Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '14

 
Kategori
İlişkiler
 

" Deli, deli, kulakları küpeli!... Deli, deli, kulakları küpeli!..."

" Deli, deli, kulakları küpeli!... Deli, deli, kulakları küpeli!..."
 

Kim akıllı, kim deli? " Deli, deli, kulakları küpeli!... Deli, deli, kulakları küpeli!..."


Mevzu doğruyla yanlışı ayırmak olduğunda, ne çok konuşur insanlar. Herkes en akıllı, herkes en bilgili!... Kimse kimsenin aklını beğenmez. Nasreddin Hoca bile, aklını pazara çıkarmamış mıydı?

" Allah'ın en adil dağıttığı şey, akıl..." der kimileri ve doğrudur söyledikleri... Ne deli akıllıyı beğenir, ne akıllı deliyi!... Herkes kendi aklının yolcusudur çünkü.

Bir insanın, akıllı olmadığını kabullenmesi ne zor şey... Bi düşünsene... Akılla zekanın sahibi çoktur da... Aptallık, hem öksüzdür, hem yetim!... Herkes akıllı ya!... Ondandır herhal!...

Oysa dünyanın bütün acılarına, tarihin en aptal adamları neden olmuştur. Tek başına dünyayı yenebileceğini düşünen bir zırdeli yüzünden, 2. Dünya Savaşı'nda tam 60 milyon insan öldü. Zaten kazanacağı savaşı taçlandırmak için Hiroşima Ve Nagazaki'ye atom bombasını atma emrini veren, aklı başında biri olabilir mi hiç! Sanmam.

Bazen öyle dönemler gelir ki, aklı başka, fikri başka yerde insanlar; makbul adamlar sanılırlar. Bazen ülkende, bazen de yeryüzünün bambaşka bir köşesinde...

Akıl tutulması denen şey, ne tuhaf bir durum... " Bir deli kuyuya taş atar, bin akıllı çıkaramaz." derler. Üstelik, sade mecaz değil bu söylediğim... Gerçeğin ta kendisi...

Deli Petro, Rus Tarihi'nin belki de en akıllı adamıydı... " Sıcak denizlere inmek " ten daha iyi akıl olur muydu o zamanlar? Ama deli diye anılır Petro...

Einstein, şüphesiz, dünyanın o zamana kadar gördüğü en akıllı adamlarından biriydi... Ama en önemli buluşu, yüzbinlerce insanın ölümüne neden oldu ve atom bombası, bugün insanlığın en korkulu rüyası...

" Enver Paşa akılsız bir adamdı..." demek; mümkün müydü o zamanlar? Peki Sarıkamış'ta şehit olan 90.000 şehidin baş sorumlusu, hangi aklın, nasıl bir düşüncenin sahibiydi?

Musatafa Kemal Atatürk, boynunda idam fermanıyla Anadolu'yu adım adım gezerken; gösterdiği deli cesaretiydi belki... Ama o cesaret, bugün huzur içinde yaşadığın toprakların en sağlam mayası... O deli cesaretinin sahibi, Sakarya Meydan Savaşı'nda çadırında Çalıkuşu'nu okuyabilecek kadar sakin bir zihnin, duru bir aklın, ölçülemeyecek bir askeri ve siyasi dehanın sahibiydi...

İşgal günlerinin İstanbul'unda yaşayanların çoğu için, Damat Ferit ne kadar akıllıysa; Mustafa Kemal o derece delinin tekiydi... Peki sonra ne oldu? Tarih kimi haklı çıkardı? Gerçekten akıllı olan kim, zırdeli olan kimdi? Vicdan sahibi her Türk, bu sorunun cevabını biliyor.

Başkasını bilemem ama... Türk milleti, oldum olası delileri sevmiştir! Ne gerçekten akıl hastası olanı refüze etmiştir bugüne kadar, ne de sahip olduğu deli cesaretine aklıyla zekasını katabilenleri görmezden gelmiştir.

Neron İtalyandı... Hitler Alman... Napolyon Fransız... Sözüm ona, onlar, en medeni ülkelerin, en akıllı, en güçlü adamlarıydı bir zamanlar. Ya sonra ne oldu?

Söz konusu olan ister Türk olsun, ister Fransız, ister İtalyan... Delilik, zaman ve mekan tanımayan, binlerce yıllık evrensel bir hastalığıdır insanlığın... Şu dünyada, kimi zaman en akıllı adamlar zırdeli; en tarifsiz delilerse; pek bi akıllı, pek bi matah sanıldı!...

Soru evrensel... Cevap muhtelif... fikir, düşünce sahibi olanların sayısı, sonsuz ve sınırsız  olsa da... gerçeği bilen var mı acaba?

Hiç bakmayın bana öyle... Ben daha kendimi bile çözemedim ki! Kim akıllı, kim deli nereden bileyim! Siz de ne alem insanlarsınız haa şimdi!...

Aynen benim gibi!... Aynen benim gibi!... " Deli, deli, kulakları küpeli!... Deli, deli, kulakları küpeli! "

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır. 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..