Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
Tarih
 

" Koşma makinesi " dedikleri... [2]

" Koşma makinesi " dedikleri... [2]
 

1905’te İstanbul’da doğan Reşad Ekrem Koçu, Darülfünun Tarih Bölümü’nü bitirir. Bugüne kadar hâlâ tam bir dökümü yapılmamış yüzlerce makalesi ve pek çok kitabı olan Koçu, 1975’te İstanbul’da ölmüştür. Yer yer bir meddah tavrıyla anlattığı Osmanlı tarihini, kalabalık bir okur kitlesine açan ve sevdiren kişidir.

Reşad Ekrem Koçu “İstanbul Ansiklopedisi”nde, İstanbul’a ilk bisikletin 1890 yılında geldiğini söyler:

“Bisikleti getiren ve İstanbullular arasında yayan ithalâtçı tüccarın adını tesbit edemedik. Bu tarihten önce Beyoğlu’nun kibar Frenkleri tarafından kullanılmış mıdır, bilemiyoruz, kesin bilinen şudur ki 1890-1895 arasında İstanbul sokaklarından bir bisikletlinin geçtiği görmek, İstanbullular için bir temâşâ mevzuu idi.”

“İstanbul Ansiklopedisi”, bisikletin adı konusunda sürekli olarak karşımıza çıkan karışıklığı da açıklar:

“Basından öğrenerek İstanbul halkı bisikleti evvela ‘Velospid’ adıyla tanıdı. Fransızca ‘Vélocipéde” isminin bozuk telâffuzu olan velospid, aslında bizim çağdaş bisikletimiz olmayub, bisikletin ilk ibtidâî şekli, ceddidir. (…)

1890 yılında İstanbul’a gelen velosiped olmayıp, aynı çapta iki tekerlekli ve pedallı bir bisiklettir; İstanbul basınının bisiklet yerine Velospid adını kullanması, Servet-i Fünun sahibi Ahmed İhsan Bey’in meşhur mecmuasına yazdığı baş makalelerinde bu arabadan bahsederken bir zühul eseri Velospid adını kullanması ve bunun halk arasında tutunup yayılmasıdır.”

Söz konusu Servet-i Fünun dergisinin 13 Ocak 1893 tarihli sayısında “Mösyö Valer’in koşma makinesi” ile ilgili haber yer alır:

“Mösyö Valer’in Koşma Makinesi

Geçen nüshalarımızın birinde velosipedcilikte bir devri terakki açılacağına dair bir makale neşrederek, Mösyö Valer namında bir Fransız’ın velosipedlere gayet sade bir tertip uydurarak ayağın hareketine elleri de muvazenet ettirmeye bir yol bulduğunu ve velosipede binen zat ayağı yoruldukça elleriyle, elleri yoruldukça ayaklarıyle, yahut ikisini de birden işe koşarak bu sayede rahatla ve süratle yol alabileceğini tasvil etmiş ve bu mesele üzerine belki bir defa daha mâlumat vermek fırsatı düşer demiş idik. Bu nüshamızda o fırsat düştü.

Mösyö Valer’in tertip girdesi olan koşma makinesi ile bir resmini gelecek nüshaya derceyleyeceğimiz (katacağımız) için mâlumatı evveliyemizi teyiden biraz daha tafsilat itası fikrindeyiz.

Mösyö Valer bu yeni icadını yakında Paris’te küşad olunacak olan velosiped sergisinde teşhir etmek fikrindedir. Mösyö Valer’den evvel velosipedlerde kolları da ayaklara terfik etmeyi (katmayı) düşünen olmamıştır.

Bu yolda ihtiralar (icatlar) için yalnız Alamanya hükümetinden iki yüzden ziyade ihtira beyatı (patent) alınmıştır. Fakat bunların hiçbiri matlup (istenilen) neticeyi verememiştir. Mösyö Valer’in usulünde sade ve şayanı takdir olan nokta hem ayakların hem de ellerin sai (gayret) ve amelini yalnız bir tek dişli çark üzerine tatbik etmektir. Bu velosiped üzerinde süvari ancak harekatı tabiyeyi icra ve taklid eder. O kadar... İşte bu sebeple makineye de koşma makinesi diyor ya...”

(Yakında yayımlanacak olan KEŞFEDENLER İÇİN ATLAS - BİSİKLET adlı kitabımdan. Varlık dergisi, Şubat 2006)

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..