Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Tarih
 

1983

1983
 

Üç yıl gecikmeli bir durum- u ahval içerisinde ayrıca kirecin, boyanın bilmem ne belanın bile çıkarmada kifayetsiz kaldığı, duvarı damgalı bir evde geldim dünyaya. Üç yıl gecikmemin sebebi seksen üç doğumlu olmamdı. Hoş... seksende doğsaydım neyi, nekadar anlardım bu da tartışılası...

Büyüktü bahçemiz ve oynamaya hep müsaitti. Yıllar önce, slogan atmaya değer buldukları evimizin duvarına yumulur yüze kadar sayardık." Önüm arkam, sağım solum, saklanmayan ebe " Ebe... Peki bizi ebeleyen kimdi? Kimdi bu kahrolası faşistler? ( Slogan: Kohrolsun faşizm. Yaşasın özgürlükçü dev sol )

Dedem, bildiğim kadarıyla, Selanik göçmeni, Ecevit hayranı, bir çiftçiydi. İsmet Paşa' ya, Atatürk' e laf söyletmezdi. Mustafa Kemal' in resmi süslerdi bizim salon salomanjenin duvarını, hem de çerçeveli... Her sabah gözlerimizi açtığımızda bizlere günaydın diyen bir çift mavi göz ya da Nazım' ın deyimiyle " Sarışın bir kurt " , ilk O' na günaydın derdik.

Küçük aklıyla insan soruyor işte kendine, peki bizi kim ebeledi? diye. Arıyorum, tarıyorum sorumun cevabını çocukken oynadığım saklanbaçta bulamıyorum belki ama, gün olup devran dönüyor ve beynimde asılı duran taşları yerlerine koymayı başarıyorum.

Annem anlatıyor; " Ellerimize cam parçaları verdiler, okulun içindeki hemen hemen tüm duvarları doldurmuşlardı, o boyaların çıkmasına da imkan yoktu." Kırmızı yağlı boyalarla yazılı sloganları, bu kez annemlerin ellerindeki cam parçalarından damlayan kan izleri örtüyordu belki... Sivil hayat mahvolmuş, yolda adım atarken ellerine birşeyler tutturuverenler çoğalmıştı. Peki nedendi bu tantana, bu millet neyi paylaşamıyordu, neyi beğenmiyordu, neydi değiştirmek istedikleri?

Demir perde ülkelerinin yarattığı bir akımla, zamanla civar ülkelere sıçrayan bir kaos... Kimin eli kimin cebindeydi? İsrail' de, Filistin' de yetiştirilen militanlarla, hem de birbirlerine taban tabana zıt olan kutupların buluştuğu bir platform? Dünya neye dönmüştü? Bir santranç tahtasına mı? Peki kimdi Şah, kim Mat olacaktı?

Neredeydi Atatürk gençliği? Niçin böyle bir kavram da türeyememişti ya da sivrilememişti bu sağ- sol ayrımının yanıbaşında? Unutulmuş muydu Devletçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik ilkeleri? Ne zararını görmüşlerdi ki demokrasinin? Bak bu son söylediğim bence tam bir muamma... 1946 yılında yapılmaya çalışılan ilk çok partili sisteme geçiş hareketleri ne yazık ki birtakım kişilerin, egolarını doyurma azimleri sebeb- i şeraitiyle yarım kalmış, hatta yarıda kesilmiş ve onbir yıl gecikmeyle, kansız ama bu defa da darağacında son bulmuştu. Dava bu kez de demokrasiydi.

Seksen olaylarına birkaç yıl gecikmeli de olsa tanık olduğum evin duvarı geçen yıl dış cephe bir boyayla tamamen kapandı. Yıllar geçti kan rengi sloganın yerini sarı bir boya kapladı. Sarı neşe, sarı gün doğumu, sarı gün ışığı demek. Peki dökülen onca kan kırmızısının, kan kokusunun yerini ne aldı? Sağ mı? Sol mu? Demokrasi mi?

 
Toplam blog
: 27
: 428
Kayıt tarihi
: 26.08.07
 
 

Ben Serpil Yüksel. Çanakkale'de dünyaya geldim. İlkokulda yazar olmamı isteyen harika bir öğretmenim..