Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

“Ben size kız vermem arkadaş!..”

Bir merkez köydeki Bahçıvan Bekir’in 4 kızı vardı. Kendisi köy imamının kızıyla evlendiğinde, daha askerliğini bile yapmamıştı.

Bahçıvan Bekir, bahçe işlerinde elinden tutup, pazarlara gidecek bir erkek evlâdı olmasını çok istedi. O, ısrarla erkek çocuk istedikçe, karısı da inadına kız doğruyor, Bekir’i çileden çıkarıyordu. Asabiydi, cahildi, çok çalışkandı, inançlıydı; ama duaları hiç kabul görmüyor, için için isyan ediyordu. Bekir’in bu huyunu bilen ve erkek çocuk sahibi arkadaşları da, kahveye bir çay içmeye geldiğinde bile, “iki kız babası” olmasından dolayı dalga geçiyor, içtiği çayı burnundan getiriyorlardı…

Bu arada, halk arasında “Kocakarı İlâcı” olarak bilinen malzemelerden bir sürü duyum almışlar; üçüncü çocuk için hazırlık yapıyor, erkek olması için de, ne denilse koşmaca yerine getiriyorlardı. Neler yoktu ki: Sürekli ekşi ve acı şeyler yiyecek, horoz eti sofradan eksik olmayacak, taze soğanın cücüğü, koç yumurtası, keçiboynuzu, kuzugöbeği, sivri kırmızı biber, hıyar, patlıcan, havuç… gibi, daha neler neler!?

Doğum zamanı geldiğinde, karısı çok kilo almış, bu hamileliğinde karnı da epeyce büyümüş, dubaya dönmüştü. Kadıncağızı gören herkes, bu sefer kesin oğlan doğacağını yüzlerine söylüyor, Bekir keyiften dört köşe oluyor, eşinin başına bir iş gelmemesi için, ona gözü gibi bakıyordu.

Günü geldi, eşini özel ve geniş arabalarla şehir hastanesi doğumevine götürdü. Hastane avlusunda heyecanla volta atıyor, içeriden her çıkana durumu soruyor, bir haber alamadığından, her geçen dakika, ona bir gün gibi geliyordu. Öğleye doğru, bir ebe koşarak geldi ve Bekir’e; “Vallayi müjdemi isterim! Bu yıl oğlan yılı ya? Sabahtan beri sekiz doğum oldu, sekizi de oğlan!..” deyince, Bahçıvan Bekir şapkasını havaya attı, bir tomar parayı çıkarıp, ebeye uzattı. Tam bu sırada ebe; “Ama, siz çok şanslısınız beyim, sizinki kız oldu!” demez mi? Bekir deliye döndü. Ebenin elindeki paraları yolarcasına geri aldı, kaşlarını çatıp, ağzından tükürükler saçarak; “Tüü Allah müstehakınızı versin e mi!? Sizden kız isteyen mi vardı!? Zati evde iki tane var, alın da sizin olsun o kız!..” deyip, karısını ve bebeğini de hastanede bırakarak köye döndü. Morarmış halde doğumhaneye dönen ebe, olanı biteni doğum yapan anneye anlattı. Kadıncağız iki gözü iki çeşme, imam babasına haber gönderip, ertesi günü hastaneden köye döndü. Araya giren büyükler sayesinde Bekir ikna edildi ve karısı üçüncü kızlarıyla eve gelebildi.

Aradan birkaç yıl geçti, doğum kontrolünün ne olduğunu bilmediklerinden ve ‘takdir-i İlâhi, belki bu sefer oğlan olur’ düşüncesiyle, eve dördüncü kız da geldi. Dünyası kararan Bekir, kendini çalışmaya verdi, hayata küstü, kahvelere bile çıkmaz oldu…

Gel zaman, git zaman; kızlar büyüdü ve peş peşe gelinlik çağa geldiler. Büyük kızı istemeye gelen tüfek tamircisi gence; “Ben, can yakan silahlardan para kazanıp, evine ekmek getiren adama kız vermem” diye geri çevirdi. Onun küçüğünü istemeye gelen motor tamircisine; “Benim kızım, her gün yağ-pas içinde eve gelen adamı mı bekleyecek, vermiyorum!” dedi. Ortanca kızı isteyen fırıncıya; “Şu haline bak, şu anda silkelesem, üzerinden sekiz ekmeklik un çıkacak! Ben kızımı iki ‘ayaklı un çuvalı’ ile evlendirmem!” deyip, kesip attı.

Artık herkes de anladı ki; “Bahçıvan Bekir’in hiçbir kızını evlendirmeye niyeti yok ve kim bilir; belki de, gizli gizli onlardan birikmiş kinini çıkartıyor, intikamını alıyor?” diye düşünmeye başladılar…

Sonra ne mi oldu? Dört kızı da uygun gençler bulup, gece vakti bohçalarını alıp, birer birer evden kaçtılar. Bahçıvan Bekir, ölene kadar hiç birisiyle barışıp, konuşmadı, karısını da görüştürmedi. Öldükten sonra annelerini görebildiler ve şimdilerde hiç birbirlerinden ayrılmıyorlar…

Belki diyeceksiniz ki; “Yok canım daha neler? Bu kadarı da olmaz yahu!..”

Merak edenler olursa, çocuklarıyla da, ebeleriyle de tanıştırayım da, bu Anadolu toprakları ne ‘babalar ve dubalar’ yetiştiriyormuş, kendi gözlerinizle görün, kulaklarınızla işitin!..

Sakin KOŞAR. (12.08.2008).

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..