Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

"Asi" ve "Asil ve "Adil" olabilmek...

İyi bir edebiyatçı olmak ayrı şey, iyi bir köşe yazan “Gazeteci” olmak ise bambaşka bir şeydir. İyi bir “Yayıncı” olmak ayrı bir şey ama iyi bir “Gazete Patronu” olabilmek ise bambaşka bir şeydir.

Bunların birbirine karıştırmamak gerekir.

Ben “Simavi” ve “Karacan” döneminden beri Hürriyet ve Milliyet Gazetelerinin okuyucuları arasındayım. Hatta 1962-63 yıllarında Milliyet Gazetesinin o günkü koşullar altında “Muğla Muhabirliği”ni bile yaptım.

Bu iki gazeteyi okumaktaki amacımız, her iki gazetenin “Simavi” ailesi ile “Karacan” ailesinin yönetiminde iken, Türkiye’nin ülke ve millet olarak temel niteliklerinden yana çıkan Atatürk ilke ve inkılâplarından yana “taraf” görevi yapan bir yapıya sahip olmalarıdır.

Her iki gazete de, yayına başladıkları günden bu güne kadar kat ettikleri sürece baktığınızda, çok badireler atlattıklarını görürsünüz.

Ancak her iki ailenin “Basına gönül veren”leri bu işten vazgeçince, Türkiye’nin bugün geldiği basında yozlaşma süreci ne yazık ki başlamış oldu.

Türkiye’de basın, belli grupların elinde “Tekel” durumuna düştü. Halen gazetelerin başında bulunan basın patronları “medya gücü” nü kendilerinin “İş gücü” içine soktular. Bir taraftan “Tarafsızlık ilkesi”ni öne sürerken, diğer taraftan ve aba altından gösterdikleri sopa ile güçlerini (Ele geçirdikleri medya gücünü) kullanmaya kalktılar ve kullandılar da…

“Gazeteci” olmanın asil duruşu, onları uzaktan ve yakından hiç mi hiç ilgilendirmedi. Ama gazeteciliğin verdiği “asalet” görüntüsünü sonuna kadar kullandılar ve kullanmaya da devam ediyorlar.

Oysa “Gazetecilik” bir anlamda “Asilik” olduğu kadar diğer bir anlamda da “Asil” olmaktır. Hem “Asi” olacaksınız aynı zamanda da “Asil” olacaksınız… Ve de “Edepli”…

Kayseri demesi ile ne yaldızınızı sıyırttıracaksınız ne de altınızı çaldıracaksınız. Bunu yapmak da her “babayiğidin” işi değil.

Bu iş “Para” ile olacak bir şey değil, “yürek” ile olacak iştir…

Nedeni ise gayet açıktır…

Basın, aslında bir “Kamu hizmeti” niteliğindedir. Bu niteliğinden dolayı da çoğunlukla yapması gerekenler yeteri kadar yapmadığı için “Muhalefet” görevini yerine getirirler. Dünyanın her yerinde elinde “Güç” olanların istemediği tek şey ise “Muhalefet” görevi ve bu görevi yerine getirenlerdir.

Muhalif gazetecilerin birçoğu “Geçim gailesi (sıkıntısı)” ile mülayim olmalarına rağmen, bazıları da oldukça “sivri uçlu kalem” sahipleridir. Bu gazetecileri bünyede tutmak da “bir iş”tir, onları “gütmek” de ayrı bir beceri gerektirir. Hele; gazetecilik mesleğini kendi çıkarı uğruna kullanmayanları “tutmak” ve “zapt-ı rapt altına almak” başlı başına bir meseledir.

Niye?

Çünkü yine argo deme ile kimseye “dizdireceği” bir şeyi yoktur. Kimseden bir çıkar beklentisi içinde değildir. Azıcık aşı ve de bir tek başıdır. Kendi ailesi de dâhil, kimsenin kendisinin “Gazetecilik” sıfatını kullanmasına izin vermez. Bu nedenle de bağımsız ve hür iradesi ile tarafsız ama adil yazma işini, koşullar elverdiği ölçüde sürdürür.

İşte önemli olan ise, o koşullardır. Yani “Patron”un kendi “İşgücü” konusundaki koşulların da aynı zamanda “Basın” görevini “anlamı” içinde yerine getirme koşullarına uygun olması gerekir. Eğer “Patron” olarak “Dizdireceğiniz” bir tespihiniz varsa, ipinin de sağlam olması gerekir.

Zapt edilemeyen gazeteciler ise, öylesi patronlar için “Çürük ip”tir ve onlar varken hiçbir zaman tespihleri dizilemez…

Böyle bir patron, her zaman patlamamış “Bomba” gibidir. Ne zaman nereye zarar vereceği belli olmaz.

Bir bakarsınız ülkeye zarar vermiştir, bir bakarsınız çalışanına zarar vermiştir.

Diğer taraftan görevini “Asi” ve “Asil” ve “Adil” ve "Edepli" bir şekilde yapanın zararı, sadece maddi olur. O da bir sürelik ve geçicidir.

“Asi, asil, adil ve edepli” her zaman bulunmaz. Paralı patron ise her yerde "çerden çöpten” nasılsa bulunur… O nedenle de “Basın” camiasında patronun da çalışanının da hem “Asi” hem “Asil” hem “Adil” ve de üstüne üstelik “Edepli” olanını bulmak zorlaştı…

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..