- Kategori
- Uzay
2025'de Mars'a Tek Gidiş
Dünya kirlendi, sıra Mars'da...
Dünyanın dönüş hızından başı dönmeyen yoktur diye düşünüyorum.Özellikle geçtiğimiz son yirmi yıl içinde neler yaşandı , hayatımızda neler değişti diye hafızamızı yokladığımızda, adeta dünyanın , bir önceki yıla göre daha hızlı döndüğünü düşünmeden edemiyor insan. İnsanlar daha hızlı,çok daha hızlı olmak için yarış içindeler. Zaman yok... Hiçbir şey için zaman yetmiyor.Trafikte, iş takibinde,orda, şurda, burda... Çabuk daha çabuk... Nereye , neye koştuklarının bile bilincinde olmadan bir yerlere yetişme telaşında insanoğlu. Teknoloji; yaşamı, bundan elli sene önce hayal bile edilemeyecek noktaya getirdiği, her sorunu bir"tık"la bir "düğme" ile çözüme kavuşturma noktasına getirdiği halde, insanlar yarım asır öncesinden daha hızlı yaşıyorlar. Üstelik, tüm kolaylıklara rağmen daha yorgunlar...
Artık dünyanın kaynakları insanoğluna yetmiyor, eğer uzmanlar yanılmıyorlarsa, 20-25 yıl sonra içme suyu bulamayacakmış bu gezegende yaşayanlar... Bu yüzden insanoğlu diğer gezegenlere gözünü dikmiş vaziyette. Hollandalı bir girişimci, Bas Lansdorp tarafından geliştirilen MARS ONE projesi, en geç 2025'e kadar kalıcı insan kolonisi kurmayı hedefliyor. Bu projeye 100 ülkeden,200.000'den fazla başvuru yağmış. Elemeler neticesinde, içlerinde 6 Türk'ün de olduğu bir grup , Mars'a tek gidiş biletini şimdilik hak etmişler. Bir daha dünyaya dönmemek üzere terk-i diyar edecekler ... Elemeler tekrarlanacakmış , ilk etapta iki kadın,iki erkek gönderilecekmiş sanırım...
Bilinç. bilgi, farkındalık oranı arttıkça, mutluluk düzeyi düşüyor . Eskiyi öven insanlara, yakınlarınıza bakın , eskiden paraları olmamalarına karşı daha mutlu olduklarını söylerler. "Eskiden" dedikleri dönemde gençtiler, bu yüzden daha mutluydular doğal olarak diye düşünebilirsiniz. İlla ki gerçeklik payı var bu öngörüde. Ama daha geniş ve küresel bir bakışla baktığınızda, mutluluğun farkındalıkla ters orantılı olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda kalırsınız... Televizyon daha sonra da internet yaşamımıza girdikten hatta ayrılmaz bir parçamız olduktan sonra, farkındalıklar, daha önce ulaşılması zor olan bilgiler beynimizi doldurmaya dolayısıyla yaşamımızı yönlendirmeye başladı. Artık birilerinin evinin , yaşantısının hangi düzeyde olduğu, dünyanın diğer ucundaki bir insanın gözlerindeki hüznü, savaş anında vurulan, ölmek üzere olan bir insanın dramı, galaksileri, dünyanın koca evrende bir noktadan ibaret olduğu daha neler,neler ... televizyon ya da bilgisayar ekranından beynimize sürekli bir akış halindeler. İnsan beyninin bu kadar değişik ve sayısız bilgiyi özümsemeye, içinde bulunduğumuz hızlı yaşamı sindirmeye uygun olarak yaratılmamış olduğunu düşünüyorum yüce Yaradan tarafından. Bu nedenle çağımızın insanı mutsuz...
İnsanoğlu, Kızıl gezegen diye adlandırılan Mars'a da gitse; yaşadığı köy veya şehirden başka yeri görmemiş, bulduğunu yemiş, gördüğünü sevmiş , olduğu ile kanaat etmiş "eskilerin" engin gönül huzuruna ulaşamayacağı kesin... Bence...
2014'ün; çilekeş milletime uğurlu gelmesini , Milliyet Blog'un değerli yazarları için de güzel bir yıl olmasını diliyorum...
Bu kadar toz duman içinde sanki tünelin ucunda bir ışık görür gibiyim. Endişeler yerini huzura bırakacak GİBİ yakında... Çünkü, Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdu her seferinde, bu millet. Çetin Altan'ın sözünü yineliyerek , bu yılın son yazısına noktayı koyuyorum.
"Enseyi karartmayın..."