Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Dünya
 

“Öldürmeyeceksin” Ulus ve devlet

“Öldürmeyeceksin” Ulus ve devlet
 

http://www.gencsiviller.net/ "hanzala"


"Hanzala.

Babasının adı: Önemli değil.

Annesinin adı: Nakba, kız kardeşinin adı fatıma, ayakkabı numarası: Bilinmiyor.
Çünkü o hep yalın ayakla dolaşır."

Hanzala hep 10 yaşında, çünkü yurdundan kopartıldığında o yaşta idi. Diken diken olmuş saçlarıyla Hanzala, Filistin dramını haykırır dünyaya.

Sırtı okuyucuya dönüktür hep. Aslında o filistine bakar, koparıldığı yurduna...

Ta ki özgürlüğüne kavuştuğu zamana kadar...

Bugün hanzala nın yüzünü görme şansı bir kez daha kayboldu.

Fütursuzca yapılan saldırılar onu, yüzünü göremeyeceğimiz küçük bedeninin büyük dünyasına hapsetti...

Onu yurdundan edenlere, bölünmüş halkına ve seyreden bize...

Barışa kadar dönmeyecek Hanzala.."*

On emir’in ilk şartı “Öldürmeyeceksin.” Oysa kutsal topraklar yine kana bulandı.

Dünyada hâkim zihniyetin bakışı “kısasa-kısas” her düzeyde mutsuzluğun, acının kaynağı da bu zihniyet.
Her şeyi teke indirgeyen, çözümü zora başvurmak olan bu zihniyet ile, çoğulcu eşgüdüm arayan zihniyet, dünya üzerinde hemen hemen her bölgede karşı karşıya geliyor.
Dünyanın bazı bölgelerinde anlamını yitirmiş çatışmalar Gazze Şeridin de yüzlerce insanın yok olmasına yol açtı.

Bu çatışmanın kaynağında ulus-devlet krizi var; zora başvuran zihniyet bu krizde sembolik ve fiziksel anlamda sınırları esas alıyor, karşısındaki zihniyet ise sınırları aşan, sınır ötesi işbirliğini esas alıyor; iki kutuplu düşünme yerine karşılıklı etkileşimi öne çıkartarak; çoğulcu, düşünceyi ve bilgi üretimini demokratikleştirmeyi esas alıyor.

Uluslararası ilişkilerde, kazanmak kaybetmek temelindeki tarzın; güvenlik kdayanaklı cezalandırma tarzının uygulayıcıları başta ABD, Rusya, İsrail ve Türkiye. Cezalandırmak yerine iyileştirerek çözüm arayan, öneren, adaleti arayan, bir zihniyetin ağırlığı henüz hissedilmiyor.

Diğer yandan, Irak sorununda barış diyemeyen, içerde barış diyemeyen, çevreler İsrail’in yaptığına yoğun tepki veriyor, yaşananlara tepki duymamak mümkün değil elbette, ancak bu çevrelerin duruşu çifte standart içeriyor. İnsanlık dışı tutumlara, şiddetin her türlüsüne, nerden gelirse gelsin, aynı duyarlılığı göstermek hayata dair samimiyetimizle, iç ahlakımızla ilgili. Haklar ve haksızlıklar etnik kökene, cinsiyete renge göre değişiklik göstermiyor.

Dünya üzerinde yaşatılan tüm tahakkümlere rağmen giderek farklı bir çokluk oluşmakta. Birden çok anlam dünyasına ayakları basan, klasik siyasetin dışında, çoğul kimlikler, farklı kültürel gruplar, zaman zaman bir araya gelerek yeni bir siyaset anlayışı ile gündemi belirleyebiliyor.

Ulus-devletlerin krizine çanak tutan diğer bir süreç AB süreci. Jeopolitik, stratejik, ulusal çıkarlar gibi referanslara sarılan ulus-devletlerin AB sürecine yönelik tavırları kendilerini aklamaya yönelik süreçler içeriyor. AB ise küresel olan sorunlara karşı kararların ve çözümlerin küresel düzeyde alınmasının gerekliliğini öne çıkarıyor.

Ulusal kazanma kaybetme mantığı, güvenlik sorunu, uluslararası paylaşılmış egemenlik; ulusların içindeki güçlerin egemenliği; savaşı, şiddeti, silah tüketimini, zarar etmeyen, kriz görmeyen tek sektörü besliyor; bu sektör silah sektörü.

Ulus-devlet krizinin aşılması "demokratikleşme", "demokrat AB süreci" ile atbaşı gelişebilir, aksi gelişme otoriter, ulus-devletlerin egemenlik, güç ilişkilerini sürdürebilmeleri; hayatın insan için değil, kar için devam ettiği anlamına gelecek.

İçerde farklılıkları birbirine kırdıran, etnik, dinsel temelde çatıştırarak tahakkümünü devam ettiren güçler dışarıda, uluslararası tekellerin ortağı. Bu güçlerin karşısındaki tek güç; barış yanlılarının, “kâr değil insan” diyenlerin oluşturduğu birbirinden bağımsız halkalar.

Kâr için, kazanmak için dökülen tüm kanlar, ulusal sınırlar içinde, sınır ötesinde, birleşmiş milletler gözetiminde, NATO üstünlüğünde; “ulus içinde istediğimi yaparımcı”lar, “ulusaldan giden sol” başka bir halkanın ucunu tutuyor; bencilliğin ve şiddetin halkasının.

Daha çok tüketim için yaşadıkça, bir başkasına yer açma kaygımız olmadığı sürece, hayatı kaybetmeye devam edeceğiz.

Dilerim insanlık İsrail ve benzeri ülkelere dur diyecek kararlığı gösterir.

“Ulus-devletler korku içinde! İçselleştirdikleri ‘ruh’ zamanın ruhuna hiç uygun düşmüyor... Zihniyet değişimleri ise maalesef geriye dönüşlü değil. Ya demokratlığı hazmeden bir sentez içinde yeni bir ‘ulus’ ve ‘devlet’ yaratacaklar, ya da insan doğasının yasaları hükmünü icra edecek.” Etyen Mahçupyan 14.09.2008 tarihli yazısında böyle bir tespit yapmış dilerim birinci seçenek çabuk gerçekleşir; devletler “toplum için devlet” olur.

27.12.2008

*Kaynak:

gencsiviller

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..