Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '08

 
Kategori
Mizah
 

''MB cennet mahallesi '' (5) ''dünürcüler''

''MB cennet mahallesi '' (5) ''dünürcüler''
 

Şekerpınarı'nın doğum günü partisi şen kahkahalarla devam ederken ben, Necip Köni Ağabeyimin sözünü tutarak doğru Zeynep Gülay Ablamın yeni açtığı konfeksiyon mağazasının yolunu tuttum. Mağaza dört katlıydı ve Atatürk Heykelinin tam karşısındaydı. Ortadaki havuz da fiskiyeliydi!..

Özlem Akaydın Ablamızın da oraya ortak olduğu söyleniyordu. Kapının girişinde bana gülümseyerek bakan görevli kıza selam verip içeri girmiştim ki tezgahtar kızlar gülmeye başlamışlardı .Ben kapıda dikilen cansız mankeni hakiki kız sanmıştım. Oysaki ne kadar da canlıydı.

Lacivert bir elbise beğenmiştim. İçine de güzel bir gömlekle puanlı, mendilli kravatımı hemen uyduruvermişlerdi.

Aynaya baktığımda kendimi jön gibi hissetmiştim. Artık bana kız vermeyecek kişinin bu memlekette ''işi ''yoktu.

Aniden arkamdan alkış sesleri gelmişti.

Aynanın buharını silip baktığımda, bir de ne göreyim?.. Baterist Metin, Okan Tınmaz Abilelerim, Kankam Yakamoz 35 ve de Sevda Işıklı, September Özlem Ablalarım arkamda değiller miydi?.. Bana sürpriz yapmışlardı...

İz sürüp mağazaya gelmişlerdi. O sırada yanıma gelen Esma Kahraman Ablam, şaşkın gözlerle bana bakarak, ''Hayran olduğunu, çok yakışıklı olduğumu söylemez mi?'' Ayaklarım yerden kesilivermişti.

Hatta, kankam Yakamoz 35, gayet ciddi sözlerle:'' Sen köyü bırak !.. ABD'ye gidelim... Condoline Rice sana bir bakışta vurulur... O'nu sana alalım '' Demez mi? Bu Condolina denen kız dünya güzeli bir manken olmalıydı sanırım. Ama arkadan gelen kahkahalarla bu işte bir ''Makara '' olduğunu anlayıp Yakamoz 35 'i karşı sokağa kadar kovalamıştım.

Arif Öğütçü Abim, ''Arife Tarif Yok' 'İsimli ünlü danışma ''Officesini''kapatmak üzereydi. Beni o halde görünce:''Sen daha hazırlanmadın mı? Bak herkes, YAT'ta toplanıyor... Hadi... Yaylan ve toparlan bakalım'' deyince hemen yandaki berber: ''Özgün Kaplama '' abimin yeni açtığı lüks kuaförde traş için soluğu almıştım..

Tam traşa başlamıştık ki Necip Köni Abimin gür kahkasını duymuştum.''Aman sinek kaydı olsun traş... Mesut, yeni yaka damat olacak.'' Deyip traş paramı ve tüm çırakların bahşişlerini verip son model, 1956- Chevrolet'ine atlayarak sahilin yolunu tutmuştu. Tam o sırada Talip Bölükbaşı Abimin THK Uçaklarının motor seslerini duymuştuk.

Özgün Abi traşı bırakıp uçaklara el sallamaya başlamıştı. Belli ki o da benim gibi uçaklara düşkündü. Uçaklardan atılan yüzlerce küçük broşürlerden bazıları süzülerek kuaförün içine kadar girmişti. Broşürlerde:''Ormanını ve canını seviyorsan THK'yı destekle !..''Yazıyordu.

Traş biter bitmez dışarı fırlamıştım. Kolumdaki kurmalı Nacar saate baktığımda geç kaldığımı farkettim. Ohannis Abimin matbasının önünde duran mavi bisikleti kaptığım gibi Baterist Metin'in YAT'ını demirlediği limanın yolunu tutmuştum. Limana geldiğimde tüm MB Cennet Mahallesi eşrafının orada olduğuna tanık olmuştum.

Sağdıçım Okan, Düğün Yengemiz: Sabiş Abla kucağını açmış beni bekliyordu. Gözlerim dolmuştu. Öksüz ve yetim büyümek kolay değildi. Buradaki insanlık abideleri daha önce yaptıkları gibi bir garibin daha yuvasını yapmak için hep birlikte gelmişlerdi. Arkamda dev gibi bir ordu vardı... Çocuklar gibi şendik !..

İçlerinde bazıları vardı ki oğulcuklarını daha dün askere yollamışlardı. Bendeniz askerden yeni geldiğim için mahallenin sevgilisi olmuştum. Mehmetçik aşkı hiçbir millette yoktu sanırım böylesine!.. TEMA Vakfı Başkanı Meral Yağcıoğlu Ablamız, elinde binbir renkli çiçek sepetini tutuyordu.

Moonlight 1- Öğretmenim, Sevda Işıklı, September Özlem, Dilek.Ç., Yağmur Zamanı, Özlem Akaydın, Zeynep Gülay Ablalarım tüm şıklıklarıyla ve güzellikleriyle göz kamaştırıyorlardı. Kız evinden konukları karşılamak ve yol göstermek üzere Shalimar Abla da gelmişti. Yemenisinin altından bana gülümsediğinde herşeyin yolunda gittiğine inanır gibi olmuştum.

Murat Hocam, kaptan köşkünden el sallarken;bir taraftan da ''En büyük damat bizim damat !..'' diye bağırmaya başlamaz mı? Sanki kurgulanmış gibi birden ayaklarım yerden kesiliverdi. Omuzlardaydım... Metin ve Okan Abi Kankam Yakamozu da organize edip beni omuzlara alıvermişlerdi.

Bu şekilde YAT'a girmiştik ve alkış tempolarıyla tüm konukların arasından kaptan köşküne konuşlandırılıvermiştim.

Kaptan köşkünde, Necip Köni, Talip Bölükbaşı, Arif Öğütçü, Erol Işık Ağabeylerim ellerinde 'devasa 'çikolata paketleriyle ayakta duruyorlar ve dalgın dalgın dünür gideceğimiz ''Evciler Köyüne'' bakıyorlardı.

Hemen merak edip Arif Abi'ye sormuştum... ''Nedir bu durum ?..'' Diye.. .O da: ''Mesutcuğum, abilerin Ahmet Balcı'dan haber alamadıklarını, onsuz bu hayırlı işin keyf vermeyeceğini, bu nedenle de öyle dalgın dalgın bakıyorlar'' deyince makarayı koyvermiştim...

''-Kih.. Kihh!.. Yahu iletişim çağındayız !.. Arayın Ahmet Abiyi olsun bitsin !.. Aha ben arayayım kontürünüz yoksa!.. ''Deyince, Talip Abi: ''Vallahi mesutcuğum, son paramı uçağın benzinine verdim... Bana kontür at!.. Sonra ödeşiriz'' dediğini duyan Baterist Metin Abim, YAT'ın manyetolu telefonunun siyah kolunu çevirmeye başladı. Önce şehirlerarası sekreter bağlandı... Sonra Adapazarı santralı bağlandı... Sonra Ahmet Balcı'nın sekreteri bağlandı. Ve nihayet... İşte Ahmet Balcı karşımızdaydı.

Ahmet Abi, ''Az sonra işlerinin biteceğini'' söyleyip özür diliyordu. Ve ''Bizler köye ulaşmadan pilot oğlunun f.104 Jet Uçağıyla köy meydanında, sağda müsait bir yerde ineceğini'' Söyleyince dünyalar benim olmuştu. Güverteden bana el sallayan Cansın Erol Ablam, yanında ''udunu ''da almıştı.

Alyosa Ablam ve Okan Tınmaz Abim karşılıklı düet yapacaklardı ki kenarda seslerini ''Akort ''ediyorlardı. Şekerpınarı, beyazlar içinde bir gelin gibi olmuştu. Hatta, Sabiş Yengem, ''Biz köye kız almaya giderken evdeki bulgurdan olmayalım '' diye gülüyordu. Dilek. Ç Ablam o meşhur kahkahasını atınca ''Ben anladım onu!.. ''Yani köyden Şekerpınarı'na DÜNÜR çıkanlar olabilirdi. Gerçi ''Evciler Köyü'' hiç bu kadar güzeli ve yakışıklı delikanlıyı bir arada görememişti ki!..

Tam o sırada YAT'ımızı motor sesiyle kendimize gelmiştik. Baterist Metin ve Sağdıçım Okan Abim dümene geçmişlerdi. Talip Abimiz de Murat hocam'la Necip Abimizi deniz uçağına ''Atmış'' suları köpürterek köyün semalarına doğru havalanmışlardı ble...

Esma Abla, Sevda Işıklı, September Özlem, Moonlight Öğretmenim koro halinde ''Yar saçların Lüle Lüle...''Şarkısına başlamışlar.Sabiş Yangem ve Halide Ablam bellerine bağladıkları eşarplarıyla ''Döktürmeye '' başlamışlardı. Yaşam Çiçekleri Ablamız elindeki çiçekleriyle salınarak eşlik ediyordu.

Meral ve Emel Ablalarım da dayanamamışlar, piste kendilerini atmışlardı. Okan Abi, bir taraftan balık ağlarını atarken bir taraftan da Çorum yöresinden alınan RAİN şarkısını çok içten söylüyordu. Köy sahiline yaklaştığımızda, tüm köylünün sahilde ''Etten bir duvar ördüğünü ''görmüştük.

Belli ki bizi epey zamandır özlemle bekliyorlardı. Mine Sevinçoğlu ablamız, bu köye de mutlaka bir Kültür ve Sanat Evi kurduracağına dair söz vermişti. Mine Abla, bizim mahallenin san'at danışmanıydı. Dünür Evinde bir konuşsun ağzından bal damlardı.

Sema Güzel Abla, aniden bir çığlık atıvermişti. Bunu duyan köylülerin ''Etten Duvarı '' gevşeyivermişti.Sema Abla, Canon marka Fotoğraf makinasını evinde unutmuştu. Murat Hocam, son model, ''Üstten bakmalı'' Yaşhia ''makinasını O'na, oracıkta hediye ediverdi.

Tam o sırada üzerimizden kulakları sağır eden jet uçağının sesiyle irkilmiştik bir de baktık ki Ahmet Balcı Ağabeyim paraşütle aşağıya inmez mi?.. Tüm köylüler aniden ortalıktan ''Toz oluverdiler''... Zavallılar, köye ''Operasyon yapılıyor'' sanmışlardı...

Ahmet Abi, sözünde durmuş, lacivert takımlarını çekmiş, saçlarını limonla yatırmış olarak karşımızdaydı. Arkasından Talip Abinin deniz uçağı da denize inince ortalıkta köylüden kimse kalmadı.''Denizden de çıkarma var !..''Sandılar gariplerim!..

Dünür Heyetimiz''Cümbür cemaat ''Tam ''Sözlümün evinin önüne gelmişlerdi ki birde ne görelim ?.. Sözlümün DEDESİ KORE GAZİSİ OSMAN EMMİ, elinde koca bir tüfenkle , hem de ''Çapraz tutuşta'' kasılarak asık bir suratla karşımıza dikilmez mi?.. Aldı sözü DEDE, bakalım ne dedi?...

''HEaayyt!.. Düşman guvvetler!.. Gelin bakalım !.. Uçağınızla, topunuzla... Bu Kal'a geçilmeeezzz !..''
.........

Haydaaa...Eeee şimdi ne oleceek ?...

(Az sonra...)

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..