Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '13

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

‘Şehir sakinlerinin el kitabı’

‘Şehir sakinlerinin el kitabı’
 

Bir kitap yazmak istiyorum, dedi içimdeki ses. Söz gelişi bir büyücü değilim ben! Karnaval’da başıboş gezen bir ruh’ta değilim ben. Herkesin kolayca kabullenebileceği ve saygı duyulan aynı zamanda şöhretli bir bilge hiç değilim. Bugünkü yazımı bir tek kişi okusun yeter. Belki de sadece sözlerimi kısık bir şekilde ben dinlemeliyim. İyi dinle beni ‘ben’ ve muhatap kişi: İlk sorumu Nietzsche’den duyduğum şekliyle soruyorum o zaman; kişi nasıl kendisi olur? -Bir şey ne ise o demektir. Faust’tan dinlemiştim sonuçta neysen o’sun! Yani Ecce homo..

Önce kendime karşı dürüst olarak anlatmaya başlayacağım. “Kendini beğenmiş saygısızların, çok bilgiç geçinenlerin, karışık kafaların yazdığı iğrenç, biçimsiz, düşünce bilgisine (mantık) özgü saçmalıkları içeren nesneler okunmaz: Onlar orada düpedüz düşünce bilgisi kurallarına, birdenbire ve gelişigüzel söylenmiş her nesnenin boşlukta yapıldığı yere başvuruyor. [‘Böyle’ der onlar: ‘Sen, okuyucu denen eşek! Senin için ‘böyle’ yoktur, ancak benim için var.’ -Verilen karşılık şöyledir: ‘Sen yazar denen eşek, neden yazıyorsun öyleyse?’](1) Aslında gerçekte kendimin ne olduğunu bilmediğim için yazıyorum. Tutsak bir ruh gibi her gece Şehrazat’ın kollarında uyanıyorum. Ben bu masalı dinlemeyi çok seviyorum.

Baha Tevfik, Nietzsche’nin Felsefesini anlatırken şöyle bir alıntı yapar:  “...Güzellik güce dayanır. Güç, hayatın biricik ilkesi, tavlayanı olmalıdır. Yaşamak için insanlar yalnızca ona dayanmalıdır. Kısaca insansal kurtuluş için güzellik ve güç üzerine temellenmiş olan hayat aşkı gerekir..”(2) Bu koca bir saçmalık! Mikro ve Makro kozmosu kaplayan varlığın en içten özü sadece aşk’tır. “Aşk imiş her ne var ise âlemde.”(Fuzuli) Şimdi böyle söylediğim için ‘ben’ ne biçim bir felsefeciyim? Buradan sonraki yaprakların (kâğıt) parçaları ne yazık ki geçmiş zamanın izinde kayboluyor… Deneysel bir metin! Okuyucunun beklentisine dönük değişiklikler bu sayfada görülmeyebilir. Nasıl olsa ikimizde ne olduğumuzu biliyoruz..

Ben bir şehir sakiniyim. Başımdaki ağrıları geçirmek için yazıyorum. “Şimdi, bir başyapıtın bir peri masalının tadını çıkarmaya girişiyoruz. Madame Bovary, bu dizideki peri masalları arasında en romantik olanıdır. Biçem açısından, şiirden beklenen etkiyi düzyazıda yaratır. Çocuğa bir öykü okursunuz, çocuk size ‘gerçekten olmuş mu’ diye sorar. Gerçek değilse, çocuk ısrarla gerçek bir öykü ister sizden..”(3) Bu satırların arkasından sana çok güzel büyüleyici bir masal anlatabilirim, ama yapmayacağım. Çünkü hava çok soğuk ve gecenin bir yarısında ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyorum. [Bir itiraf: Senden nefret ediyorum ey okuyucu! Ama kendimden nefret ettiğimden daha çok değil.] Bu kısımdan sonrasını bir Epik Tiyatro’da kullanabilirsin. Şehir sakinlerinin el kitabı ne olur? Bulmaca, ucuz romanlar yahut polisiyeler, tuvalet kâğıdı bile olarak kullanmaya değmeyecek birkaç gazete, veremli bir aşığın notlarından oluşan bir defter..

Bakın şimdi nasıl ilgisiz bir şekilde Brecht’e geçiyorum. Seyredin, iyi seyredin! Dostum Brecht’in kitabım hakkında yazdığı bir şiir;

“Ayrıl arkadaşlarından istasyonda

Sımsıkı ilikli paltonla sabahleyin kente dal

Bir oda bul ve bir dost çalarsa kapını:

Sakın, sakın açma, uzak kal

Ört izlerini!

 

İkinci kez söyleme bir kez söylediğini

Bir başkasında gördüğünde unut hemen düşüncelerini

Bir şey imzalamamış ve tek bir resim bırakmamışsan

Orada bulunmamış ve hiç konuşmamışsan

Nasıl yakalayabilirler seni?

Ört izlerini!

 

Ölmek geçtiğinde aklından

İyi bak, bir taş olmasın başında yattığı yeri gösteren

Üstünde bir yazıt, kimliğini belirtip

Ölüm tarihinle seni ele veren.

Yineliyorum:

Ört izlerini!”

(4) Walter Benjamin, bu şiiri tahlil ederken gizli bir göç unsurundan (Krypto-Emigration) bahseder. Bu kendi ülkesinde bir insanın sürgün ve yalnız olmasıyla ilintili bir durumdur. Brecht’in benim başlığımla aynı adı taşıyan el kitabındaki şiiri şehir, varoluş ve hayat mücadelesinin bir arenası olarak gözükür. Bu şiiri politik bir bağlamda söylemiş olmasına rağmen ben ısrarla farklı bir bağlamda okumak istiyorum. Kim bilir belki de herkesten uzaklaşmak istediğim için böyledir. Şehirle tek bağlantım olan her gün işten eve dönüşte sokağın başında gördüğüm kedi bu akşam yoktu. Ne yalan söyleyeyim içim burkuldu. İtiraf ediyorum apolitik bir insanım. Benim yoldaşım sadece kediler..  Brecht’i Anlamak kedileri anlamaktan daha mı eğlenceli sanki? Ya Nietzsche denen o umutsuzluk abidesine ne denmeli? Marx, Hegel ile hesaplaşmak için kütük gibi kitap yazmış. Bağnaz ve saygı gerektiren bir çaba.. Benim tek bildiğim şey kedileri sevmek ve insanlardan kormak. Kafka’nın kalbimde yeri büyük. Şehrazat’tan bir masal her gece dinlerim. Masalın tamamlaması ertesi gün.. Şimdi ört izlerini!

Kaynaklar:

1-Friedrich Wilhelm Nietzsche, (2012), “Gezgin ile Gölgesi”, Çeviren: İsmet Zeki Eyüboğlu, Özgür Yayınları.

2-Baha Tevfik, (2001), “Nietzsche: Hayat ve Felsefesi”, Karşı Kıyı Yayınevi.

3-Vladimir Nabokov, (2000), “Edebiyat Dersleri”, Çev: Fatih Özgüven-Nihal Akbulut, Ada Yayınları, s.11

3-Walter Benjamin, (2007), “Brecht’i Anlamak”, Çev: Haluk Barışcan-Güven Işısağ, Metis Yayınları, s.80-81.

5-Brecht ve Benjamin Satranç Oynarken; Erdmut Wizisla, Brecht-Benjamin Archive, Berlin.http://derbeo.tumblr.com/post/448553225/brecht-and-benjamin-this-time-is-not-my-time.

 

 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..