Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

28 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

"Cafe"

"Cafe"
 

..


Yazmanın bir kadın hali var anlaşılan: kendinden nefret eden, sızlanan, sızılanan, oradan perdelere sıçrayan, yemeklerle coşan, gezmeyi görmeyi seven bir hal; Cafe Milliyet hali. Onlar da öyle diyorlar zaten: kadınların peşindeyiz!

Tabii yazmanın onlara göre kadın hali; amatörce kalemi tutan!

Neden mi bunları yazdım? Her geçen gün gerçeğin solundan uzaklaşarak sağa eğilen Milliyetin gittiği tehlikeli yoldan söz ediyorum. İlkelleşerek kendini kültürsüzlüğün içine doğru sürükleyen, üçü beşi geçmeyecek sorumsuz veya bilinçli denetleyici-yönlendiricilerin işlerinden. Herkesin güvenilirliğini yitirdiği bir yerde kimse güvenilir değilken; kimseler onlara inanmazken, nasıl olacak sürdürülebilirlik?

Benden söylemesi. Bugün varız yarın yoğuz. Sil tuşuna basmakla eyvallahtır işin ucu.

Ama benim anlamadığım kadınların neden bu kadar kolay teslim oldukları ve olacakları. Bunu anlamakta zorlanacağım. Sanırım güce sevdası: Evrimin onlardan almadığı yüce yük!

Halbuki kadın kendisini sürekli “aşk” olarak görmek yerine düşünebildiğini bizlere kanıtlasa… yani yeri geldiğinde elini havaya kaldırabilse; “buradayım kendi adına konuş!” diyebilse…

Bu sessizlik bitirecek.

Yakında dünya büyük savaşa tutuştuğunda onlar en çok acıyı çekecek olanlar. Yokulukta, fakirlikte, törede, mörede yine onlara kesilir hesaplar: ama onlarsa susarak kabul edişi seçiyorlar.

Aklıma şu örnek geldi: adam it gibi birinden korkar. Başka biri daha vardır, deli mi deli; çeker bıçağı yürür üzerin üzeri, korkusuzca siper eder kendini. Ama it gibi korktuğundan, sırf korkusundan yapmadığı kendine nankörlük kalmaz. Verirken hayatını birine, korktuğuna ölümüne bereket.

Demem istememdir ki, korktuğuna her şeyini verirken, dibindeki delinin saldırısına siper eder vücudunu; ölümüne.

Kimden korkacağını bileceksin, veya kimden korkutulacağımızı öğretecekler.

Korkular da gelecekli olmalı; bazıları kısa ömürlü bazısı uzun.

Kadının sanılandan daha zeki olduğundan sanırım sessizliği, ama korku değil onlara bunu yaptıran. Kendini zavallı, hatta aptal gören güç savaşlarının içinden aşkla sıyrılmaya çalışmasından belli. Veya ciddi şekilde yanılıyorum. Ama kendilerinin yüzlerini incik boncukların ışılttığı o çocuksu yönleri mi yoksa avlanan?

Daha çok çocuk var içlerinde, bu kesin. O yüzden bir kadının kötülük sınırları erkeklere göre primitif kalır.

Cafe Milliyet: kadın avlıyorum diyor. Perdeler, sinemalar, yemekler, geziler, pırlantalar, elmaslar, çocuk gelişimi yalanları, iş kariyerinde yükselmek için insanları nasıl çiğnersin öğretileri…

Hoşsada imiş mi?

Neden bana öyle gelmiyor?

Savaş kapıdan baktırır,

Kazmalara ağıt yaktırır.

Neden böyle oldu ey koca tanrı derler. “Kalem yazar, mürekkebi kurur”: yaşasın; dallamanın biri mankenin krosundan ayrılmış. İki milyoncuk istemiş soysuzun biri para-kocasından dehlerken. Yürü be kadın, kimsin düşünecek? Sen de beyin ne arar? Cafe mafe, bir el uzaktan bakalım birbirimize.-derler-

Kadınlar ilk önce kendileri üzerindeki yanlış anlamaları düzeltmeli. Yoksa dünya yanarken, ülkemiz keskin dönemeçlerden geçerken, yalancı romancılarınız daha çok aşk romanları yazar: size!-derler-

Uyusun da büyüsün,

Uyusun da aşk romanları okusun, yürüsün.

Kadınların olmadığı bir yerde halktan söz edilemez. -oysa-

Özgür düşünen kadınlardır sevgiyi dünyaya egemen kılacak olanlar; kafelerde sigaralar tüttürüp dallama sohbetlerde zaman katilliği değil…

***

seçkim: http://www.dailymotion.com/relevance/search/uzaktan%2Bkumandal%25C4%25B1/video/x1oa1d_herem-uzaktan-kumandali_music

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..