Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '11

 
Kategori
TV Programları
 

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi üzerine…

36 Osmanlı Padişahı içinde, tam 46 yıllık saltanatı ile en uzun hükümdarlık sürdürmüş olan ve Osmanlının 10. Padişahı olan “Kanunî Sultan Süleyman (Muhteşem Süleyman)”ın hayatını konu alan film, yeni yılın ilk Çarşamba gecesi (05 Ocak 2011) Show TV’de yayımlandı ve kıyamet de kopuverdi… 

Bilhassa muhafazakâr iktidarımızın vekilleri tarafından tepkilerin ardı arkası kesilmiyordu: “Vay efendim, Padişahı içki içerken gösterdiler, Halife olan kişi içki mi içermiş… Ulan, Osmanlı Padişahlarının ömürleri Harem’de mi geçiyor; bu film tarihi film mi, yoksa bel altı sahnelerini gösteren, malûm Miki Filmi (!?) mi, herkes haddini bilmeli…” diyorlardı. Tabii, daha diğer bölümlerini bile henüz seyretmeden, bu dizinin tedavülden hemen kaldırılmasını isteyenler, bildiğimiz yasakçı kafalarla, en kestirme ve kolay yolu tercih edenler de vardı… 

Dizinin öbür bölümlerini biz de seyretmedik ve bilmiyoruz! Ancak, biraz sabır gösterilip, birkaç bölüm izledikten sonra bu yorumların yapılması gerekmez miydi? Hem Osmanlı Padişahlarının hepsinin içki içtiklerini Sağır Sultan bile bilmiyor mu? 1481’de Padişah olan ve Yavuz Sultan Selim’in babası II. Bayezit’in, sarayından dışarı çıkmayan, saraydaki eğlenceler uğruna ordusu başında savaşlara gitmeyen, içkiden başka, “afyon” da kullanan bir müptelâ olduğunu bilmeyen mi var? 

Kanunî Sultan Süleyman’ın bir ayağı, diğerinden “4 cm” kısa idi ve bir ayakkabısının içi 4 cm kabartmalıydı. Hürrem Sultan’ın çok etkisinde kalmıştı. Onun oğlu olan ve yerine 1566’da Padişah olan II. Selim’e “Sarı Selim” veya “Sarhoş Selim” de denilirdi. İşimize gelmiyor diye, bunları tarih sayfalarından çıkartacak mıyız? 

Ya en keskin içki yasakçısı, bu yasağa uymayanlardan kaç yüz bin kişiyi öldürttüğünü kendisi bile bilmeyen ve 1623’te Padişah olan “IV. Murat”a ne diyelim? Yani, bunların içki filân içmediklerini söyleyerek, tarihi gerçekleri saklayıp, gerçeği söyleyenlere karşı mı çıkalım? 

Bakınız, Padişah III. Murat’ın en büyük oğlu olan ve taht uğruna, tam ‘19 erkek kardeşini’ birden 1595 tarihinde boğdurtup da Padişah olan III. Mehmet’in yaptıklarını görmezden mi geleceğiz? 

Sadrazam ‘Ayağı Büyük Mehmet Paşa’nın; Venedikliler İstanbul’a saldıracakları zaman, bütün İstanbul surlarını boyatarak, düşmanı bu boya ve badana görüntüleriyle korkutmaya kalkışmasını ve sonuçta kellesinden olmasını unutmamız mümkün mü? 

Ya da, IV. Murat’tan sonra, 1640 yılında Padişah olan Deli İbrahim’in; Sivaslı Komutan İbşir Paşa’nın 6 yıllık nikâhlı karısını, dindar ve dürüst Sivas Valisi Varvar Ali Paşa’dan, İstanbul saray haremine derhal göndermesini istemesini mi unutacağız veya halktan saklayacağız? Osmanlı Padişahlarının, Orhan Bey’den itibaren hep yabancı kadınlarla evlendiklerini mi görmezden geleceğiz? 1711’deki Prut Savaşı’nı kazanması an meselesi iken, son kuşatma gecesi, çadırında Çariçe Katherina ile birlikte olup, Rus Ordusu’nu bağışlayan ve yediği nane sonucu kellesi vurulan Baltacı Mehmet Paşa’nın yaptıklarını görmezden mi geleceğiz? Bunlar yaşandı ve bitti, bugün hiçbir hükmü yok, ama arşivlere girdiler ve tüm gerçeklikleriyle orada duruyorlar, herkesin bunları bilme hakkı yok mu? 

Herkes gibi, bizim insanlarımızın da, iyisiyle kötüsüyle, zaferiyle mağlubiyetiyle, yöneticilerin akıllısıyla ve deliyse, her şeyi bilme hakları vardır ve olmalıdır da… Güneş balçıkla sıvanmaz! Tarihi gerçekler de halının altına süpürülemez! Bir gün nasılsa ortaya çıkarlar! Bunları bilmeden hazırlıksız yakalanmak mı iyi, yoksa tüm gerçekleri bilerek, önceden gardımızı almak mı daha iyidir? 

Birçok tarihi filmler ve TV Dizileri çekiliyor. Bir sürü emek ve para harcanıyor. Hiç kimsenin bunlara karşı çıkma hakkı ve lüksü yoktur ve olamaz da!.. Ammaaaa, bir tek değişmez ‘şart’ ve ‘olmazsa olmaz’ vardır; o da, her “senaryonun tarihin bilimsel gerçeklerine ve tarihi arşivlere uygun” olması koşuluyla!.. 

Bugün uzağa gitmeye gerek yok; 7 Ocak’ta vizyona girmesi planlanan “Hür Adam” filmi vardı. Daha gösterime girmeden, özellikle tarihçi sayın Turgut Özakman tarafından eleştiri bombardımanına tutuldu ve ‘tamamen uydurma ve maksatlı bir film’ olduğunu söyledi. Tabii ki o film de, daha gösterime girmeden düştü… “Muhteşem Yüzyıl” dizisi için de biraz bekleyelim ve birkaç bölüm izleyelim de, ondan sonra eleştirisini yapalım, olur mu? 

Sakin KOŞAR.  

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..