Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '13

 
Kategori
İnançlar
 

''Biz Türkler'deki İslam anlayışı''

''Biz Türkler'deki İslam anlayışı''
 

Bugünlerde; Düşmeyi Uçmak Sanan, Bir Medeniyet Düşün Dostum..!


Ramazan ayında bir gün, toplumca kabul görmüş günümüz ulemasının bir programını seyrediyorum. Birçok sorular yöneltiliyor kendisine, o da kendi ilmince cevaplamaya çalışıyor. Ama ben kendisinin verdiği cevaplarından hiçbir şey anlamıyorum. Bu TV ulemasına; Ben Hanefi’yim, Karım ise Şafii doğacak olan çocuk ne olur acaba diye… Soranların, saçma sapan sorularına da anlam veremiyorum.

Sevgili Okurlar. Şimdi siz kardeşlerime soracaklarım ve anlatacaklarım var. Hem de program başı 20 Bin TL almadan, din tüccarlığı yapmadan…  

Ey Müslümanlar, Ey Kardeşlerim!

Neden din hakkında kafamıza takılanları, hacıya hocaya soruyoruz da, kendi vicdanımıza danışmıyoruz. İnsan gönlü ki, Allahın gerçek evidir. Neden kalbimizin sesini dinlemiyoruz.  Neden sorularımızın cevabını, dinin gerçek kaynağı Kuran’da aramıyoruz da, çoğu cahilin bizi aldatmasına izin veriyoruz.

Diyeceksiniz ki! Biz okursak Kuranı, ulemadan daha farklı bir mana mı çıkaracağız.

Elbette! Neden olmasın? Eğer biz gönlümüzü Allaha yöneltirsek, değil ulema, peygamberlerin manasını bile aşabiliriz. Buna örnek olarak.Çorum - Kargı ilçesinde yıllar önce kaldığım öğrenci talebe yurdunun kütüphanesinde okuduğum peygamberler tarihi kitabında öğrendiklerimle. Allah Teâlâ ile en çok konuşan peygamber olduğu için kendisine ‘’ Kelimullah’’ da denillen, Hz. Musa (a.s) ile ilgili bir kıssayı sizlere anlatmak isterim.

Bir gün Musa a.s, otlak bir arazide yürürken koyunlarını otlatan bir çobana rastlar. Çoban bir ağacın altına oturmuş, başını ve ellerini göğe kaldırmış konuşmaktadır. ‘ Ey Allahım seni öylesine seviyorum ki, sen istersen, bütün koyunlarımın sütünü sağayım, hepsini sen iç. Eğer seni hoşnut edecekse, onların yünlerinden hırka yapayım sen giy. Karnın acıktıysa eğer, hangi koyunu istersen keseyim etini sen ye’.

Bu sesleri duyan Musa a.s çobanı azarlar.

‘’Beyey cahil adam, Allah her şeyin sahibidir ve her türlü insani ihtiyacın üstündedir. Onun karnı mı acıkır ki süt içsin, et yesin? Onun varlığı tüm âlemi kapsar. Bedeni mi üşür ki, senin ördüğün hırkayı giysin?’’

Çoban boynunu bükerek çok üzülmüştür. Musa a.s farkına varmaz, yoluna devam eder.  Gece uyuduğunda Allah’ın sesini duyar.

‘’Ey Musa, ben ki seni kullarıma beni sevdirensin diye görevlendirdim. Sen ise beni seven kulumu dahi bende uzaklaştırıyorsun. Senin kafanda din olarak canlandırdığın şekillerin, beni seven kullarım için gereği yoktur. ‘ Musa hemen geri döner. Çobanı bulur ve ona tüm sözlerinin doğru olduğunu söyler.’’

İşte sevgili okurlar. Hikâyede ki Musa a.s ve Çobanın Allah anlayışında fark olduğu gibi, İslamiyet’in de iki farklı yorumu vardır. Türkmen yorumu ve diğerleri… Diğer yorumlarda İslam’ın esası korkudur, cezadır. Türkmen yorumunda ise sevgi ve hoşgörüdür. Türkmen dışı yorumda, Müslüman olmayanlar kâfirdir onlara karşı cihad ilan edip, öldürmek gerekir. Türkmen yorumunda Müslüman olmayanlar da Allahın kuludur, haklarının yenmemesi gerekir. Asıl cihad düşmanla yapılanı değil, insanın kendi nefsiyle yaptığı mücadeledir. Diğer yorumculara göre kadının toplumda ikinci sınıf yeri vardır. Türkmenlerde ise kadın ana bacı, evlat olarak, devlet yönetiminde hatun, erkeklerden bile daha fazla saygı görür ve devlet başkanı bile olabilir. İşte bu yüzden, Yüce yaradan Allah cc tarafından, biz Türkmenlere Anadolu’nun kapısını açan. Sultan Alparslan’ı ve yine o kapıya buralar artık bizimdir diye kilidi vuran Bozkurt Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ile  ‘’İslam’ın Sancağı’’ biz Türklere verilmişti.

 Biliyorum şimdi hepimizin gözünde aynı duygularla, aynı ışık var. Ey Müslümanlar gerçeği başkalarında aramayalım. Ne ararsak cevabı kalbimizde yazılıdır. Allah cc yobazların aklına sığmayacak kadar büyük, ama kendini sevenlerin kalbine girecek kadar mucize sahibidir. Allah yaradandır. Her şeyi değiştirir ve yeni ayetler oluşturur. Bu nedenle 500 yıl evvellinin uleması, bugünkü bilgimize göre cahil kalabilir. 500 yıl sonrasının cahili de, gelecekteki bilgisiyle, bugün en âlim bilinenden bile daha bilgili olacaktır… Dün ve bugün anlayamadığımız ayetler, gelişen ilmin ve bilimin yardımıyla ilerde büyük anlam kazanacaktır.  Çünkü ilimler ve bilimler yığılarak ilerlerler.

Bu duygularla! Ne güzeldir, bir nehir gibi akmak, duru ve temiz olmak. Sabah uyandığımız yerden kalkıp, başka bir yere gitmek ve akşam ayrı yerde konaklamak. Düne kadar ne söylendiyse geçmişte kalmıştır. Ne güzeldir ki bizlere, her doğan güneşle yeni bir şeyler söyleyebilmek, anlayabilmek. İşte bu yüzdendir ki! Bilgi mazidir; Hikmet ise gelecek.

Son kez diyorum ki!

Mevla’nın gözde yansıttığı, kulun kalpte taşıdığıdır; Kulun, kulda aradığı da, Mevla’mın kulunda sakladığıdır. Kalplerimizde, aradığımızı bulabilmişizdir İnşallah.

Sizlere En Derin Sevgi ve Saygılarımla...

2020'ye doğru..!

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..