- Kategori
- Mizah
12 Eylül anılarım (son)
Öğleye doğru askeri bir araç geldi kapıya!
“Atla arabaya, Dil Okuluna gidiyoruz!”
Şaşırmıştım! Zindana gideceğimi zannederken aydınlığa gidiyordum!
Dil Okulu!
Rahmetli babam Ali okulunda öğrenmişti okuma yazmayı, ben Dil Okulunda kimbilir hangi dili öğrenecektim!
“Hangi diller var müfredatta!”
Asker komutanına seslendi!
“Komutanım, hangi diller var diyor orada bu vatandaş?”
“Söyle ona, birazdan görür ebesinin dilini! Önce ondan başlayacağız!” (askerler argocu oluyorlar!)
Tüm siyasiler oradaydı! Tahminim birbirimizi anlayalım diye getirmişlerdi bizi buraya! Çünkü o zamana kadar birbirimizin dilinden anlamamıştık!
Askerin ironisi işte!
Kazandı herhalde, saatine baktı!
“ Tam ikindi vakti! Ezanı okuyayım!”
Okudu, bana döndü sonunda!
“Kameti de sen getir!”
“Ne getireyim?”
“Kamet!”
Etrafıma baktım birşey yok! Kapıdaki nöbetçiye seslendim!
“Asker Ağa , Kazan Abim kameti istiyor! Nerede?”
Asker niye güldü anlamadım!
“Hay seni okutan hocanın ben!”
“Ne oldu sayın Perinçek?” Diye sordum!
“Az daha abdestimi bozduracaktın bana!”
O an aklıma geldi, abdestimi de almamıştım! Olsun, kim bilecekti abdestsiz namaza durduğumu! Hem ilk olmuyordu ki!
Hasımlarımızla bilardo , masa tenisi, tavla oynuyorduk! Hiç unutmam, Perinçekle oynadığımız bir tavla maçı sonunda beni 5-0 yenmişti.
“Buna iki Marks bir Mao derler dostum! “Demişti.
Dışarıda olsa dayağı yemişti en hafifinden!
Birbirimizi anlıyorduk burada!
Dil Okulu iyi gelmişti!
Not: “12 Eylül Anılarım” adlı kitaptan önemli bulduğum bölümleri sizlerle paylaştım! Yakında çıkar!