Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '09

 
Kategori
Blog
 

"Blog meydanı"nda gerine gerine ya da iğreti oturmak!

"Blog meydanı"nda gerine gerine ya da iğreti oturmak!
 

BLOG karışmasın!


Davet ediyorlar, gidiyorsunuz.
Gittiğiniz yerde karşılamada/ ikramda terslikler olabilir. Bunları normal ya da kasıtlı karşılamanız/ yorumlamanız, artık, sizin “durum”a bakışınıza, o zamanki ruhsal durumunuza bağlı. Gözünüze batan ayrıntılar, ayrıntıların sağladığı durumun keyfini hoyratça kullananları görünce tepeniz atabilir.
Bir daha o yerlerde, “o kişiler”le bir arada bulunmayı düşünmeyebilir; o kişilerden uzak durursunuz.

*****

Davet ediyorlar, gidiyorsunuz.
Nikâhtasınız.
Dereden tepeden konuşuyorsunuz.
Bir de bakıyorsunuz, akşam verilecek düğün yemeğinden konuştuğunuzun ya da sizin haberiniz yok!
Nikaha herkes davetli, düğün yemeğine değil...
Demek ki, tek davetiye, ikili davetiye dağıtılmış!
Ne yapacaksınız?
O daveti yapanın bir başka davetini kabul eder misiniz?

*****

Çağırıyorlar, gidiyorsunuz.


“Hayrola!”

“Müdür Bey’den bir zarf.”


Bakıyorsunuz zarf, sarı değil, beyaz; yani soruşturma, ceza yok.
Açıyorsunuz zarfı, fotokopi yoluyla çoğaltıldığı, adınızın elle yazılmasından belli.
Yazı, “Atatürk ilke ve inkılapları”na bağlılıktan başlıyor, “göreve bağlılık”tan, “öğrencileri yetiştirmedeki başarınız”dan... söz ediyor.
Yeni gelen müdür, daha iki haftası dolmadan, her branştan kimi öğretmenleri ödüllendiriyor.
Senin branştan da sana düşüyor.
Müdürden “teşekkür belgesi” aldım diye sevinenler, aldığını gizleyenler...
Gerçekten dört dörtlük bildiğin arkadaşlarından bir kısmı bu “teşekkür”ün dışında tutulmuş.
“Teşekkür belgesi”nin içeriğine yakışmayanlarla aynı kefeye konmak, zoruna gidiyor. Kalkıp öğretmenler odasında, “Bu müdür, daha dün geldi beni nereden tanıyor?” gibisinden ileri geri konuşuyor, “teşekkür belgesi”ni herkesin gözü önünde yırtıyorsun.

*****

Davet ediyorlar, üyelik için başvuruyorsunuz.

“Buyrun!”
diyorlar.

“Buyur”
dan aylar sonra, ilk kez, Blog kapısından içeri giriyorsun. O gün, kimi üyelere “güvenilir üye” payesi verildiğini öğreniyorsun; ama onların kim olduğunu bilmiyorsun. Hiç düşünmediğin bir “didişme” karşına çıkıyor dünden gelen.

<ı>(Milano’da Şampiyonlar Ligi maçlarından birini izlemek için San Siro’ya girişini, orada senin de içinde bulunduğun seyircilere sunulan hizmeti hatırlıyorsun.
Senin de bileğine mavi plastik bir bilezik takıyorlar.
Bütün kapılar açılıyor sana da...
Her türlü yiyecek içecek dolu bölümde, bilmem kaç yıldızlı hizmet.
İstediğin kadar ye iç... sonra da kurul koltuğuna maçı izle... Pozisyonu mu kaçırdın, önündeki ekrandan tekrarına bak...
Elindeki özel bilet, sana bu olanakları sunuyor.
Kimseye poz yapacak/ hava basacak halin yok.)


****

Ev sahibi kim?

Medya patronu Aydın Doğan.
Aydın Doğan adına düzenleme yapan/ hizmet sunan/ davetiyeleri gönderenler kim/ler?
Aydın Doğan’ın Blog çalışanları editörler?
“Güvenilir üye” sıfatını verirken “ölçüt” belli mi?
Öneriyi alan/ kabul edenlerin ifadelerinden, bu “ölçüt”ün ne olduğunu bilmediklerini anlıyorsun. Ya da biliyorlar da, bilmez görünüyorlar.

*****

Ortaya çıktığından beri tartışılan “güvenilir üye” konusuna neşteri kim vuracak?

Kuşkusuz editörler.
Verilen sıfatın hakkını verenlerin yanında, bunun bir “yetenek” işi olduğu sanısına kapılanlar da vardır kuşkusuz. Bir de, tartışmayı düşünce düzeyi dışına çıkaranlar da...
Olumsuzluklara kim "Dur!" diyecektir.
Kuşkusuz editörler.



İstanbul, 30.06.2009

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..