Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '15

 
Kategori
Siyaset
 

"7 Haziran seçimlerinin ikinici turu: Kasım 2015 seçimleri"

1 Kasım 2015’de yapılması planan seçimlerin en önemli özelliği, hiç bir özelliğinin olmaması. Hemen muhtemel bazı yanlış anlamaların önüne geçmeye çalışayım. Bu seçimler, elbette, Türkiye açısından açıdan siyasî bir önem taşıyacak; şöyle ya da böyle, yeni bir hükümetin, yeni bir yürütme organının, ortaya çıkmasına vesile olacak; en azından belirli bir süre seçim tartışmalarının ülke gündeminden çıkmasına yol açacak… listeyi uzatmak mümkün.
 
Bu seçimlerin hiç ama hiç bir anlamının olmayacağını söylemek ise saçma. Üzerinde durmaya çalıştığım nokta da tam da bu ayrıntı da gizli. Kasım 2015 seçimleri önemli, lâkin, önemi başlı başına bir seçim olmaktan ziyade Haziran seçimlerinin bitmemiş hesabının tahsilinde gizli. Şöyle bir örnek vermem yeterli olacak sanırım: İlerleyen tarihlerde Kasım 2015 seçimleri üzerine yazacak, konuşacak hiç bir kimse, hiç bir araştırmacı, Haziran 2015 seçimlerini değerlendirmeden bu seçimler üzerinde konuşamayacak. Çünkü herhangi bir erken seçimden vb. değil, siyasî açıdan Haziran seçimlerinin devamı, ikinci turu niteliğindeki bir seçimi taşımaktayız. Kasım 2015 seçimlerine bu özelliğini veren temel faktör, Cumhurbaşkanı tarafından Haziran 2015 seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi de değildir. Bir başka ifadeyle Kasım’da gerçekleştirilecek seçimler bir hukukî tasarrufla Haziran 2015 seçimlerinin yenileniyor olmasıyla şekillenmiyor, onu öncesindeki Haziran seçimlerine bağlayan tek şey bu hukukî karar değil; bundan daha önemlisi, Haziran ve Kasım 2015 seçimlerini birbirine bağlayan siyasî gündemdir. Bir şekilde bu seçimler Haziran seçimlerinin yenilenmesi kararın bağlı olarak düzenlenecek olmasaydı da biz bu seçimleri Haziran seçimlerinin ikinci turu olarak adlandırmak zorundaydık.
 
45 gün içerisinde çoğunluk desteğine sahip olan bir hükümet kurulamaması, Cumhurbaşkanı’nın siteme müdahaleleri, CHP’ye hükümeti kurma görevi vermemesi vb. tüm ayrıntıları bir kenara koymak gerekiyor. Tüm bunlar gerçekten de tam anlamıyla bir “ayrıntı” Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yaşayageldiğimiz ve sadece çok küçük bir kısmını yukarıda sıralamaya çalıştığım türden tüm gerekçeler, gerçekten de bir “ayrıntı”. Nitekim hiç biri, gerçek anlamda neden aynı yıl içerisinde ikinci defa milletvekili genel seçimlerine gidildiğini anlatmaktan uzak. HDP’nin, bizzat bu siyasî hareketi sistemden olabildiğince uzak tutmak için konulmuş %10 ülke barajını aşmasının, hele hele, rejimin sigortası, has evladı, hamisi ve banisi rolünü oynamaya hevesli MHP ile neredeyse aynı sayıda sandalye kazanmış olmasının yarattığı fırtınanın etkisini hesaba katmadan Kasım 2015 seçimlerini konuşabilmekten uzağız. Bu nedenle HDP’nin Haziran 2015 seçimlerindeki, AKP açısından siyasî, MHP açısından psikolojik tüm yerleşik dengeleri yeniden düşünmeye zorlayıcı başarısını tartışmak zorundayız. HDP’nin %10 barajını geçmesi bir AKP hükümetini imkânsızlarken, MHP’nin parlamentoda HDP ile aynı sayıda sandalyeye sahip olması (tabii bunun bir yansıması olarak MHP’nin isminin HDP’nin de içide yer aldığı koalisyon alternatifleri içerisinde yer alması- HDP destekli CHP-MHP koalisyonu gibi) onda psikolojik bir travmaya yol açtı. Kasım 2015 seçimlerinin bu siyasî ve piskolojik travmanın tedavisi için kullanılmaya çalışılacağı açık. Özetleyerek devam edelim. Kasım’da düzenlenecek seçimler, sadece hukukî açıdan değil, politik düzlemde de Haziran 2015 seçimlerinin devamı; Kasım seçimleri tabir-i caizse Haziran’ın ikinci turudur. Artık 7 Haziran 2015 seçim sonuçları, bir “seçimin”, bir siyasî “tercihin” “sonucu” değil; yeni bir seçimin (Kasım’da gerçekleştirilecek yeni bir seçimin) “nedeni” haline gelmiştir. Çünkü Haziran’da sistemin temel paradigmaları yara almış; rejimin ötekisini (sosyalistler, Kürtler, Aleviler, eşcinseller, gayrimüslümler vb.) dışarıda bırakmak için inşâ edilen baraj sular altında kalmış; daha da beteri “düşman” “kahraman” ile aynı sayıda sandalyeye sahip olmuş; isimleri aynı hükümet almaşıkları içerisinde anılır hale gelmiştir. 2015’in “ülkücü kahramanları (!)” 12 Eylül darbesinden sonra tutuklanarak devrimcilerle aynı koğuşlara konulan ve onlarla benzer muamelere tabi tutulan ağabeylerinin yaşadığı travmayı yaşamaktalar. 12 Eylül sürecinde neden cezaevlerinde olduklarını, neden “düşman” ile aynı koğuşlara konulduklarını, benzer muamelelere reva görüldüklerini anlayamayan ülkücüler ile 7 Haziran’dan sonra kendileriyle benzer sayıda sandalyeye sahip olan, koalisyon görüşmelerinde, hükümet alternatifleri içerisinde adı geçen bugünkü düşman ile aynı muameleye tabi tutulan ülkücüler benzer ruh halindedirler: Bugünkü “kahramanlar”ın(!) da da ağabeyleri gibi “düşüncelerinin iktidarda” olduğunu düşündükleri aşikâr; tek farkları, 12 Eylül döneminin ülkücüleri hapishane koşullarında o zamanki düşmanlarıyla bir arada ve aynı koşullarda yaşamak, günümüzdekiler ise TBMM’deki bugünkü düşmanlarıyla bir arada ve aynı koşullarda yaşamak zorunda oldukları için tedirgin ve kızgınlar; böylesi bir uygulamaya reva görüldüklerine hayıflanıyorlar. AKP’nin de MHP’nin bu psikolojik travmasının farkında olduğunu düşünüyorum.
 
7 Haziran seçimlerinden sonra yaratılmaya çalışılan siyasî gündem tam da MHP’lilerin bu travmalarının üzerine bina edilmiş gibi görünüyor. 1 Kasımda yapılacak seçimlerin temel dinamiğini özetleyerek ve CHP’nin bu fotoğraftaki rolü ile ilgili değerlendirmeleri gelecek haftaya bırakarak burada bitirelim. Seçimlerin kilit partisi hâlâ HDP’dir. HDP, rejimin siyasî ve psikolojik tüm dengelerini alt üst eden partidir. Bu partinin aldığı oydan ve kazandığı sandalyeden de kısmen bağımsız olarak, aldığı oy ve kazandığı sandalyenin zihinlere kazınmış siyasî ve psikolojik dengeler ve algılar üzerinde yaptığı etkiyle alâkalıdır.
 
Mete K. KAYNAR
 
 
Toplam blog
: 38
: 70
Kayıt tarihi
: 08.02.15
 
 

Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü. Doç. Dr.  Özgür Üniversite ..