Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '11

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylül modası ve boyama demokrasi

12 Eylül modası ve boyama demokrasi
 

progreso-weekly.com


Milletvekili aday adaylarının başvuruları başlamasıyla partiler önünde kuyruklar ve kalabalıklar görülüyor. 

Aday adaylarından biri, “iki aşiretim var, biri ana tarafından, biri baba tarafından” diyor. Bununla kendini destekleyecek seçmenin çokluğunu vurgulamak istiyor. Aşiret mensuplarının binlerine, yüzlerine demokrasiyi ve oy vereceği partinin adını sormak ve alınacak cevapları kaydetmek ve sonra umumun bilgisine sunmak geçiyor insanın aklından. 

Televizyon kanallarındaTürk vatandaşlarına gezici mikrofonla sorulan sorulara alınan cevaplar çoğumuzu şaşırtıyor ve düşündürüyor. 

Toplum siyasi konulara ilgisiz. Bilgiye ulaşmak onlar için üşendirici. Kimine göre korkutucu. 

Bilgiden ürkmek ya da korkmak 12 Eylül modası. 

Sindirme, korkutma. 

Yasak ve suç. 

Suç sınırlarında ipin ucunun kaçtığına dair kanaat yaygın. 

Düşünce ile terör suçları birbirine karışmış durumda. 

Yarının umutları gençleri dinliyoruz ve verdikleri yanıtları. Gelecekten umutsuzluk ve endişe hakim. İşsizlik giderek artıyor. 

Demokrasi, demokrasi diyor ve demokrasiyi dilimizden düşürmüyoruz. Öte yandan demokrasiyi savunanları ve topluma yaymak isteyenleri yutup sindiriyoruz. 

Ülkemizdeki demokrasi uygulamalarını eleştiren, 11 ve 12 Mart 2011 tarihli Washington Post ve NewYork Times gazetelerinde arka arkaya iki baş makale yayımlandı. Oysa buralarda Türkiye demokrasi konusunda sürekli Ortadoğu'ya model ülke olarak gösterilmekteydi. Herhangi bir ülke gazetesinde Türkiye hakkında övücü bir yazı yayınlandığında tüm haber kanallarımızda konu oluyor ama eleştirel yazılara karşı şapkamızı önümüze koyarak düşünmüyoruz. 

Kendi değerlerimizi koruyamıyoruz; 

Çok geniş bir zaman dilimi içinde, bilim adamlarımızı, gazetecilerimizi, sanatçılarımızı, askerlerimizi, yargıçlarımızı, eğitimcilerimizi, politikacılarımızı ya suikastlara kurban verdik ya da hapishanelere yolladık. 

Ne idi suçları onların? Düşünmek, konuşmak, yazmak çizmek. 

Yazar olmadan, bilim adamı olmadan, politikacı olmadan, siyaset üretmeden, eleştirmeden, muhalefet etmeden nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? 

Yakında, havaların ısınması ile birlikte liderler meydanlara inecek. Meydanlar kalabalıklarla dolup taşacak. Liderler kalabalıklarla coşacak, kalabalık da liderleriyle. 

Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın deyimi ile harman bol, çeç yok. Elli sene öncesinde miyiz, yoksa daha gerisinde mi? Özgür iradeyi kullanan seçmenle, bilinçli seçimin neresindeyiz? 

Demokrasinin özü sayılan seçimde ölçüler neler? 

Neler etkili seçmenin oy kullanmasında? Baskı mı veya korku mu? Öfke veya kin mi? Sevgi veya sempati mi? Liderlerin boyu bosu veya bağırıp çağırması mı? Yapılan vaatler veya parti programı mı? Verilen güven veya güvensizlik izlenimi mi? Konu komşu telkini mi? Seçimler öncesinde açıklanan seçim anketleri mi? Tüm bunlar cevabı bilinen sorular. 

Ülkemizde satılan toplam gazete sayısı beş milyon civarında, Türkiye ile aynı nüfusa sahip gelişmiş ülkelerde bir gazetenin satışı bizim tüm ülkede satılan gazeteye eşit olduğu yazılıyor. 

Okumanın düşüncelere angarya olarak yerleştiği bir toplumda demokrasiyi hangi renkte gösterirseniz gösterin, boyama rengi göstermiyor.Hüseyin Seyfi 

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..