Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ZEREN KEZİBAN KARAASLAN

http://blog.milliyet.com.tr/zerenkezi

25 Şubat '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

“Hayatımızdaki ince şeylere dair”

“Hayatımızdaki ince şeylere dair”
 

AHMET İNAM SÖYLEŞİ: ARALIK 2006'DA BİR ETKİNLİĞİN ARDINDAN YAZDIĞIM YAZI:
Ahmet İnam’ı; üzerinde çalıştığı ve ölünceye kadar da bu konudaki arayışını sürdüreceğini söylediği çok sıcak bulduğum, insana kollarını açan “Gönül Felsefesi” adını verdiği çalışmasından tanıyorum... Bir de Piya Şiir Kitaplığı’nın Zed Yayınlarından çıkan “Filiz Nerdesin “ adlı kitabından duymuştum adını ilk defa...
20 den fazla kitabı olan ODTÜ nin Felsefe Bölümünde profösör Ahmet İnam... Mantık, Bilim Felsefesi, Kümeler Kuramı, Dil Felsefesi, Tarih felsefesi, Ahlak-estetik-iletişim felsefesi dersleri vermektedir...
İngilizce'nin yanında, Almanca, Fransızca, Latince ve Eski Yunanca'dan biliyor... Uluslararası Schopenhauer Derneği ile Michael Polanyi Derneği, Türkiye Felsefe Kurumu üyesi ve Türk Felsefe Derneği Başkan Yardımcısıdır ...

Aralık 2006 yılında Kolej Vakfı’nın davetiyle Gaziantep'e gelen Ahmet İnam: “Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair” konulu söyleşisinde yaşama ve insana dair anlattıkları, gerçekten günümüz insanının üzerinde durup düşünmesi gereken ihtiyaçlardan... Bir parça ekmek bedeni, bir lokma güzellik ruhu ayakta tutar... Bedenin ve ruhun sağlıklı olması çok önemli ve gittikçe de artan bir ihtiyaç üstelik...
Ahmet İnam ruhu, dörtlü bütün olarak tanımlıyor; beden, duygu, düşünce ve ilişkilerimiz... Bu dörtlünün temellendirdiğini görüyoruz gönül felsefesini...
“Konuşmasında siyasi oyunlara alışmış insanların sosyal yaşamdaki yorumu da bu oyunlarla dolu olacaktır, sen böylesin busun demeye vaktimiz yok bu çatışmalar doğru da değil, yapman gereken varsa onu yapmaya çalış” diyor... Biz tuhaf bir biçimde karşımızdaki insana olumsuz tanımlar getirmekle kendimizi iyi hissetmeyi sağlıyan bireyleriz... Nerde entelektüel düşünce yapısına sahip olmak... Literati tipleriz yalnızca... Okuyoruz, öğreniyoruz ama yaşama geçirmek konusundaysa akıl almayacak kadar geriyiz...
Kitapçılara gitmekten hoşlanmadığını, kitap raflarında içi çöplerle dolu kitaplar görmeye dayanamadığını söylüyor Ahmet İnam... Reçete gibi her şeyin bir kitabını bulmak mümkün... Hap gibi al ve hapı yut sonra diye bir ironi serpiştiriyor konuşmasına...
Kitaplarından birinden bir alıntıyı ilave etmek istiyorum burada... “Bu kadar değil hayat! Ben bu kadar değilim. Ötelerde bir can var, canlılık var. Olağanın içine tıkıldığımız hayatın olağanüstülüğü var. Hemen önümüzde. Gözlerimizin önünde göremiyoruz” Ne yazık ki bu alıntıyı kendimize de hayata da başkaların da söyleyemiyoruz gür bir sesle göğsümüzü gere gere...
Eski muhabbetlerin olmadığına değinen Prof. İnam “ muhabbet arapça bir sözcük, iki temel öğe içerir; sevgidir, sevginin verdiği sıcaklıktır... Paylaşma-haberleşme- karşılıklı gönül alışverişidir aynı zamanda” diyor ve ilave ediyor muhabbette empoze etme, dayatma yoktur, düşünce ve duygular cereyan eder”
Mutsuzluk edebiyatına sığınmanın hoş bir şey olmadığını savunup “mutsuzsan ahlak felsefesinden nasibini almamışsın çünkü beceriksizsin ruhunu böyle beslediğin için... Mutluluk bir karakterdir Aristo nun savı bu” diyor...Aynı zamanda bir yaşam biçimidir diye düşünüyorum ben de... Devam ediyor “ Mutlu olan verebilir, paylaşabilir, ilgi gösterebilir, başkalarının dünyasına girebilir, iz bırakabilir” Düşünmek gerek bütün bu söylediklerini ve altını çizmek kalın çizgilerle...
“Mutluluk bir estetiktir, estetiğin içinde de etik vardır zaten etik incelikle beslenmemişse bildikleriniz Aziz Nesin’in tabiriyle hamhalatlıktır” diyor Ve hamhalat kişiler olmamak için incelikleri önemsemenin önemini anlatıyor... Ben de, özenli insan zaten incelikleri farkında olmadan doğurur diyorum... Ve özensizlik kadar beni bedbaht eden başka bir şey daha düşünemiyorum çoğu zaman...
2500 yıl önce Akedemia dan yani bu günkü Atina nın yerinde bulunan açık hava okulunu anlattı Sokrat’ın bahçesi dediğimiz okullar... “Şimdiki okul portresinden uzak öğrenme-öğretme aşkı olan bilginin peşine düşmüş insanların bulunduğu okullar..” bu günde böyle okullar olsa ve bu okula gidecek insanlar... Bilgi toplumlarının öneminin gittikçe arttığı 3. dalga denilen bilgi çağında ne kadar önemli... “öğrenme ve öğretme ilişkisinde heyecan ve mutluluk varsa anlamlıdır...” Kendisinin önerdiği eğitişim kelimesinin karşılıklı eğitim anlamına geldiğini, eğitirken eğitilmek serüveninin bir güzel insan serüveni olduğunu söylüyor...
“Sokrat: bedeninize bakıyorsunuz da ruhunuza niye bakmıyorsunuz der.. Doğru ayak kokusundan daha beterdir ruh kokusu “ diye ruhumuzun güzelliklerle güzelleşebileceğini güzel bir anlatım uslubuyla anlatıyor...
Gönül Felsefesi’yle ilgili açılamaya şöyle yapıyor: Felsefi inşa zor, kendi topraklarımızdan-yaşamımızdan devşirdiğimiz bir felsefemiz yok... Gönül Felsefesi üzerinde çalıştığım ve ortaya attığım bir şey... Gönlümde yaşattığım ancak işleyebileceğim durumda değil henüz. Felsefi irdelemesini yapmak şimdi yapay olur ama bunu yaşıyorum, yazdığım her şey gönülle ilgili başlık ne olursa olsun...
Forma dönüşen söyleşi çok keyifli geçiyor... İki buçuk saat nasıl geçti anlayamadık... Doyamadık dinlemeye...
Yaşam kavgasında, sosyo-psikoljik iktidar kurmaya yönelik güçlü olmanın yarışında özensiz davranışlar adasına dönüşen zamanımızda, ihmal edilen ve unutulup giden inceliklerin de bizden şikayeti var... Ha ne dersiniz?! Bir gönül adamı olan Ahmet İnam’ın yazılarını okuyarak yakınlaşalım Gönül Felsefesiyle ve inceliklerle buluşturalım ruhumuzu... Ve ilişkilerimizi inceliklere teslim edelim...
Ahmet İnam konuşmasını Gülten Akın’ın dizeleriyle açmıştı ben de o dizelerle bitiriyorum...
Ah! kimsenin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya!..

 
Toplam blog
: 35
: 573
Kayıt tarihi
: 18.02.09
 
 

Bağımsız bir yaşam sanatsız düşünülemez! diyen bir kaç yıldır Gaziantep' te yaşayan, kamuda çalışan ..