıyabilirsiniz... Bunun nedeni şiirlerindeki özgünlük ve yenilikçi anlayıştır... Dili kullanmasında büyük bir ustalık vardır...

Peki Oğuzhan Akay, şiirin, şiirinin ustası mıdır? Bunu ''evet'' olarak yanıtlayamam. Çünkü Oğuzhan Akay şiirde özellikle ustalıktan kaçmakta, kaçınmakta gibidir... Bunun nedeni de yaratıcılığın ustalaştıkça sönmesidir... Ustalaştıkça sadece iyi şiir yazmaya başlarsınız; eğer şiirinizi sürekli yenileyip, her kitabınızda farklı poetikalar sunmazsanız...

Her yazdığını şiir olarak okura sunan, kendini şair olarak gören insanlar arasında, tıpkı yazdıkları gibi farklıdır Oğuzhan Akay... Bunun nedeni Oğuzhan Akay'ın yazdıklarını bir bakıma şiir olarak görmemesidir: ''Ben zaten şiiri yakaladığım anda bozmayı amaçlamıştım... Çok fazla sorguluyor. Eğleniyor, eğlendiriyor. Sözcük, anlam oyunu denen şey, sadece bir virüs. Bazı beyinleri hack'lemek için. Reklamcılıkta nasıl iki benzemez şeyi bir araya getirir -sözcükler ve görsellikle- üçüncü bir anlam yaratırsanız, şiirde de yapmaya çalıştığım o. Daha derin ve boyutlu bakmak lazım. Bakmak da yetmez görmek lazım. Zaten herhangi biri, şiirimin benzerini yapmaya çalışırsa görecektir, o kadar kolay bir şey olmadığını. Bu zorlamayla ve çalışarak yapılan bir şey değil. Doğam böyle. Ben bana benzeyen bir şiiri yazıyorum. Depresif ve melankolik biri olsaydım şiirim de öyle olurdu ama değilim.''

İşte bu doğallık onun şiirinin kilit noktalarındandır. Bir Oğuzhan Akay şiiri okuyorsanız bunu hemen farkedersiniz. Şiirlerini okurken de en az bir kere gülümsersiniz... Çünkü Oğuzhan Akay'ın şiiri, zeki söz oyunlarının, zevkli söz bulmacalarının getirdikleriyle birlikte insanı bol bol gülümsetir, ironi konusunda hiç de cimri değildir... Belki bir tek bu yönüyle okuması büyük bir keyif olan Salah Birsel ve Metin Eloğlu ile akrabalığı var diyebiliriz. Ancak bu akrabalık bile, uzak bir akrabalıktır...

Oğuzhan Akay kendi şiirleri için şunları söyler: ''Sen kendi şiirini yüksek sesle okuyabilir misin Oğuzhan dersen, belki iki, üç şiirimi okuyabilirim. Ama benim şiirim bir ses şiiri değil. Gözle hatta beş duyuyla birden okunan bir şiir. Replay düğmesi bile koydum şiirlerime. Okudukça, satır araları da keşfedilsin ve yeni boyutlar açsın diye. Öyle açsın ki, kitabımı fırlatıp atsınlar ve yazma arzusu duysunlar. Benim için iyi kitabın tanımı bu çünkü. Üretime yönlendiren kitap. Foucault'u okurken de bunu hissetmişimdir, Boris Vian'ı okurken de, Woody Allen'ı, Ayn Rand'ı da. Bana zevk veren, zekâ ve düşüncenin kıvrımlarında dolaşmak ve adeta şu yaşadığımız hayatta ''Her şey olması gerektiği gibi mi, biz bazı şeyleri hiç düşünmeden kabul ediyoruz yahu'' deyip, karşı çıkmak. Zaten o yüzden Türk şiiri değil, ürk şiiri diyorum.''

''Ben başka bir noktada olduğumu söylüyorum. Başkası da kendi noktasını söyler. Ürk şiirinin ürkmekle ilgisi yok. O yaratılmış bir yurt. Tolkein nasıl kendi yurdunu yarattıysa ben de kendi yurdumu ve dilimi yaratmaya çalışıyorum, Elf dili gibi. Herkesin bildiği sözcükleri kullanıyorum. Bir ünlü yazarın deyişiyle 'ciddiyet sığlığın göstergesidir'. Mizahın olduğu yerde yaratıcılık vardır. Bu yüzden, o sözcüklerin benim şiirimde farklı yerleri var. Son'uçta, Türk Şiiri olduğu için Ürk şiiri var. Ben de bir ürk şairiyim... Hınzır, hinoğluhin, hiperaktif, haylaz, hedonist...''

Bir reklamcı ve ''Yaratıcı Yönetmen'' olan Oğuzhan Akay ne zaman aklıma gelse şu sahneyi hatırlarım: Filmimizin adı ''Kasımda Aşk Başkadır''. Bir reklamcı olan Nelson Moss rolündeki Keanu Reeves, koşu bandında koşarken birçok kanalı aynı anda gösteren televizyonundan reklamları izlemektedir. Bu sahnenin ardından mutfağa gidip kızarmış sosisi koklamaya, sosisin kendisinde yarattığı çağrışımları, sözleri söylemeye başlar...

Oğuzhan Akay da bir reklamcı olarak sözün çeşitli anlamlarına ve katmanlarına büyük önem verip, çarpıcı buluşlarla karşımıza çıkıyor... Kendisinin deyişiyle: ''Nasıl reklamcılıkta riske girip hep yeni, özgün bir şeyler ortaya koymak istiyor ve buna dikkat ediyor, bu mesleğin en iyileri arasında yer almak istiyorsam, şiirde de böyle bir misyonu yükleniyorum. Yenilik, yaratıcılık adına, özgünlük adına. Niye? Çünkü iradem özgür. Herhangi bir kimseden beklentim, şiirde kariyer amacım yok. Beni şuraya getirsinler, oraya alsınlar, övsünler, yersinler. Hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Bugüne kadar hiç bir ödülle ilgilenmediğim gibi. Türk şiirinde eğer bir şeyler yapacaksam bunun yaratıcı, özgün, yenilikçi olmasını isterim. Elbette şiirim belli şairlerin izlerini taşıyabilir. Tabi ki o büyük ırmağın dışında kalmak, bundan nasiplenmemiş olmak övülecek bir şey değil. Tabi ki ben Türküm, bu toprağın insanından beslenerek bir şeyler yazıyorum. Ama sonuçta herkesin ortaya koyduğu farklı...'' (Milliyet Sanat- Temmuz 2003)

İlk şiir kitabı olan ''CinAyetler'' ile elini şiire bulayan Oğuzhan Akay adına her şiirseverin ''Compact Risk''i üstlenmesi, ''O Uzak Ay''da onun keyifli şiirleriyle başbaşa kalmasını diliyorum...

Ürk'meden okuyabileceğiniz Ürk Şiirleri'nin benzersiz şairi sizi çok farklı bir şiire davet ediyor... Bu davete cevapsız kalmayın derim!...

[1] Oğuzhan Akay, "Ürk Şiirleri", Altıkırkbeş Yay., Mayıs 2003

(Ünlem dergisi, Kasım-Aralık 2005)

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..