Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '22

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

2 BALEDE DÜNYA PRÖMİYERİ

PANDEMİ GÜNLERİNDE İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ’NDE 2 DÜNYA PRÖMİYERİ

İstanbul Devlet Opera ve Balesinin (İDOB) hazırladığı "Yunus-Mana" ve "Alaz ile Cemre" adlı iki farklı bale eseri, prömiyer gösteriminde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. İstanbul Devlet Opera ve Balesinin (İDOB) hazırladığı "Yunus-Mana" ve "Alaz ile Cemre" adlı iki farklı bale eseri, 17 Mart'taki Dünya Prömiyerleri Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde gerçekleşti. Bu her iki eserin de müzikleri dünya bale repertuvarında bulunan Türk bale eseri Judith'in bestecisi Çetin Işıközlü tarafından bestelendi.

YUNUS 'MÂNÂ'

Librettosu Işık Noyan, dekor tasarımı Ferhat Karakaya, kostüm tasarımı Gizem Betil, kostüm uygulama Olcay Engin Kaymaz, ışık tasarımı Taner Aydın ve video illüstrasyonu Gökçe Erverdi’ye ait olan yapımda, benim izleme fırsatı bulabildiğim 20 Mart 2022 saat 16.00’daki temside; Yunus Çağatay Özmen, Taptuk Emre Selim Borak, Taptuk’un kızı/Bacım Sultan Büşra Ay, Ana Julia Hartmann, Bektaşi Alkış Peker ve Yolcu’da Egemen Kement sahneye çıktı.

Anadolu'da bir köy. Halk kıtlık ve açlık çekmektedir. Yaşlı kadın Yunus'tan buğday ister. Yunus elindekileri verir. Yunus yollara düşer, Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına varır, ondan buğday ister. Hacı Bektaşi Veli buğday yerine bilgelik vermek ister. Ama Yunus ısrar eder, buğdayları alır ve köyüne dönüşe geçer. Yolda, Hacı Bektaşi Veli'nin bilgelik ile ilgili sözlerini düşünür. Kararını değiştirir, buğdayları toprağa bırakır ve matarasındaki suyu buğdayların üzerine döker. Havada çakan şimşekler yağmuru müjdelemektedir. Yunus'un içini büyük bir sevinç kaplar. Buğdaylar başak olacak ve köy halkı aç kalmayacaktır. Yunus'un 'mânâ' yı arayışı başlamıştır. Ama Hacı Bektaşi Veli, kararında geç kaldığını, aradığı bilgelik ve 'mânâ' nın hemen bulunmayacağını, amacına varmak için büyük bir çaba gerektiğini söyleyerek onu nefes verdiği Taptuk Emre'ye yönlendirir. Yunus,Taptuk Emre'nin dergahına varır, bilgelik öğrenmek istediğini söyler. Taptuk ona bilginin anlatarak değil, yaşanarak öğrenileceğini anlatır ve ona odun toplama görevi verir. Yunus, hocası Taptuk'a büyük güven, saygı ve sevgi beslemektedir. Taptuk da Yunus'a güvenir onu sever. Aralarında kuvvetli bir bağ oluşmuştur. Taptuk kızını Yunus ile evlendirmek ister. Taptuk'un kızı Bacım Sultan ile Yunus da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Ama hocasına duyduğu saygı ve sevginin büyüklüğünden dolayı Yunus bu evliliğe razı gelmez. Aradan yıllar geçmiştir. Yollarda nice insan ile karşılaşmış, her biri ona aradığı 'mânâ' nın anahtarı olmuştur. Yolda görüp yardım ettiği bir yaşlı adam, artık olgunluk mertebesine geldiğini ona yaşayarak tecrübe ettirmiştir. Yunus, Taptuk'un kendisini bağışlaması dileğiyle tekrar yanına gider. Taptuk'un gözleri artık iyi görmemektedir fakat Yunus'u sesinden tanır. Yunus ve Taptuk sarılır, helalleşir. Bacım Sultan umutlanırsa da Yunus'un tekrar gideceğini öğrenince hayal kırıklığına uğrar. Yunus vedalaşıp oradan ayrılır. Yine yollara düşer. Büyük bir ağacın altına uzanır. Yalnız, yorgun, aç, susuzdur ama içi huzurla doludur. Rüyasında Mevlâna, Hacı Bektaşi Veli ve Taptuk Emre'yi görür. O ana kadar hayatına dokunan herkes onu bilgeliğe götüren fenerlerdir. Onların aydınlattığı yolun sonunda ise yine kendi gölgesini görür ve bilgelik mertebesine erişmek için 'Mânâ' arayışıyla düştüğü yolda: 'Varlığın mânâsını başka yerde aramak gerekmediğini, onun insanın kendi özünde olduğunu' anlar.

 "Yunus-Mana", Yunus Emre'nin mana arayışındaki yolculuğunu ve bu yolda ona hocalık eden Hacı Bektaş-ı Veli ve Taptuk Emre ile hayatına dokunan kişilerin onu bilgeliğe götürüşünü işliyor. Koreograf Ebru Cansız, "Yunus'un en önemli özelliğinin, bir halk şairi olarak ilahi aşkı, insanı, duyguyu ve aklı, halk dilinden insanlara aktarması olduğunu görmek, o yalın ama güçlü anlatım dilini, hareket dilini oluşturmamda yardımcı bir anahtar oldu. İnsanlara ilahi aşkı anlatmış bir halk ozanı rehberliğinde, hareketin mana ve gücünü, insanlara yalın bir anlatımla nasıl aktarabileceğim sorusunu akla getirdi. Dansın, görsel, grafiksel şeklinden çok, bedendeki akıl ve duygunun hareket ile nasıl hemhal olabileceği arayışına odaklandım.’’ diye oyun hakkında görüşlerini açıkladı.

ALAZ İLE CEMRE

Günün ikinci balesi yine Çetin Işıközlü’nün eseri olan "Alaz ile Cemre'nin librettosunu Mehmet Dülger yazdı, dekor tasarımı Ferhat Karakaya, kostüm tasarımı Gizem Betil, kostüm uygulama Olcay Engin Kaymaz ve ışık tasarımı Taner Aydın’a ait.

20 Mart günü benim izlediğim seansta Alaz Batur Büklü, Cemre Berfu Elmas, Şaman Melike Manav ve Baba’da Arda Erkaya sahnede idiler.

İhtiyar Bey'in tek oğlu Alaz'ın kazandığı zafer kutlanmaktadır. İkramı seven, Cömert Bey'in şölenine herkes davetlidir. Bilge Şaman büyük bir ateş tutuşturur. Şamanlar ateşin etrafında dönerek ritüel hareketleri ile dua ederler. Duanın coşkulu ve hareketli bir safhasında, Bilge Şaman ateşe yağ atar. Yükselen alevlerden Alaz'ın falına bakıp geleceğini söyler: Alaz, Issık Gölü'ndeki avdan dönmeyecektir! Issık Gölü etrafındaki kayın ormanlarında 40 yiğidi ile birlikte ava gitmeye hazırlanan Alaz, babasının ve yiğitlerinin hüznünü teselli etmeye çalışır, onlara cesaret verir. Kaderine rıza gösterir. Alaz, babasına ve davetlilere veda eder ve avlanmak üzere, 40 yiğidi ile, Issık Gölü yönüne doğru ayrılır. Geride kalan davetliler, yaşlı babanın kederini paylaşırlar. Bilge Şaman, asil bir biçimde, kadere rıza göstermek gerektiğini belirtir. Alaz, bir alageyiğin peşine düşer ve attığı ok ile, göl kıyısına doğru koşan alageyiği sırtından vurur. O anda birden sihir bozulur ve alageyik çok güzel ve alımlı bir genç kıza dönüşür. Zira, Cemre, güzelliğini kıskanan tanrıların yaptığı büyü ile bir alageyiğe dönüşmüştür. Ok yarasından akan kan ise büyüyü bozmuştur. Atından atlayan Alaz, hızla Cemre'ye doğru koşar ve kırmızı pelerini ile yara yerini dağlar. Birbirlerine vurulan iki genç, hayranlıklarını coşku ile ortaya koyarlar. Ardından, Alaz'ın kırmızı pelerini ile Cemre'yi sarmalaması sonucu birden ayrılırlar. Kırmızı pelerin Cemre'yi tutuşturmuştur. Cemre, can havli ile kendisini Issık Gölü'nün karanlık, derin sularına atar ve kaybolur. Çılgına dönen Alaz, Cemre'nin suda kaybolduğu yere kırmızı pelerinini fırlatır ve o da Cemre'nin peşinden sulara gömülür. Geri dönemez.

Koreograf Deniz oyun ile görüşlerini; "Yani üzüntü, sevinç, mutluluk hepimizin bildiği ve çok güçlü hissedebildiği duygular. Librettoda geçen hikâyeyi birebir yaşamamış olsak da en azından bu duyguları bildiğimizi düşünüyorum. Hepimiz deneyimliyoruz bunları ve sonuç olarak o duyguları yaratım esnasında dansçılarla birlikte hissetmek ayrı bir keyif veriyor." şeklinde açıklamalarda bulundu.

Besteci, libretto yazarları, koreograf, sanatçı ve tüm teknik ekibi yürekten kutluyorum. Bu arada çok önemli bir kaza sonucu sahnelerden uzak kalan bale sanatçısı sevgili Selim Borak’ın bu oyunda tekrar sahneye dönüş yapabilmiş olması hem kendisi hem de Türk sahne sanatları için çok önemli bir kazanımımız olmuştur. Kendisine acil şifalar diliyorum.

Çetin Işıközlü’nün bu iki bale eseri yine Süreyya sahnesinde, 22, 23 ve 25 Mart'ta yeniden sahnelenecek. Kaçıranlar için 3 gösterim daha var. İyi seyirler diliyorum.

İsmail Hakkı Aksu

 
Toplam blog
: 137
: 116
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Ressam, dekoratör, araştımacı yazar. ..