Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '10

 
Kategori
Blog
 

"Kadının Dayanılmaz Gücü" ortalığı kavuracak.

"Kadının Dayanılmaz Gücü" ortalığı kavuracak.
 

Kitabın kapak dizaynı böyle.


İçinden gelmeyen yazma hevesini, Blog yazarlığını seçerek gerçekleştiren ve Almanca’dan Türkçe’ye de çevrilen ve Almanya’da skandallar yaratan “Gülün Dikeni” nden sonra tanınan yazar Sara Gül Turan’la yan yana geldik.

Yeni kitabı da sansasyonlar yaratmağa hazır. Baskısı bu hafta içinde bitti. Kuşadası Kadınlar Denizinde işlettiği kendi ismini verdiği otelde oturduk konuşuyoruz.

Kadının dayanılmaz gücü” ismini taşıyan kitap, yazarın 9 ncu kitabı. “Gülün Dikeni ve Şok,” Almanca’ya da çevrilerek hem Türkiye’de, hem de Almanya’da en çok satan kitaplar arasında yer alırken, son çıkan “ Kökten Refah, Dünden Bugüne Atatürkçülüğe karşı olanlar , Din Tacirleri, Bir Siyasetin Negatif yüzü ve diğer yapıtları ile yazarın bu, 9 ncu kitabı oluyor.

“Kitabın başlangıcında, burada isim vermeden zikrettiklerim, benim fantezilerimdi. Ama gerçek oldu. Bunları, yaşadık ve gördük. Skandallar sonrası iki yıl içinde birileri başımıza C.Başkanı olursa, şaşmayın. Ben bu olayları 10 yıl önce kaleme aldım. Herkes “ olmaz böyle şey” dediğinde, bu sefer böyle diyenlerden ben bıktım. Kitabı bırakmıştım, Son on yıllık gelişmeleri takip ettikçe kitabı bitirmeğe karar verdim.” diyen Sara Gül Turan, bilindiği gibi blog yazarımız.

Almanya’yı karıştıran Gülün Dikeni kitabını Türkiye’de hiçbir film yapımcısı perdeye aksettirmek için, cesaret edemedi. Abartılı Geceyarısı Ekspresi kitabının başka bir versiyonu olan kitapta baş kahraman bu sefer bir kadındı ve Alman hapishanelerinde çile çekti. İnsanlık dışı muameleler gördü.

Şimdiki kitabı için de iddialı konuşuyor Sara Hanım. En yüksek siyasi mertebelere tırmanmış olan güçlü adamların, nasıl bir sapık ilişkilere odaklanması ve sonunda taciz ettiği gelininin, ondan almış olduğu korkunç intikam, kitabın ana temalarını teşkil ediyor.

Sara Hanım, ayrıca “ Bu dincilere, yani siyaseti dine alet etmiş istismarcılara sesleniyorum, diyor ve ekliyor, Atatürk’ün bu İslâm âlemine yapmış olduğu en büyük iyilik, halktan niçin gizli tutuluyor? Hepimizin bildiği gibi Suudi’ler Vahabi mezhebindendirler. Bu mezheptekiler, mezara karşıdırlar. Kendi ölüleri de dahil, Hac’da ölen insanlarımızın üzerine bir avuç toprak dökülüp, grayderle açılmış çıkurlara konuyor.

Ve yine Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra Suudi’ler, Muhammedin mezarını yıkmak istemişler, Atanın sert tedbirleri üzerine geri çekilmişlerdir. Şimdi açılımsa, bunlar da konuşulmalıdır.

Sara Hanım, blogcuları çok seviyor. Yazılarını dikkatle okuyor her birinin. Onlarla birebir tanışmak istiyor. “ Otelcilik neyime. Yazılarımı yazmak, mesleğimi icra etmek en iyisi diyor, başka bir şey demiyor. Ve soruyor da “ Hiçbir blogculuk dünyasında olmayan güzel münasebetler, bu Milliyet sitesinde tesis edilmiş. Yazarlarımız bölge bölge toplanıyorlar. Adeta bir yarış var. Yorum zenginliği ve birlikteliği var. Bu cezbedici bir durumdur” diyor.

Tam bu sırada da içeriye Sara’nın son kitabının kapağını tasarlayan Kelebek namlı Serpil Topaloğlu giriyor. Dr. Arkadaşı Hakan Yurtsev ile birlikte. Tanıştırılıyoruz. O da blogcuymuş meğerse. Eh, mini bir blog toplantısı yapıyoruz sanat üzerine. Blogcumuz ressam. Namı kelebek. Diğer Kelebek isimli blogcumuz gibi, bu da şair. Çok kuvvetli kalemi var şiir üzerine. Kelebekleri seviyor. Resim eğitimi görmemiş. İki kızından biri de mesleğe eğilimliymiş. Lise sonrası hep resim yapıp satarak hayatını devam ettirmiş. Bu kelebek, başka kelebek. Ressam kelebek. Rumuzu bu.

Atölyesindeki resimleri gösterdi bize. Sara Hanım onlar için “ kitap kurdu diyor. “ İstanbul’dan gelip yerleştim. K.Adasında çok renk var” diyor. Sara’nın kitabının kapağına şunları yazmış, kapak resminden ayrı olarak:

“Hayatta her şeyin bir nedeni olduğuna inanıyorum. Bana göre tesadüf diye bir kavram yoktur. Tesadüfler bir planın sadece parçasıdır.

İşte benim Sara Gül Turan’la tanışmam da bir tesadüf değil, ilahi planda tasarlanmış bir şeydi. Çünkü birbirimiz için özel insanlarız. Sara’nın bana her zaman söylediği bir sözü söylemeden geçemeyeceğim. Hayatının kayıp 13 yılından söz etti ve bu kayıp 13 yıl onun yazıdan uzak kalıp, adeta inzivaya çekildiği yıllardı. Ve dedi ki; ’boşa geçen 13 yılıma çok acıyorum ama bu kayıp 13 yılın sonunda seni tanımak varmış. O giden yıllardan şimdi pişman değilim, çünkü sonunda seni tanıdım. Seni tanımak benim için çok önemli. Çünkü sen yıllardır özlemini çektiğim dostluğu yeniden hatırlattın bana. İyi ki varsın, iyi ki seni tanıdım.

Bu sözler benim için çok değerli. Çünkü ben de onun gibi güzel ve iyi bir dost kazandığım için çok mutluyum. Ben onun için güzel, renkli kanatları olan bir kelebektim. Bana ismimle değil, kelebeğim diye hitap eder hep. Bir gün ona, yıllar önce o kadar önemli kitaplar çıkarmış, donanımlı ve tecrübeli bir yazar olduğunu hatırlattım. ‘Neden yazmıyorsun Sara?’ diye sorduğumda bana küskünlüğünü anlattı.

‘Hayır’ dedim; ‘sen yazmalısın. Otel işletmekle kendini avutma. Mutsuzluğun bu yüzden. Sana hayat veren bir şeyden vazgeçemezsin. Yazmalısın.

Günlerce, aylarca onu ikna etmek için uğraştım. Bir gün ona kağıt ve kalem verip, otelin odasına kilitledim. Arada sırada kahvesini getirip, göz ucuyla da yazdıklarına şöyle bir bakıp çıkıyordum. Diyor. Dostlukları bu kadar sıkı. Öyle anlaşılıyor.

Sara!nın kocası, eski parlamenter. Sara Gül Turan, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca’yı çok iyi bildiğinden, dokuz yıl Alman Hava yollarında hostes olarak çalışmış. Nambia ve Kamboçya dışında tüm ülkeleri gördü. Dış ülkelerde karşılaştığı aşağılayıcı davranışlara rağmen, Türk olmakla hep gurur duydu, Halkını çok seviyor. Onların uğrayacağı haksızlıklara seve seve her zaman karşı geleceğini kesin dille söylüyor.

Blogcunun arkadaşı olarak biz de gurur duyuyoruz kendisi ile.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..