Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '16

 
Kategori
Eğitim
 

“Çalıkuşu” Romanında Notre Dame De Sion (Özel Fransız Lisesi) (2)

(Türk Eğitim Tarihi Açısından, Eğitimin Öğeleri Üzerine Bir İnceleme)
 
Dam dö Sion ya da Notre Dame de Sion’da;
 
1) Bina (eğitimin yapıldığı yer) ve araç/gereçler (fiziksel özellikler)
 
Romanda, bina, derslerin yapıldığı yerler, derslerde kullanılan araç/gereçler hakkında doğrudan bilgi verilmemekte, bina ve araç/gereçler hakkında verilen bilgiler şöyle belirtilmektedir:
 
Süvari binbaşısının kızı olan Feride, altı yaşında annesini kaybedince, babasından ayrılarak büyükannesinin yanında kalmaya başlar. Onu da dokuz yaşında kaybedince, babası çok müşkül bir durumda kalır. Çünkü o günlerde –babanın- tayini Arnavutluk’a çıkar. Bekar zabit, dokuz yaşında bir kız çocuğunu peşine takıp dağ taş sürükleyemez. Nedense onu teyzelerinin yanına sığıntı olarak da bırakmak istemez. Ne düşünürse düşünür ve bir sabah Feride’yi elinden tutarak vapura bindirir, İstanbul’a geçirir.
 
Köprüden tekrar bir arabaya bindirerek, bitip tükenmez yokuşlardan çıkarak, çarşılardan geçerek, büyük bir taş binanın kapısı önünde dururlar. (İşte Feride’nin Dam dö Sion ile ilk tanışması böyle başlar.) Sör Arabadan inince babası ile Feride’yi, kapının yanında perdeleri ve pancurları kapalı bulunan loş bir odaya alırlar. Burası Feride’nin on sene kapalı –yatılı- kalacağı Sör Mektebidir. Feride bu mektebe, “güvercinlik” der.
 
Okulun bir bahçesi ve bahçenin çevresinde demir parmaklık vardır. Dış kapıda bir kapıcı bulunmaktadır. Kapıcı, izinsiz öğrencileri dışarı bırakmaz. Fakat Feride kapıcıya, “Ma Sör Terez seni çağırıyor!” gibi çeşitli sözler söyleyerek, onu atlatıp dışarı çıkmayı başarır.  Kızlar bahçede ikişer, üçer kol kola dolaşırlar. Biçare Feride bu bahçede tek başına kalır. Herkesten ayrı kalmak, koskoca bir kız olduğu halde zevzek bir çocuk muamelesi görmek pek de hoşuna gitmez.
 
Bahçede kuru bir ağaç vardır. Feride fırsat buldukça ağaca tırmanır. Feride’nin ağaca tırmandığını ve tehditlere kulak asmadan teneffüs sonuna kadar daldan dala atladığını gören bir muallim bir gün, “Bu çocuk insan değil, çalıkuşu!”diye bağırır.  İşte o günden sonra Feride’nin adı unutulur ve herkes onu Çalıkuşu diye çağırmaya başlar.
 
Mektepte parloir denilen, dışarıdan gelen konukların öğrencilerle konuştukları, görüştükleri bir oda vardır. Feride nişanlandıktan sonra, Kamran sık sık okula, Feride’yi görmeye gelir. Bu nedenle sınıfta her kapı açılışında, Feride’nin yüreği, parloire çağırmaya gelmişler gibi hoplar. Çünkü Sörler, bir şey söylemeye cesaret edememekle beraber, bir nişanlının bir talebeyi ziyaret etmesini skandal addederler ve Kamran’ın Feride’yi parloirde beklediğini haber verirken, yüzlerini ekşitirler.
 
Bu odanın yanında bulunan ders araç gereçleri odası ise, mektep levhalarına ve haritalarına mahsus bir yerdir. Ayrıca okulda, mütalaahane denilen, Sörlerin başkanlığında, öğrencilerin sessizce ders çalıştığı odalar da vardır. Mektebin çeşitli yerlerinde mermer kaide üzerinde duran heykeller bulunmaktadır.
 
Dam dö Sion’da, Feride hocasına yaptığı yaramazlıktan dolayı Sör Süperiyör tarafından sorgulanmak için çağrılmayı beklerken, Sör Süperiyör’in odasında Feride’ye, babasının ölüm haberi bildirilir.
 
Manastır terbiyesinin istediği serin ve mağrur loşluğu temin için yapılmış ve panjurları hiç açılmayan uzun pencereleri vardır. Perdeleri kapalıdır. Sınıfların dışarıya açılan pencerelerinin yanında, koridora açılan pencereleri de bulunmaktadır. Yöneticiler koridor pencerelerinden, sınıftaki öğretmen ve öğrencileri gözleyebilmektedir. Sınıflarda hava gazı lambası bulunmakta ve okul havagazı ile aydınlatılmaktadır.
 
Dam dö Sion’da “bina” ilgili ifadeler bunlardan ibaret olup, bunun dışında bina ile ilgili herhangi bir özelliğe yer verilmemektedir.
 
Eğitimin yapılacağı yer ve yerin donanımı, eğitim programlarının etkili bir şekilde uygulanmasının önemli ve vazgeçilmez şartlarındandır. Çağdaş okul mimarisinde öğrencilerin düzeyi ve eğitim programlarındaki yeni gelişmeler göz önüne alınarak, okul binalara tek katlı ve birbirine bağlı birimlerden meydana gelmektedir. Okullarda her sınıf için ayrılmış derslerin yerini, her ders veya öğretmen için ayrılacak sınıf laboratuar yahut sınıf/işlikler şeklinde donatılmış öğretim istasyonları almıştır (Çilenti, 1988). Çünkü istendik davranışlar öğrencilere, okul/sınıf/derslik denilen yerlerde kazandırılır. Okulun fiziki yapısı, hem öğrenmeyi kolaylaştırır, hem de öğrencilerin okula ve derslere karşı tutumunu olumlu yönde değiştirir (Erden ve Fidan, 1991). Ayrıca, olumlu sınıf ortamı yaratmak için önce fiziksel çevrenin yeterli olması gerekir. Bunun için; 
 
-Okul binaları, genel görünümüyle öğrencilere güven vermeli, temiz, bakımlı ve sağlam olmalı,
 
-Binaların büyüklüğü öğrenci sayısı ile uyumlu olmalı ve okulda öğrencilerin spor yapabilecekleri, oyun oynayabilecekleri bir bahçe bulunmalı,
 
-Bina içinde öğrencilerin spor yapmalarına ve sosyal faaliyetlerde bulunmalarına olanak sağlayacak geniş kapalı alanlar olmalı,
 
-Bina içinde kütüphane, bilgisayar ve fen bilgisi laboratuarları bulunmalı,
 
-Öğrenci sayısına ve sağlık koşullarına uygun lavabo ve tuvalet bulunmalı,
 
-Derslikler, aydınlık, güneş görür ve sağlık koşullarına uygun olmasının yanında, öğretim araç ve gereçlerinin kullanılmasına olanak sağlayan donanıma sahip olmalı,
 
-Anaokulları ve ilköğretim okullarının birinci kademesinde iç mekan düzenlemesi yapılırken, öğrenciler için tehlikeli malzemelerin kullanılmasından uzak durulmalı ve sıra, sandalye ve lavaboların öğrencilerin fiziksel yapısına uygun olmasına dikkat edilmelidir.
 
-Bina, personelin işini aksatmamalı, sınıflar ile yönetici odaları, öğretmenler odası ve laboratuarlar arasında ulaşım kolay sağlanmalıdır (Erden, 1998).
 
Dam dö Sion, okulların sahip olması gereken fiziksel özelliklerle karşılaştırıldığında; İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan okulun, bahçeli ve ağaçlar içerisinde büyük bir taş binadan oluştuğu; yönetici, ziyaretçi, ders araç gereç, ders çalışma (mütalaahane) için odalara sahip olduğu, uzun koridorların bulunduğu, aydınlatmanın yeterli olduğu, bu koşulların istenilen davranış değişmelerini sağlayabileceği söylenebilir.   
 
Ders araç-gereçleri olarak mektepte; cetvel, T cetveli, kağıt makası, çakı, dolma kalem, kopya kalem, kurşun kalem, boya kalemleri, fırça, sulu boya, nota defteri, org, piyano, harita kullanılmaktadır. Sınıflarda iki kişilik sıraların yanında tek kişilik öğrenci sıraları da bulunmaktadır. Öğrenciler, yaz tatillerine giderken büyük, ara tatillere giderken küçük valiz taşırlar.
 
Ders araç-gereçleri;ya da eğitim araç ve gereçleri öğrenciye eğitim programlarında yer alan hedef ve hedef davranışların kazındırılmasında öğretmenin en önemli yardımcılarındandır (Fidan ve Erden, 1991). Tek kişilik sıraların bulunması, bireysel çalışma olanağı sağlaması bakımından önemlidir. Bugün bile birçok okulda, bu araç gereçlerin, derslerde yeteri kadar kullanıldığını söylemek mümkün değildir.
 
2) Yöneticiler ve Yönetim
 
Romanda, yönetim ve yöneticilerin görevleri hakkında doğrudan bilgi verilmemekte, yönetim ve yöneticiler hakkında verilen bilgiler şöyle belirtilmektedir:
 
Yaz tatili sonlarında mektep, bir zaman için kaynar, bu taşkınlık ancak birinci üç ay imtihanına doğru yatışır.
 
Sör Süperiyör: Mektebin en büyüğüdür. Müdiredir. En ihtiyar hocalara kadar herkes onu –yazarın ifadesi ile- Allah gibi sayar. Feride, Papazın taklidini yaparak arkadaşlarını güldürürken, Sör Süperiyör’ün, koridora açılan pencereden kendisine baktığını görür. Ona sus işareti yapar ve bir öpücük gönderir. Feride Sör’e, hocaya karşı suç ortaklığı için rica edince, neşelenir ve sınıfa girmekten korkuyormuş gibi yaparak gülümser. Arkasından, parmağı ile Feride’yi tehdit ederek koridorun karanlığında kaybolur.
 
Sör Süperiyör, bir gün de Feride’yi, sınıftan çalıp getirdiği kağıt sepetine yemek artıklarını doldururken yakalar. Sert bir sesle, “Buraya gel Feride, nedir bu yaptığın?” diye sorar. Feride, “Köpeklere yiyecek vermek fena mı Ma Sör? diye karşılık verir. Bir keresinde de, köpeklere yiyecek vermek için duvardan atladığını, diğer bir seferinde, “Ma Sör Terez seni çağırıyor!” diye kapıcıyı aldattığını söyler. Tüm bu yapılanlara rağmen Sör Süperiyör Feride’ye ceza verme yoluna gitmez. Bu duruma Feride de hayret eder ve “Sörler ne garip insanlardır. Zannederim ki başka bir mektepte bunu yapsam ya hapsedilir yahut da bir başka ceza görürdüm,” der. Tüm bunlara rağmen Sör Süperiyör, Feride’yi en çok seven öğretmendir. Feride, Sör için “Hayatta kimse, galiba bu kadın kadar beni sevmedi,” der. 
 
Sör Süperiyör Feride’yi, odasına çağırtır. Feride, böcekten korkan hocasını bayılttığı için istintaka (sorguya çekilme) çağrıldığını sanır. Çünkü kabahatinin kolay geçiştirilecek kabahatlerden olmadığını bilmektedir. O gece de Sör Süperiyör’ü uyku sırasında, çatkın bir çehreyle üzerine yürüyor, gözlerini açıyor ve bağırıyor olarak görür. Oysa çağrılma nedeninin bu olayla ilişkisi yoktur. Sör Süperiyör’ün yüzü mahzun, dudakları titremektedir. Feride’yi elinden tutup göğsüne çekecek gibi bir hareket yapar. Sonra yine bırakır ve “Feride, çocuğum… Sana bir haber vereceğim… Üzücü bir haber… Baban bir parça hastaymış… Bir parça diyorum, ama galiba ziyadece…” diyerek babasının ölüm haberini Feride’ye vermeye çalışır ama veremez. Elindeki kağıt parçasını buruşturur ve sözünün arkasını getirmeye muvaffak olamaz. Dili tutulmuştur. Feride, “Anladım Ma Sör, üzülmeyiniz… Ne yapalım, hepimiz öleceğiz…” deyince, Feride’nin başını göğsüne dayar ve uzun müddet bırakmaz.
 
Mektep yatılı olduğu için öğrenciler izinsiz dışarı çıkamaz. Şehir, çarşı iznine çıkabilmek için Pazar gününü beklemek gerekir. Pazar günü ev iznine çıkılabilir. Feride, Kamran’ın Madrid’e sefaret katibi olarak gideceğini doktorun kızı olan arkadaşından öğrenince, kendisin haber verilmemesi nedeniyle çok kızar. Pazara kadar sabredemez ve Sör Süperiyör’e giderek, “Teyzem hasaymış,” deyip ev izni ister. Allah’tan o gün, Sörlerden biri Kartal’a gidiyormuş da, Erenköy istasyonuna kadar beraber gitmek şartıyla, Sör Süperiyör Feride’ye istediği izni verir. Notre Dame De Sion mektebinde, yatılı öğrencilere gelen mektuplar, yönetici Sörler tarafından incelenerek öğrencilere verilir.
 
Yönetici, okulun amaçlarına ulaşması, eğitim programındaki amaçların gerçekleşmesi için, gerekli insan ve maddi kaynakların sağlanmasından ve bu kaynakların en verimli biçimde kullanılmasından sorumlu olan kişidir. Yöneticinin temel görevi, okulu, eğitim programlarında yer alan amaçlara uygun olarak yaşatmaktır. Bunun yanında, okul personelinin geliştirilmesi ve mesleklerinde daha verimli olması için, meslek içi eğitim kursları, seminerler, konferanslar vb. düzenler. Okulun ihtiyaçlarının karşılanması için mali kaynakların sağlanması ve dağıtılması işlemleri ile ilgilenir. Çevre kalkınmasına yardımcı olacak çalışmalar yapar. Öğrencilerin okulla ilgili sorunlarına eğilir ve çözüm yolları bulmaya çalışır.  Okul müdürü görevini yerine getirirken, öğretmen, eğitim uzmanı, sekreter, hizmetli gibi insangücü ile bina, araç-gereç, para vb. maddi kaynaklardan yararlanır (Fidan, Erden 1991; Erden,1998).
 
Dam dö Sion’da, yönetim, yönetici ile ilgili ifadelere ve yöneticinin görevlerine bakarak; okulda birkaç dönem (üç ay) olduğu ve bu dönemlerde sınavların yapıldığı; öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanlara karşı sıkı bir disiplin uygulandığı; öğretmen ve öğrencilerin koridora açılan pencerelerden gözlenerek de denetlendiği; eğitimi uzun vadeli bir yatırım olarak görüp, öğrenciye fiziksel ya da psikolojik ceza verme yerine, ikna etmeyi yeğledikleri; öğrencilere hep yetişkin gibi davrandıkları; öğrencileri okul dışında da kontrol etmek istedikleri/ettikleri; öğrencilere izin konusunda çok titiz oldukları; her ne kadar sıkı disiplin uygulasalar da öğrencileri ve işlerini sevdikleri söylenebilir.
 
 3) Öğretmenler/Sörler
 
Romanda, öğretmenler ve görevleri hakkında doğrudan bilgi verilmemekte, öğretmen/sörler hakkında verilen bilgiler şöyle belirtilmektedir:
 
Feride, her hocaların zayıf damarlarını yakalar ve onun neden üzüleceğini gayet iyi keşfeder. Sonra da ona göre işkenceler hazırlar.
 
Sörler sokakta gezmeyi pek sevmezler. Ancak mektebin ilk haftalarında bir Pazar günü öğrencileri Kağıthane tarafına gezmeye götürürler.
 
Sörler, mektepte, başlık ve forma gibi özel giysiler giyerler.
 
Dünyaya ait hiçbir şeyin farkında görünmemelerine rağmen, en küçük dedikoduları bilirler, öğrenirler.
 
Öğrenciler, Sörlerden izin alarak, mütalaahanede arka sıralara geçip dersler üzerinde arkadaşları ile müzakere yapabilirler.
 
 Sörler, öğrenciler mütalaahanede ders çalışırken, onlara etüt başkanlığı yapıyor ve onları denetliyorlar.
 
Frer Kısavye: İhtiyardır. Mektebe ara sıra müzik dersi vermeye gelir.
 
Adı belirtilmeyen titiz hoca: Feride, son derece temiz ve titiz olduğuna inandığı bu hocası yanından geçerken, kaleminin iyi yazmadığından şikayet eder gibi yapar ve kalemini şiddetle sallayarak, zavallının bembeyaz yakasına mürekkep sıçratır.
 
Böcekten korkan hoca: Bu hoca böcekten çok korkar. Feride, kitaplardan makasla kestiği boyalı akrep resmini at sineği üstüne yapıştırarak hareket ettirir. Hoca bunu gerçek bir akrep sanarak, çok korkar ve küçük bir baygınlık geçirir. Yanında bulunan bir T cetveli ile sineği bir vuruşta kürsünün üstüne yapıştırır.   
 
Sör Matild: Müzik hocasıdır. İhtiyar ve son derece mutaasıptır. Sör Matild bir gün duvardaki Meryem heykelinin önünde gözlerinde yaşlarla dua ederken, Feride heykelin etrafında uçuşan sinekleri göstererek, “Ma Sör, aziz annemizi melekler ziyarete gelmiş!” gibi sözle onu en can alıcı yerinden vurur. Sör Matild, Feride’in hiç hoşlanmadığı bir tiptir. Bir akşam, yemekten sonra Feride’yi çağırıp, bir sırma tel ile birbirine bağlanmış iki resimli şeker kutusunu ona uzatınca,  Sör’den hiç hoşlanmadığı halde, Sör’ün boynuna sarılıp, yanaklarından öpmemek için kendini zor tutar.  
 
Sör Aleksi: Fransızca muallimidir. “Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım ne bulacaksınız? Sizin için güzel bir hayat temini olur.” konulu bir yazma ödevi verir. Feride bu sırada, 12 yaşında ve dördüncü sınıftadır.
 
Sör Aleksi’nin hiç dilinden düşürmediği bir söz vardır:
 
“Kızlarım, ümitsiz hastalıkların, mukadder felaketlerin son bir ilacı vardır: Tahammül ve tevekkül. Elemlerde bir gizli şefkat var gibidir. Şikayet etmeyenlere, kendilerini güler yüzle karşılayanlara karşı daha az zalim olurlar.”
 
Sör Aleksi’nin Feride’ye, daima söylediği bir söz vardır: “Sana hiç yüz vermeğe gelmez. Hemen şımarmağa, küçük bebekler gibi ağzında kelimeleri büzmeğe, maskaralık yapmağa başlarsın.”
 
Sör Aleksi, “Papaz elbisesi, adamın ruhunu da papaz eder!” der.
 
Sör Berenis: Feride’nin mektepte, çok sevdiği hocalardan biridir.
 
Sörlerin, işlenen her suç karşısında öğrencileri cezalandırmama, yapılması gerekenleri anlatma, davranışları karşısında Feride şunları söyler. “Evdeki haşarılığım orada da devam ediyordu. Bu Sörler ya hakikaten melek gibi sabırlı insanlardı yahut da benim hoş bir tarafım vardı. Sörlerin hareketleri o zaman yelin kayaya tesiri gibi bir şeydi. Haşarılığıma, intizamsızlığıma mani olacağa benzemezdi. Fakat zamanla gizli gizli içeriye işlemiş bu silinmez izlerin bende şifasız bir zaaf ve rikkat tortusu bırakmış olmasından korkarım.”
 
Sörler ile konuşurken; eller mektep gömleğinin göğsü üzerine kavuşturulur ve hafifçe boyun bükülür. “Beni affedersiniz” diye söze başlanır. Bu masum yalvarma jesti mektepte sörler ve dindar talebelerin Meryem ve İsa karşısında dua ederken aldıkları bir jesttir ve tesiri herhalde çok uzun zaman tecrübe edilmiştir.
 
Sör Aleksi, sınıfta öğrencilerin gürültüsünden rahatsız oldukça, mum gibi sarı parmaklarını birbirine geçirir, berrak mavi gözlerini bir Meryem tasviri saflığıyla gökyüzüne kaldırarak ; “Bana bir Kalver azabı çektiriyorsunuz!” der.
 
Öğretmen; resmî ya da özel bir eğitim kurumunda çocukların, gençlerin ya da yetişkinlerin istenilen öğrenme yaşantıları kazanmalarına kılavuzluk etmek ve yön vermekle görevlendirilmiş kimse (TDK, 1974).Öğretmen, belli bir program çerçevesinde, planlı eğitim etkinlikleri düzenleyerek, öğrencilerde programlar doğrultusunda istendik davranış değişikliği meydana getirir.
 
Öğretmenlik mesleğinin icrası sırasında, öğretmenin iki temel niteliği önem taşır. Bunlardan biri kişisel, diğeri mesleki niteliklerdir. Kişisel nitelikler; hoşgörülü ve sabırlı olma, açık fikirli, esnek ve uyarlayıcı olma, sevecen, anlayışlı ve espirili olma, yüksek başarı beklentisi, cesaretlendirici ve destekleyici olma. Etkili bir öğretmende bulunması gereken mesleki nitelikler ise; genel kültür bilgisi, konu alanı bilgisi ile öğretmenlik meslek bilgisi ve becerileridir/yeterlikleridir (Erden, 1998).
 
Öğretmenin görevleri; öğretmenlerin ders ile ilgili görevleri, öğretim işleri ile görevleri, öğretim (öğretme-öğrenme) sürecindeki görevleri, sınıf yönetimi (olumlu sınıf atmosferi oluşturma) ile ilgili görevleri, eğitim işleri ile görevleri, yönetim işleri ile ilgili görevleri olarak gruplandırılabilir (Erden, 1998; Sönmez, 2003).
 
Dam dö Sion’da; öğretmenler/sörler ile ilgili ifadelere ve öğretmenlerin görevlerine bakarak; öğretmenlerin kişisel nitelikler açısından, aşırı sabırlı ve hoşgörülü oldukları söylenebilir. Öğretmenlerin geziye götürmek gibi eğitim, mütalaa başkanlığı yapmak gibi yönetim görevleri yaptıkları görülmektedir. Bunların dışında, öğretmenlerin siyah giysiler, beyaz başlıklar giydikleri belirtilmekte, öğretmenlerle ilgili başka herhangi bir özellikten söz edilmemektedir.
 
(Devam edecek)
 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..