101 aşk

Böyle gizli, saklı, kaçamak flörtler hiç bana göre değildi. Açık olmalıydı herşey... Kalpler gün gibi serilmeliydi ayaklar altına... Telaşsız, tadına vara vara yaşanmalıydı herşey. Kapalı kapılar ardında gizlenerek değil. Yakalanma korkusuyla her an tetikte olarak hiç değil.

En kötüsüde aniden odaya giren olduğunda saklamak için gösterdiğim binbir çaba... Yüzümde okunan telaş ve soru soran gözlerle dolu bakışlar... Kem, küm etmeler...' 'geliyorum... ''demeler... Yarım kalan herşey... Sonra yeni baştan, tekrar yenibaştan...

Hep bir dağ köyünde, ani bastıran kar fırtınasında, ocağın yanında, bir battaniye altında hayal etmişimdir... veya deniz kenarında; dalgalar köpük köpük kıyıları sıyırırken, poyraza aldırmadan açık pencerelerde tüller uçuşurken tek bir evde.... kimselerin olmadığı, doğanın ruhunun özgürce dolaştığı bir sahil evinde özgürce...
Ruhlarımızı, içbedenlerimizi ortalığa saçarak... bütün günahlara, ayıplara inat... ''işte bu!!'' diyerek... Avaz avaz bağırarak... saklı, gizli kalmadan... serseri ruhumu bedenimden ayırarak... saf bir günün ortasına atıp, izleyip, keyfini çıkarak... dans etmesini, ağlamasını, gülmesini, bağırmasını, konuşmasını, üzülmesini.

Bir damla gizli mutluluğun denize dönüşeceğini hiç bilmeden... Aslında ne kadar güzel, ölümsüz ve yüce bir özellik olduğunun farkına varamadan... Elimde çok özel bir sihir olduğunu anlamadan...

Seni senden alıp, çoğalıp, dalga dalga yayıldığını göremeden...s ana ulaşdığını...
Gözlerini açıp, elinle dokunabileceğini, yüreğine katabileceğini düşünmeden...
Belki de en büyük haz, en büyük mutluluk yüzyıllarca sürecek...
Yüzbirinci, o nbininci kere yaşamak...
... yazmak... yazmak...y azmak...