"Halkından" kopmuş; "devletine yabancı" kalmış aydınlar(!?)

ATİLLA İLHAN, NE GÜZEL DEMİŞ..." Aydınlar, sırça köşklerinden çıkarak halk arasına girip, gördüğünü dile getirmelidir"...

Bizim "kimi" aydınlarımız -ki ben onlara "sözde aydın" diyorum- Atilla İlhan'ın dediğini yapmazlar... Onlar, sırça köşklerinde ya da sıcak odalarında geniş ve rahat koltuklarına televizyon kanallarını izlerler; kendi siyasi düşüncelerine sıcak bakan gazeteleri okurlar; "facebook" ya da "Twitter"den, kendileri gibi düşünenlerin birkaç cümlesini genişleterek, "halk böyle düşünüyor" diyerek "köşe yazıları" yazarlar... Sonra, davet edildikleri televizyon kanallarında, edindikleri derin bilgileri "kendi düşünceleri" gibi söylerler...

Benim, "sözde aydın"; ya da bazılarının dediği gibi, bu "çakma aydınlar"ın, çoğu "genel kültür" bakımından yeteri kadar donanımlı olmayan; yukarıda örneğini verdiğim gibi, "kulaktan dolma bilgilerle", "tumturaklı(x)  birkaç söz söyleyerek "ahkam keserler"... 

Cem Karaca'nın dediği gibi, "fırındaki ekmeğin fiyatını bilmezler" ama, hepsi birer ekonomi profesörüdür(!?)... Kürt halkını tanımazlar, PKK'yı bilmezler ama PKK'ya arka çıkarlar...

Ülkemde, bu tür aydınlardan o kadar çok var ki; "gerçek aydınlar", bunlar arasından sıyrılıp kendilerini gösteremiyorlar...

x

AYDIN POLİTİKA DIŞINDA KALMALI...

Aydın, bence, politikaya bulaşmamalı... Hele hele, eğitim alanında kariyer yapmış, belirli akademik unvanlara sahip olanlar ise, hiç bulaşmamalı politikaya... Bunlar, siyasetin kirli çarkları arasında kariyerlerine çizik attırmamalıdırlar...

Aydınlar, partiler üstü olmalıdır... "Politikaya ya da herhangi bir siyasi amaçlı gruba giren aydınların düşünce alanları daralır"; görüşleri, bağlı oldukları "siyasi grubun" ya da "siyasi partinin", politik çizgisi dışına çıkamaz. Bu da, onun, "iktidar ya da muhalefet" içinde erimesine yol açar; giderek de "bağımsız düşünce" özellikleri köreleri... Onu aydınlatan lambalar söner...

x

BİRKAÇ ÖRNEK(*):

* Bir aydın, "bir oy diktatör devirir" der mi?... Nerede görülmüş, "seçimle" diktatör devrildiği...

* 100 akademisyen toplanmış, Türkiye'yi ziyaret etmek isteyen yabancı bir devletin başbakanına mektup yazarak gelmemesini önermişler; yazdıkları mektupta, bu ziyaretin iktidar partisinin işine geleceğini ifade etmişler.

* Halkı tanımayan bir başka aydın, 1 Kasım seçimlerinde uğradığı hayal kırıklığını, halkı suçlayarak dile getirmiş.

* Lambası sönmüş bir aydın da, "halkın istediği rejimi seçtiğini" ileri sürerek "demokrasiyi" rafa kaldırdığını yazmış.

*Lambası söndüğü için mum ışığı ile aydınlanan bir başka aydın da, İktidar Partisi'nin 1 Kasım seçimlerinde %47 oy alması durumunda çalıştığı üniversiteden istifa edeceğini söylemiş; ama hala yerinde duruyor; ve ben böyle bir şey söylemedim diyor; söylediğini kanıtlayan ses bandı olmasına rağmen... Bu pişkin ve de sözünde durmayan aydın, Avrupa basınında, "Türkiye, İslami otoriter rejime gidiyor" demeçleri de vermiştir.

Böyle aydın olur mu?

* Son olarak, PKK yerine, Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlayan "Akademisyenler Bildirisi"nin altındaki imzalara bakın bakalım; bu "pişkin", "sözde", "çakma" ve "sözünün arkasında durmayan" aydın(!?)'ın imzası var mı, acaba?

x

SONUÇ...

Umarım, ülkem kısa zamanda bu tür aydınlardan kurtulur ve gerçek aydınların önü açılır... Bu konuda, medya da üzerine düşeni yapmalı; flaş haber  ya da reyting uğruna "yapay aydınlar" yaratmamalı; topluma gerçek aydınları tanıtmalı ve onların "tarafsız" düşüncelerini halka aktarmalıdır...

Şu unutulmamalıdır ki, "aydın"ı olmayan toplum, sütü kesik anneye benzer; gürbüz çocuklar yetiştiremez"...

Sözün kısası, "aydın geçinmek kolay; ama aydın olmak zordur"...

cdenizkent

-------------------- :

(x)  "Tumturaklı" :(Söz ve anlatım için); anlamına bir şey katmayan, bir anlam bildirmeyen; ama kulağa hoş gelen, gösterişli...

(*): Satırbaşı ile başlayan ifadeler, yazılı ve görsel medyadan edindiğim aktarmalardır...